Ankaragücü, Beşiktaş JK ile sahasında 1-1 berabere kaldı.
Başkan Faruk Koca’nın çağrısıyla yıllar sonra Beşiktaş JK taraftarı, bir Ankaragücü maçını Eryaman’da izleme fırsatı buldu.
Maç boyu Ankara’ya küfretme nezaketsizliğini göstermeseler, koltukları yakmasalar belki maç sonundaki istenmeyen görüntüler ortaya çıkmayacaktı.
Taraftarların maç sonu birbirlerine yabancı madde atması hoş değildi.
En çirkini de Beşiktaşlıların, polis tarafından boşaltılan Ankaragücü tribünlerinden aldıkları Sarı Lacivertli pankartı ateşe vermeleri oldu.
En basit tanımlamayla yaptıkları nankörlük.
Çirkinlikler yaşansa da futbol taraftarla güzel.
Statta Beşiktaş taraftarının olması Ankaragücü taraftarını da motive etti.
Son yılların en muhteşem performansını sergilediler.
Bir dakika susmadılar.
Beşiktaş’a, deplasmana geldiklerini maçın her saniyesinde hatırlattılar.
Keşke, Ankaragücü taraftarının tribündeki muhteşem performansını sahadaki futbolcular da teknik direktör Emre Belözoğlu da gösterebilseydi.
Olmadı.
Hafta içinde Brugge’den 5 yiyen, 9 sakat oyuncusundan yoksun maça çıkan, kongre nedeniyle yöneticilerin bile maça gelmediği sahipsiz Beşiktaş, elini kolunu sallayarak puanı aldı gitti.
Maçın yorumuna maç sonundan, Emre Belözoğlu’nun basın toplantısından başlayayım.
Basın toplantısı boyunca o sorunun sorulmasını bekledi.
Bakalım kim soracak o soruyu bile dedi ama kimse o soruyu sormadı
Neydi o soru: “Bankacı Seçil Erzan’a kaptırdığı milyon dolarlar.”
Sanırım kafasında bu konuda gelecek soruya vereceği yanıtı şekillendirmişti.
Biri sorsun cevabını vereyim diyordu ama maalesef bir türlü o soru gelmedi.
Anlaşılan Hoca, Ankara spor medyasını İstanbul ile karıştırmış.
Sevgili Hocam, İstanbul’da olsan magazini seven spor medyası seni sokakta bile yürütmezdi.
Bizi ise sadece senin sahadaki performansın ilgilendirir, gerisi lafügüzaftır.
Basın toplantısında TRT’deki röportajı hatırlatıldı.
Hocam, senin Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yok.
Ama şu an Ankaragücü teknik direktörüsün.
Zor mu geliyor, “Ben şu an Ankaragücü teknik direktörüyüm, bana Ankaragücü dışında takım sormayın” demek?
Bir kesim var, bu olayı normalleştirmek isteyen.
Onlar için Ankaragücü sıradan Anadolu takımıdır.
Ankaragücü’nde çalışan profesyonellerin İstanbul takımlarında çalışmak istemesi onlar için son derece doğaldır.
Efendim ne varmış Fenerbahçeli olduğunu söylemesinde derler ve arkasına şu soruyu eklerler: “Ankaragücü’nde sadece Ankaragüçlü olanlar mı çalışacak?”
Tabi ki sadece Ankaragüçlüler çalışmayacak ama profesyoneller de bu kulüpte sözleşmeleri sürdüğü sürece geçmişi unutacak.
Trabzonspor teknik direktörü ol da “Ben Fenerbahçe’nin ya da Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın ta kendisiyim” de bakalım, ne yapıyorlar?
Uzun yıllar Bursa’da çalıştım, Bursaspor’u takip ettim, orada bile kimse İstanbul takımlarına olan sempatisini böyle açık bir şekilde dile getiremez.
O nedenle bu kentlerden Süper Lig şampiyonu çıkar, Başkent Ankara’dan çıkmaz.
Neyse maça dönelim.
Ankaragücü’nde göreve başlar başlamaz pasa dayalı oyun oynatan, hemen her maç takıma 500-520 aralığında pas yaptıran Emre Hoca, geçen hafta Gaziantep’te topu rakibe bırakan bir oyun anlayışına geçiş yaptı.
Gaziantep’te kazanırken pas sayısı 400’ün altına indi, Beşiktaş maçına bakıyorsun istatistiklerde yazan rakam 330.
Pastan vazgeçen Emre Belözoğlu’nun takımı, artık uzun toplarla oynamayı, ikinci topları kazanıp pozisyon bulmayı amaçlıyor.
Ankaragücü’nün son 2 maçta oynadığı sistem, mevcut kadro yapısıyla yüzde yüz örtüşüyor.
