Ankaragücü, Eryaman Stadı’nda oynanan maçta lig lideri Galatasaray’a 3-0 yenildi.
Ankaragücü, aylar sonra ilk kez hafta içi oynamadan dinlenerek maça çıktı.
Galatasaray ise çok yorucu geçen Avrupa Ligi maçının ardından Ankara’ya geldi.
4 gün sonra yine çok zor geçmeye aday Avrupa Ligi rövanş maçına çıkacak.
5 maçlık seyircisiz oynama cezasını tamamlayan Ankaragücü için bu maç taraftarıyla buluşma açısından da anlamlıydı.
Hafta, Eryaman Stadı’nda maçın oynanıp oynanmayacağı tartışmaları ile geçti.
Galatasaray tarafı maçın başka stada alınması için tüm gücünü ortaya koydu.
Ankaragücü ise sağlam durdu, rakibin her hamlesine anında karşılık vererek maçın Eryaman’da oynanmasını sağladı.
Birkaç sezon önceki Ankaragücü-Beşiktaş maçı akla geldiğinde aslında pek de alışık olunmayan bu durum, maç öncesi psikolojik üstünlüğün Ankaragücü’ne geçmesini sağladı.
Masa başında kaybetmemek, beklentileri de yukarı çekti.
Ankara’ya yorgun gelecek, kafası Avrupa’da olacak Galatasaray’dan puan ya da puanlar alınacağı hayalleri kuruldu.
Defansını neredeyse orta sahaya yakın kuran Galatasaray’a karşı Ankaragücü, merkezi sağlam kapatıp, uzun toplarla Ali Sowe ve Renaldo Cephas’ı topla buluşturarak geçiş oyunu oynamayı hedeflemişti.
Aslında maç Ankaragücü’nün tam da istediği gibi başladı.
İlk on dakikada önce Renaldo Cephas’ın sağ çaprazdan sert şutunu Fernando Muslera çeldi, ardından Ali Sowe defansın arkasına atılan topu filelerle buluşturdu ama gol ofsayt gerekçesiyle sayılmadı.
Ankaragücü maça belki ofansif olarak istediğini yaparak başladı ama defansif anlamda aynı şeyleri söylemek mümkün değildi.
Ne merkezi kapatabiliyor ne de kanat ataklarına engel olabiliyordu.
Galatasaray, top rakipteyken yaptığı baskıyla ligin çok üzerinde futbol oynayan bir takım.
Sadece Süper Lig değil, bu özelliğiyle Şampiyonlar Ligi’nde Bayern Münih’e kök söktürmüş, Manchester United’ı saf dışı bırakmış bir takım.
Ama aynı zamanda Kopenhag’a iki maçta da teslim olmuş, 3 gün önce de Sparta Prag karşısında ecel terleri dökmüştü.
Galatasaray’ı alt etmenin tek şartı, top kaybını az yapmak.
Galatasaray, sahanın her yerinde baskı uygulayarak rakibi top kaybına zorluyor ama kendisi de aşırı top kaybı yapıyor.
Ayağa pasları ve hızlı geçişleri iyi yapabilen takımlar karşısında kaybetmeye mahkûm bir görüntü çiziyor.
Ankaragücü karşısında da 157 gibi rekor sayılabilecek top kaybı yaptı ama çoğu kritik noktalarda 145 top kazandı.
Kazandığı topları yetenekli ayaklarıyla birkaç saniye içinde Ankaragücü ceza alanına kadar getirmeyi başardı.
Sadece ceza alanına getirmekle de kalmadı, çoğunluğu Ankaragücü’nün çalıştığı merkez olmak üzere tüm ataklarında tehlike yarattı.
Maç sonrası sosyal medyada Kazımcan Karataş linç edilse de deveye sordukları gibi Ankaragüçlü taraftarlara da sormak gerekir: “Bu takımın neresi doğruydu ki tüm suçu 21 yaşındaki gencecik bir çocuğa bağlıyorsunuz?”
İlk golde tamam Kazımcan Karataş rakibe kafa vurdurmakta hatalı da kaleci Bahadır Güngördü’nün üstüne gelen topu engelleyememesi normal mıydı?
İkinci golde atak Kazımcan Karataş tarafından gelişse de bu rakibin bu kadar dar alanda paslaşma yapmalarına olanak sağlayan stoperlerin hatası yok muydu?
Kazımcan Karataş, genç ve yetenekli bir oyuncu, geçen sezonun ilk yarısında Galatasaray’da önemli işler başardı.
Sonrasında formasını kaybetti, futbolu da geriledi.
Galatasaray, oynasın, eski formunu yakalasın diye oyuncuyu Ankaragücü’ne kiraladı.
Maç sonu özetleri defalarca izledim, ben hiçbir golde kasıtlı bir hareketini görmedim.
Evet Galatasaray, Kazımcan Karataş’ın görev yaptığı kanadı otobana çevirdi, doğrudur.
Ama burada suç, Kazımcan Karataş’tan çok, maça o kanatta hiçbir defansif özelliği bulunmayan Riccardo Saponara ile başlayan Emre Belözoğlu hocadaydı.
