Ankaragücü, manevi değeri çok yüksek maçta, Antalyaspor’a deplasmanda 1-0 yenildi.
Bu sezon 9’uncu maçında 7’nci yenilgisini aldı Sarı Lacivertliler.
Eren ve Mert’in acısının her seferinde yüreklerin en derinlerinde hissedildiği Antalya deplasmanı öncesi aslında ilk galibiyet için tüm şartlar oluşmuştu.
Antalyaspor’un formsuzluğu, 9 eksikle maça çıkacak olması Ankaragücü için avantajdı.
Maçtan önce futbolcuların banka hesaplarına yatırılan yüklüce para, vaat edilen yüksek prim de moralleri artırmıştı.
Bu atmosferde çıkılan maçta, yine her zamanki gibi tek devrelik oyun oynandı.
Herkesin eleştirdiği Orkan ve Alper ile maça başlanmasına rağmen ilk yarı rakibe pozisyon vermeyen, buna karşılık sınırlı sayıda da olsa pozisyonlar bulan bir Ankaragücü vardı sahada.
Savunmayı sağlam tutan Başkent ekibi, Saba ile geliştirdiği kontrataklar, Pazdan’ın uzun pasları ve Bolingi’yi pivot santrafor olarak kullanmak suretiyle gol aradı.
Saba’nın final pasları ya da vuruşlarındaki beceriksizliğine Pazdan’ın uzun paslarındaki isabetsizlik eklenince, gol için tek çare Bolingi’nin dağıttığı paslar oldu.
Nitekim, sonradan iptal edilse de penaltı ve kırmızı kart böyle bir organizasyondan geldi.
Ankaragücü adına maçın en önemli pozisyonu olan Orkan’ın şutu da yine Bolingi merkezli atakla gerçekleşti.
Penaltı ve kırmızı kartın iptali, ilk yarının son saniyelerinde yenilen gol moralleri mutlaka bozmuştur ama ikinci yarıdaki futbolu sadece moral bozukluğu ile açıklamak ne kadar mantıklı bilemiyorum.
İkinci yarı başlarken eleştirilen Alper ve Orkan çıktı, yerine herkesin ilk 11’de olması gerek dediği Endri Çekici ve Şahverdi Çetin girdi.
Hatta sonra Torgeir Borven de oyuna dahil oldu ama takım bu değişikliklere rağmen doğru dürüst pozisyon bile üretemedi.
Halbuki son yarım saatte sahada taraftarın işte ideal kadro bu dediği bir 11 vardı sahada ama olmadı.
Geç de olsa anlaşıldı ki Ankaragücü’nün sorunu A ya da B futbolcusu değil.
Acı olan gerçeği kabullenmek gerekir.
Bu takımın futbolcu kalitesi Süper Lig’in çok altında.
Kimi çıkarsan, kimi oyuna soksan sonuç değişmiyor.
A ve B futbolcusu oynarken takım kötü oynuyor, onları çıkarıp yerlerine C ve D oyuncuları girince oyun daha da kötüleşiyor.
İnan, aklınızdaki hangi teknik direktör gelirse gelsin bu futbolcu kalitesiyle sonuç değişmeyecek.
Ankaragücü’nün bu kadrosunun Süper Lig’deki bir takımı kora kor oynayarak yenmesi mucize.
Ancak, Trabzonspor maçındaki gibi katı defans futbolu oynayıp beraberliğe razı bir oyun sergilenirse bu takım puan alabilir.
Acı ama gerçek bu.
Transferde normal olarak yüzde 70’inin tutması başarı olarak görülür.
Geçen sezon Ergün Yücel’in yaptığı transferlerin başarı oranı yüzde 30-40’tı.
Fuat Çapa, Önder Akdoğan, Mazhar Yasin, Alican Peçenek tarafından yapıldığı iddia edilen bu sezonki transferlerde başarı ise sıfır.
Çok zorlasan yüzde 10-15.
Biraz Atakan, biraz da Erdi, yabancıların tamamı fiyasko.
Fatih Mert yönetimi, transfer yasaklarının kalkması, altyapı hamleleri konusundaki başarılarını, maalesef transferlerde yapılan affedilmez hatalarla sıfırladı.
