Ülkemizin en önde gelen dopingle mücadele uzmanı Dr. Kaya Livanelioğlu, Türk sporunun gelişimini ve uluslar arası alandaki başarılarını olumsuz yönde etkileyen sporda dopingin nedenleri hakkında çarpıcı tespitlerde bulundu.
Dr. Livanelioğlu, “Çağımızda toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi giderek artan sporda, doping kullanımının son yıllarda yaygınlaştığı, yıldız ve genç yaş gruplarındaki sporculara kadar indiği göze çarpmaktadır. Adil yarışma prensibini hiçe sayan doping, tüm dünyada spor için ciddi bir tehlike ve tehdit oluşturmaktadır” dedi.
Dr. Kaya Livanelioğlu’nun dopingle mücadelenin el kitabı olacak can alıcı açıklamaları şöyle:
SPORUN KANSERİ DOPİNG
Spor, sağlıklı nesillerin yetişmesinde, halk sağlığının korunmasında, toplumsal barışın tesis edilmesinde ve geliştirilmesinde önemli bir yere sahiptir. Bugün, tüm ülkeler, spora büyük bir önem vermekte ve uluslararası spor organizasyonlarında ön sıralarda yer alabilmek için yoğun mücadeleler yapılmaktadır. Olimpiyatlar ve dünya şampiyonaları gibi büyük spor organizasyonlarını gerçekleştirmek ve sporda başarılar kazanmak, hem ülke tanıtımı hem de uluslararası kamuoyunda saygınlık açısından çok büyük önem taşımaktadır.
Çağımızda toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi giderek artan sporda, doping kullanımının son yıllarda yaygınlaştığı, yıldız ve genç yaş gruplarındaki sporculara kadar indiği göze çarpmaktadır. Adil yarışma prensibini hiçe sayan doping, tüm dünyada spor için ciddi bir tehlike ve tehdit oluşturmaktadır.Doping, Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA) tarafından yayımlanan Yasaklılar Listesi’nde bulunan yasaklı maddelerin veya yöntemlerin kullanımı olarak bilinmektedir. Ancak günümüzde yeni tanımlamalara göre, yasaklı maddeleri ve yöntemleri kullanmaya teşebbüs etme, bulundurma ve ticaretini yapmanın yanı sıra; doping kontrol testi esnasında hile yapma, doping kontrolüne katılmama, doping yapan sporculara yardımcı olma da dopingle mücadelede kural ihlali olarak kabul edilmektedir.
Şüphesiz her bir doping pozitif sonucu, incelenmesi ve özel koşulları içinde değerlendirilmesi gereken ayrı bir vaka olmakla birlikte, bu olaylara genel olarak bakmak suretiyle aralarında ortak noktaların olup olmadığının, hepsinde aynı veya benzer temel hata ve noksanlıkların rol oynayıp oynamadığının belirlenmesi ve buna göre getirilebilecek temel ve yapısal çözümlerle, her bir doping vakası dışında, konuyu genel bir yaklaşımla da değerlendirmek gerekmektedir.
KAÇIŞ YOK
Dopingin tarihçesi eski çağlara kadar uzanmakla birlikte dopingle mücadelenin yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi vardır. “Sporun kanseri” olarak da tanımlanan doping sorunuyla mücadelede bütün ülkeler ellerinden gelen gayreti göstermektedirler.
1999 yılında Dünya Dopingle Mücadele Ajansının kurulması ile dopingle mücadele yeni bir ivme kazanmıştır. WADA, bu bağlamda en yetkili uluslararası kuruluş konumundadır. WADA, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Spor Federasyonları ve Ulusal Dopingle Mücadele Kurumlarıyla iş birliği içinde hareket etmektedir.