Topu rakibe bırakacaksın, (Topla oynama yüzde 60/40 Beşiktaş lehine), ikinci bölgede kaptığın toplarla ya da geriden atılan uzun paslarla pozisyon arayacaksın.
Nitekim Ankaragücü golü de ikinci bölgede kapılan topla buldu.
Pedrinho, Amir Hadziahmetovic’ten topu kaptı, Efkan Bekiroğlu da topu golü atan Ali Sowe’a aktardı.
Ankaragücü ilk yarının mutlak hakimiydi.
Rıza Çalımbay, sakatlıkların arkasına sığınıp bahaneler üretse de hala çok kaliteli oyunculara sahip.
Rıza Hoca’nın, bu oyuncu grubuyla topu yere indirip ayağa paslarla oyun kuracağına, ilk yarı boyunca Ankaragücü gibi uzun ve havadan paslarla oynaması büyük hataydı.
Vincent Aboubakar, bu şekilde gelen tüm topları Ankaragücü stoperlerine kaptırdı.
Maç boyunca iki takım da çok fazla top kaybıyla oynadı. (Ankaragücü: 152, Beşiktaş: 157)
Rıza Hoca ikinci yarı hatasını anlayıp Chamberlian ve Cenk Tosun’u oyuna alarak oyunda dengeyi sağlarken, yedek kulübesindeki isimlere güvenemeyen Emre Belözoğlu, rakibin hamlelerini seyretmekle yetindi.
Renaldo Cephas’ın ikinci bölgede kaptığı topla rakibi defansta eksik yakalayan Ankaragücü, golü atıp maçı erkenden bitireceğine Efkan Bekiroğlu’nun hatasıyla golü yedi.
Efkan Bekiroğlu’nun boştaki oyuncu yerine zor olanı tercih edip Ali Sowe’a ince bir pas atma isteği, Ankaragücü’nün iki puanına mal oldu.
Topu kapan Chamberlian, en yakınındaki isim Pedrinho’nun sarı kartından dolayı müdahale edememesinden yararlanarak Ankaragücü cezaalanına kadar topla geldi.
Golü Chamberlian atsa da çapraz koşu yaparak defansın dengesini bozan Cenk Tosun’un goldeki katkısı çok büyüktü.
80. dakikaya kadar oyuncu değiştirmeyen Emre Belözoğlu’nun bu dakikadan sonra yaptığı değişiklikler, sonuca etki etmedi.
Ankaragücü, ayağına kadar gelen şansı tepti ve 12 yıllık galibiyet hasretini sonlandıramadı.
Ankaragücü’nün rakibi oynatmamayı öncelik olarak aldığı yeni oyun sisteminde Ali Kaan Güneren’in orta sahadaki dinamizmi önemli rol oynuyor.
Tolga Ciğerci-Efkan Bekiroğlu ikilisi çok yumuşak kalıyor, rakipler elini kolunu sallayarak orta sahayı geçiyordu.
Tolga Ciğerci, haftaya Rizespor maçında hazır olacak, büyük ihtimal formasını geri alır.
Partneri de Ali Kaan Güneren olursa sorunlar asgariye iner.
Ayrıca, bu takımın en azından devre arasına kadar Andrej Djokanovic’e ihtiyacı olduğuna inananlardanım.
Haftalardır kesik yiyordu, oynatmayarak değil, tersine bu oyuncuyu oynatarak kazanmak gerekir.
Atakan Çankaya TSYD Kupası’ndan beri üzerine koyarak oynuyor.
Dünkü maçta da Ali Sowe ile birlikte maçın en iyilerinden biriydi.
Ali Sowe’a kaptanlık çok yakıştı, bence birinci kaptanlığı hak eden bir oyuncu.
Maçın özeti, oynattığı gerçekçi oyunla bu takıma galibiyeti hak ettiren de Emre Belözoğlu’ydu.
Tehlikeyi zamanında fark etmeyip oyuncu değişikliklerinde geç kalan, iki puanı kaybettiren de Emre Belözoğlu oldu.
Emre Hoca, teknik direktörlük kariyerinin henüz başında.
Doğal olarak hataları olacak.
Orhan Gencebay’ın şarkısında olduğu gibi, hatasız kul olmaz, bize düşen, onu hatalarıyla sevmek, destek olmak.
Eleştireceksek de ayarında eleştirmek.
Önemli olan hatalardan ders çıkarmak.
Kısa sürede gördük ki hatalarından ders alıyor, kendini yeniliyor.
Ankaragücü, Emre Belözoğlu birlikteliği tutacak, yürekten inanıyorum buna.
METİNER ERDEM