Şimdi yönetimdekiler de “keşke 15 transfer yapacağımıza, 4-5 kaliteli oyuncu alsaydık” diye diz dövüyor.
Hatalarını geç de olsa anladılar yani.
Pekâlâ transferde bu hataların tek suçlusu yönetim mi?
Siz, biz çok mu masumuz?
Hele ki sosyal medyanın, astığı astık, kestiği kestik en baba Ankaragüçlüleri.
Çok mu masumsunuz siz?
Hani Başkan Fatih Mert, yardımcısı Tamer Açar tribünden geliyorlardı, “Onlarla amatöre kadar gitmeye bile razıydınız.”
Ne oldu, onlar hala Ankaragüçlü, niye bu tepkiler şimdi?
Her yaptıklarını, koşulsuz desteklemediniz mi?
Hanginiz sorguladı, bu transferler yapılırken doğru mu yanlış mı diye?
Kültür ve Turizm Bakanlığı personeli olan Beşiktaş kongre üyesi bir kişi, hangi tecrübeyle bu takımın transferlerini yapıyor, buna nasıl izin veriliyor diye soranları siz sosyal medyada linç etmediniz mi?
Bu takıma öncelikle iyi bir santrafor, 8 ya da 10 numara alınması gerekirken, 5 kanat oyuncusu, 6 önlibero alınıyor diye adeta çığlık atanları Ankaragücü düşmanı ilan etmediniz mi?
Size dilinin döndüğü kadar doğruları anlatmaya çalışanlar, “çok bilseydi işsiz olmazdı” diye itibarsızlaştırılmaya çalışılırken, sesinizi çıkarabildiniz mi?
Her transferi Messi, Ronaldo geliyormuş gibi alkışlamadınız mı?
Bu yönetim geldiği ilk günden beri transferde hata yapıyor.
Mehmet Yiğiner’e yönelik öfkeniz o kadar büyüktü ki bu yönetimin hatalarını görmediniz, görmek istemediniz.
Bu takım geçen sezonu sonuncu olarak tamamladığında bile hataları görmeyi reddettiniz.
Koronadan dolayı ligde kalmayı başarı olarak gördünüz.
Öyleyse suçu yönetime atıp, masummuş gibi twitler atmak, paylaşımlar yapmak yok.
Sil sil bitmez sizin de sosyal medyadaki suçlarınız.
Şunu da iyice kafanıza yerleştireceksiniz.
Bu aşamada istifa çözüm falan olmaz.
Yeni bir yönetim şart mı?
Yüzde 100 şart ama yeni yönetim için kongre gerekiyor.
Pandemi koşullarında kongre yapılamaz.
Kongre talebine Valilik henüz cevap vermedi, bugün yönetim Valilik ile bir kez daha görüşecek.
Ama Galatasaray’ın, Trabzonspor’un talebinin reddedildiği bir ortamda Ankaragücü’ne bu izin ve-ril-mez.
İstifa etseler bile bu yönetimle en az 2021 Mart’ına kadar mecbur devam edilecek.
Online kongre söylemleri de şu an için fantezi.
Öncelikle tüzüğe aykırı, kanun değişmeden, Cumhurbaşkanlığı kararı olmadan söz konusu bile olmaz.
Keşke olabilse ama maalesef kongre yapmak şu dönemde imkânsız.
Hakaret, küfür yok; siz, biz el ele vereceğiz, bundan sonra bu yönetimin en az hatayla bu süreçten çıkması için çalışacağız.
Yöneticilerin her yaptıklarını sadece “Ankaragüçlülük” kıstası ile değerlendirmeyeceğiz.
Doğru olduğuna inanırsak destek vereceğiz, yanlışsa eleştireceğiz, yol göstereceğiz.
Bir ay sonra ara transfer sezonu başlayacak.
Yenilenecek bir kadroyla bu takım ilk yarının son 5 haftasını, ikinci yarının da 20 haftasını oynayacak.
Birkaç maçlık seri, moralleri artırır, bu takımı dipten kurtarır.
Bir umut var, o umudun peşinden gideceğiz.
Çünkü, başka Ankaragücü yok.