Sporda dopingle mücadele alanında sadece kurumsal düzeyde değil, aynı zamanda analiz teknikleri alanında da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Sporculardan doping kontrolü için alınan kan ve idrar örnekleri 10 yıl süre ile saklanabilmektedir. Yani, 10 yıl önce, o günkü analiz yöntemleriyle kanda ve idrarda tespit edilemeyen doping maddeleri, bugün gelişen analiz yöntemleriyle kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Örneğin; 2007 yılında Osaka’da yapılan Dünya Atletizm Şampiyonası’nda alınan ve o tarihte negatif çıkan bazı numuneler, 2013-2015 yılları arasında, yeni yöntemler ile tekrar analiz edilmiş ve yasaklı maddeler bulunmuştur. ( Örneğin; Tyson Gay) Bu nedenle adı geçen sporcuya, ABD Anti-Doping Ajansı (USADA) tarafından 2014 yılında, kendisine bir yıl spordan men cezası verilmiştir. Ayrıca, kırk yılı aşkın bir süredir devam eden dopingle mücadele kapsamında, sporcunun doping maddesi kullandığının belirlenmesi, alınan idrar ya da kan örneklerinde ilgili yasaklı maddenin kendisi ya da parçalanma ürünlerinin doğrudan saptanması gerekirken, son yıllarda geliştirilen “Sporcu Biyolojik Pasaportu”yla artık yasaklı maddenin kendisinin değil, o madde veya yöntemin yol açtığı biyolojik değişikliklerin incelenmesi yoluyla doping yapılıp yapılmadığı, yüzde yüze yakın bir kesinlikte tespit edilebilmektedir. “Sporcu Biyolojik Pasaportu” uygulaması önümüzdeki yılların en önemli dopingle mücadele yöntemi olacak gibi görünmektedir.
GENÇ VE YILDIZ SPORCULARDA BİLE GÖRÜLMEYE BAŞLANDI
Tüm dünyada elit düzeydeki sporcuların yanı sıra, genç ve yıldız seviyelerinde mücadele eden sporcuların da yasaklı madde kullanmaları spor kamuoyunda sıkça dillendirilmektedir. Buna göre doping, sadece şampiyon sporcuların kaybına neden olan bir sorun olmaktan çıkmış, halk sağlığını, özellikle gençlerin ve çocukların geleceğini tehdit eden bir noktaya gelmiştir.
DOPİNGLE MÜCADELEDE AKSAYAN YÖNLER
Türk sporunun gelişimini ve uluslararası alandaki başarılarını olumsuz yönde etkileyen sporda doping sorunu aşağıda yer alan dört ana sebepten kaynaklanmaktadır.
1) Dopingle Mücadelede Kurumlar Arası Koordinasyon Sorunu, Kurumsal ve Hukuksal Yapı Eksikliği,Ülkemizde hâli hazırda dopingle mücadele, 2011 yılından bu yana Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Dopingle Mücadele Komisyonu tarafından yürütülmektedir. Ancak, bu yapı ile uluslararası spor kuruluşları nezdinde itibar gören hukuki ve idari kurumsal yapılanmaya ulaşılamamıştır. Zira bu kurum yapması gerekenleri tam yapmamakta, hatta bazı çok önemli olumsuz uygulama örneklerine sebep olmaktadır.
2) Halk Sağlığı Açısından Dopingle Mücadelenin Öneminin Anlaşılamaması,Doping maddelerinin kullanımı, sadece spor dünyasına özgü bir olgu olmaktan çıkarak toplum genelinde de (özellikle gençler arasında) kullanılması nedeniyle ciddi bir halk sağlığı sorununu oluşturmaktadır. Özellikle sorunun halk sağlığı boyutu dikkate alındığında doping maddelerinin ticaretinin her şekilde önüne geçilmesi ve ayrıca bu tip maddelerin yurt dışından kaçak yollarla ülkeye girişinin engellenmesine yönelik olarak, denetim mekanizmasının güçlendirilmesi gerekmektedir.
3) Dopingle Mücadelede Yöneticilerin, Antrenörlerin ve Sporcuların Yeterli Bilince ve Eğitime Sahip Olmaması,Sporun en önemli unsurları olan sporcu ve antrenör kesiminin, dopingle mücadele konusunda oldukça düşük bir bilinç ve eğitim seviyesinde oldukları tartışılmaz bir gerçektir.
4) Sporcu Sağlığı ve Takip Sisteminin Yetersizliği,Bir ülkenin doping kullanımı nedeniyle karşı karşıya kalacağı zararları en aza indirmek için, doping kullanımı öncesinde alınabilecek önleyici tedbirler önem kazanmaktadır. Diğer yandan, ülkemizde yetersiz olan olimpik sporcu sayısını arttırma ve var olan sporcuları doping konusunda bilinçlendirmede, amatör ve profesyonel sporculara ulaşma bakımından en etkin araç, hiç kuşkusuz spor medyasıdır. Medyada dopingin; sağlık üzerine olumsuz etkilerini ve spor ahlakına aykırı olmasını öne çıkaran haberlerin yapılması, bu konuda eğitici bilgilerin verilmesi önem arz etmektedir.