Günün birinde birisi size “Hazır dışarıya çıkmışken bana da bir paket sigara al bari” derse, siz de sağlığa zararlı olduğunu bildiğiniz bir paket sigarayı alır ve önüne koyarsınız.
Siparişi veren kişi teşekkür eder ama çoğu kez bilerek ya da bilmeyerek sigaranın parasından söz etmek hiç aklına gelmez. Siz de ona bunu hatırlatmaktan utanır ve çekinirsiniz.
Böyle yapmakla ona sağlığa zararlı bir şeyi getirerek hizmet etmiş olmanın yanı sıra bir de cebinizden para ödemiş olursunuz. Ondan bu parayı talep edemezsiniz, ek olarak oluşan bu stres size bir de sıkıntı verir.
Bazen karşınızdaki kişi “Ne kadar tuttu borcum” diye sorma girişiminde bulunur, ama biraz ceplerini karıştırdıktan sonra pişkince “Hay Allah hiç bozuk param kalmamış, neyse borcumu sana yarın öderim.” der ve konuyu kapatır.
Yarın hiç gelmeyen bir gün olarak kalır.
Yardıma ve kendimizden bir şeyler vermeye hazır olmanız durumunda, karşınızdaki kişiler sizi kullanır ve işlerini gördürürler.
Karşınızdaki kişinin umursamazlığına, saygısızlığına ve sizi adeta yok saymasına ve de kendi enayiliğinize kızarsınız.
Oysa o kişi sizi test etmekte ve sabrınız ile iyi niyetinizi nereye kadar kullanabileceğini denemektedir. Bu olay üzerine “tamam ben bunu gelecekte de kendi yararım doğrultusunda kullanabilirim.” diye düşünmektedir.
Saygısız olmaktan korkan kişiler sonuçta kendi iradeleri dışında hareket eden kuklalara dönüşürler.
Dünya genelinde atletizmin durumu da buna benzerdir. Atletizm bu durumdan kendini kurtarmak için yapacağı fedakarlıkların alt ve üst sınırlarını çok iyi belirlemek zorundadır. Boyun eğmemek için bu sınırları büyük bir ciddiyet ve kararlılıkla korumalıdır.
Hayır diyemeyen atletizm böyle yapmakla onu sömürmek isteyen bencil, saygısız ve fütursuzların esiri haline gelmiş olmaktadır.
Atletizm bu kimselere parmağının ucunu verdiğinde hemen akabinde onlara kolunu kaptırabilir.
Buna karşı onlara direnecek olursa, atletizmi en ağır ithamlara suçlar ve ne kadar kötü bir dal olduğuna sizi inandırmaya çalışırlar.
Eğer atletizm kendisini bu insanlara kullandırmak istemiyorsa bunu herkese göstermek ve hissettirmek zorundadır.
Bunu atletizm iki ayrı şekilde yapabilir. Bazı yüzsüzlere “Bak arkadaş burada senin hizmetçin yok.
Sahayı kullanmak istiyorsan çok paran var, git kendine antrenman sahası yap. Artık atletizmi istediğin şekilde kullanamayacağını da aklının bir köşesine yaz tamam mı?
Veya nezaket kuralları içinde kalmayı tercih ediyorsa bana kızma ama hem sahayı kullanarak beni rahatsız ediyorsun hem de sorumsuzluğuna beni ortak etmek istiyorsun. Cevabım “hayır” olacak diye gelen talebi reddetmelidir.
Atletizm birinci örneği kullanırsa kesin çözüme ulaşır. Çünkü böylece hatlar ve sınırlar çok kısa bir anda ve gayet net bir şekilde ortaya konmuş olur.
Atletizm iyi niyetli olduğu için başkalarını hiç kırmak istemez. Diğerlerinin arzularını kırmamak ve kendinden bekleneni yerine getirmek için en büyük fedakarlıklarda bile bulunmaya hazırdır.
Artık atletizm öyle bir raddeye gelmeli ki “Hayır bunu yapmıyorum” ya da daha kibar olmak istiyorsa “Özür dilerim ama talebinizi yerine getiremeyeceğim.” diyebilmelidir.
Bu durumda sahayı isteyene “Sen de buna karşılık ne yapacaksın?” diye sormak en azından olayı dengeye getirmek için çok işe yarayacaktır.
Atletizm bu önerileri peki deneyeyim dememeli, inşallah yapacağım ve başaracağım demeli, başka çare yok!
Bunca yıldır sizin için saçlarımı süpürge ettim karşılığı böyle mi olmalıydı nakaratı yerine, kimsenin hakkını yemem ve kendi hakkımı da yedirtmem diyebilmelidir.
ARTUN TALAY