Ankaragücü, TFF 1.Lig’de sahasında oynadığı son maçta Boluspor’a 2-1 yenildi.
Maç için saat 14.15’te Eryaman Stadı’ndaydım.
Kadrolar elime saat 14.30 civarı geçti.
Genellikle ilk 11’i esame listesi elime geçer geçmez sosyal medyada paylaşır, görüşümü açıklardım.
Bu kez içimden paylaşmak gelmedi.
Bir şeyler yazdım, yazdım sonra sildim.
Yenersin, yenilirsin, futbol her türlü sonuca açık bir oyun ama…
İmalat-ı Harbiye ruhundan, 112 yıllık tarihten, şehit Abdülkerim Bayraktar’ın emanet ettiği dostluktan bahsediyorsanız bu 11 ile sahaya çıkmak ayıptır.
Hafta boyunca katıldığım her programda üstüne basa basa söyledim.
Süper Lig garantilenmiş bile olsa bu maç Ankaragücü taraftarı için çok anlamlı, istenilen sonuç alınmazsa çok yoğun baskı olur, genç oyuncular bu stresle baş edemez diye.
“Sakın ha bu maçı gençleri deneme maçı olarak görmeyin” diye bas bas bağırdım.
Sonuç ortada.
Bu kadroyu kuranlara soruyorum.
Santraforsuz çıktığınız bir maçta, forvet hattındaki 4 oyuncudan 3’ünü neden ilk kez 11 oynayan genç oyunculardan seçtiniz?
Madem böyle bir kadronun iş yapacağına inanıyordunuz, neden taraftarın tepkisi üzerine tamamını aynı anda değiştirdiniz?
Sözde bu gençleri kazanmak için oynattınız ama hepsini birden oyundan alarak özgüvenlerini tamamen yok etmiş olmadınız mı?
Bandırmaspor 10 gün sonra play-off maçları oynayacak olmasına rağmen as kadrosuyla çıktı, aslanlar gibi mücadele edip Bursaspor’u yendi.
Aynı geçen hafta Erzurumspor’un Gençlerbirliği maçına; Ümraniyespor’un da Bursaspor maçına tamamen ilk 11 oyuncuları ile çıktığı gibi.
Evet, Ankaragücü kazansa da Bursaspor ve Kocaelispor, aldıkları mağlubiyetle çok büyük ihtimal yine düşecekti.
Ama maçlar başlamadan kim bilebilirdi ki hem Bursaspor’un hem de Kocaelispor’un kaybedeceğini.
Bilinen bir gerçek vardı; Ankaragücü öyle bir 11 ile sahaya çıkmıştı ki bu kadro, maç 40 gün 40 gece oynansa da değil Boluspor’u, haftalar önce ligden düşmesi kesinleşmiş Balıkesirspor’u bile yenemezdi.
Çok şey yazmak, öfkemi dışa vurmak istiyorum da ikilem içinde kalıyorum.
Ortada Süper Lig’e yükselen bir takım, haftalar önce bu kadroyu Süper Lig’e yükseltmiş bir teknik direktör var.
Haklarını mı yiyorum diye bazı şeyleri yazmaya çekiniyorum.
Bu 11’i sahaya sürenlere olmasa bile 35 hafta boyunca alınlarının akıyla Ankaragücü’nü Süper Lig’e çıkartan her biri birbirinden karakterli futbolculara, gecelerini gündüzlerine katan bazı yöneticilere saygımdan dolayı daha fazla yazmak istemiyorum.
Geçenlerde Başkan Faruk Koca ile telefon görüşmemizde bir söyleşi için randevulaşırken, teknik direktör Mustafa Dalcı ile devam edip etmeyeceğini sormuştum.
Verdiği cevap “Ben olduğum sürece Mustafa Dalcı’da bu kulüpte olacak” şeklindeydi.
Aslında takımı Süper Lig’e çıkartarak devam etmeyi hak ettiğini, yine de taraftarın tepki gösterebileceğini hatırlattığımda ise “Taraftar Mustafa Dalcı’nın arkasında” cevabını almıştım.
Maç sonu münferit taraftarlardan “istifa” sesleri gelirken, grupların sessiz kalması dikkat çekiciydi.
Hafta içi Başkan Faruk Koca’nın bir tribün lideriyle buluşmasının fotoğrafları 3-4 kaynaktan mesaj olarak ulaştı.
Anlaşılan barış çubukları tüttürüldü, destek konusunda gerekli sözler bizzat alındı.
Ankaragücü’ne hayırlı olsun.
Son olarak…
Kardeşimin evinde cenaze varken, benim içimden düğün yapmak gelmiyor.
O yüzden haftaya, yıkılan 19 Mayıs’ın toprak alanında yapılacak kutlamaya katılmayacağım.
Ben o saatlerde kardeşin acısını paylaşmak için Kızılay’da olurum.
İktidara güçlü bir mesaj verilecekmiş, siz verin.
Ha bu arada…
Taraftara 19 Mayıs’ın temelini atacağız diye verdiğiniz söz, ne zaman iktidara mesaj vermeye evrildi onu da anladıysam Beşiktaşlı olayım.
Aynen “Borçsuz Süper Lig’e çıkacağız”, “Saray Tesisleri’ni Ankaragücü’ne kazandıracağız” sözlerinin içinin doldurulamadığı gibi.
METİNER ERDEM