Son haftaların ligde ve Avrupa’da en formda oyuncusu Barış Alper Yılmaz.
Sen Barış Alper Yılmaz artı Tete’nin bulunduğu kanada Riccardo Sponara’yı koysarsan, her atağın tek başına muhatabı Kazımcan Karataş olur.
Bu maçın daha fazla yazılacak, anlatılacak yanı yok.
Bahadır Güngördü, ilk gol dışında hata yapmadı.
Ama sonuçta o ilk gol, maçın kırılma anı oldu.
Sonrasında yaptığı 8 net kurtarış, sadece kendi istatistiğini geliştirmesine yaradı.
Bahadır’ın dışında takımda iyi oynamak bir yana vasata yaklaşan oyuncu bile olmadı.
Çok kötü oynadı Ankaragücü, Allah’tan Galatasaray’ın hafta içi önemli bir maçı vardı da ikinci yarıyı aktif dinlenerek geçirdi.
Yoksa, tarihi hezimet içten bile değildi.
Maçın en formsuz kişisi de Emre Belözoğlu hocaydı.
Zaten maç sonu da sorumluluğu üzerine aldı, camiadan özür diledi.
Rakibi bu kadar övücü ifadeler kullanması, bence büyük hata.
Tamam Galatasaray’ın iyi kadrosu var da bu takım Hatay’da kaybederken nasıl çaresiz kaldı hepimiz gördük.
Sivasspor, 6-7 eksiğine rağmen bu takımdan puan aldı.
Mücadele edersen, rakibin güçlü yönlerine önlem alırsan oluyor.
Bu maçı artık unutmalıyız, çok fazla tartışmanın, takımı yerden yere vurmanın kimseye faydası yok, olamaz.
Unutmayalım, bu ligi bu futbolcular tamamlayacak.
Emre Hoca da aynı Antalyaspor maçında olduğu gibi bu maçtan da ders çıkaracak, hatalarını tekrarlamayacak.
Emre Hoca, henüz teknik direktörlük kariyerinin başında.
Hata yapması kadar doğal bir şey yok.
Ama en pozitif özelliği hatasını kabullenmesi, oyuncularına yıkmaması.
Başakşehir’de de 7-0’lık Galatasaray yenilgisi yaşamıştı, sonrasında aynı Galatasaray’ı hem de Ali Sami Yen’de yenerek kupada saf dışı bırakmıştı.
Belki bu maç sonrası bu ifadeleri kullandığım için bana kızacaksınız, yine linç edeceksiniz ama benim bu takıma inancım, Emre Hoca’ya güvenim hala sürüyor.
Transferlerde hata yapıldı mı?
Bu sorunun cevabını vermek için henüz erken.
Ortada bir hata var, onu aylardır Gölge TV yayınlarında söylüyoruz.
Bu takımın öncelikli ihtiyacı, topu oyuna sokabilme özelliğine sahip, ayağı iyi olan sol stoper ve oyunu iki yönlü oynayabilen 6 numara diye bas bas bağırdık.
Maalesef, bu iki mevki dışında her yere transfer yapıldı.
Zaten Emre Hoca da maç sonu, bu iki mevkiye istediği nitelikte oyuncu bulamadığından yakındı, o yüzden başka mevkilere yöneldiklerini söyledi.
Emre Belözoğlu’nun yeni transferlere yeterince şans vermemesi eleştiriliyor.
Emre Yıldız gitse de aynı transfer hatalarının tekrarlandığı inancı yaygın.
Emre Hoca, transferlerin kafasındaki oyun sistemi olan “set oyununa” göre yapıldığını söylemişti.
Transferler çok geç yapıldı, uzun süre oynamamış oyuncular vardı, Konyaspor maçında bu yüzden şans vermedi.
Galatasaray maçında da set oyunu oynayamazsın.
Bu yüzden bu iki maçta yeni transferlerin çok fazla süre almamasını eleştirmek doğru olmaz.
Hoca’nın artık tamamen kendi inisiyatifi ile yapılan transferlerin doğruluğunu ispat edeceği maç önce Kayserispor, arkasından da İstanbulspor maçları olacak.
Ateş hattıyla aradaki puan farkı bire düştü, artık bir seri gelmesi gerekiyor.
Ortada son 3 maçta gol atamamış bir takım var.
Emre Hoca, gereken önlemleri alacak, biz medya mensupları siz taraftarlar da destekleyecek.
Başka şansımız yok.
Felaket senaryoları yazmakla sadece ve sadece moral bozarız.
Dün takım da Hoca da formsuzdu.
Açık söyleyeyim aynı şeyi taraftar için de söylemek mümkün.
Maça çok kötü başladılar, bir türlü organize olamadılar.
Birçok maçta ateşleyici güç olan taraftar, dün kendi oyuncularını ıslıklayarak takımın mental olarak gerilemesine yol açtı.
İşin özeti, hepimiz kötüydük.
Önce Emre Belözoğlu ardından yönetim, kötü geçen bu maçtan ders çıkarıp gereken önlemleri almalı.
Taraftarın bundan sonraki ilk sınavı Fenerbahçe kupa maçı olacak.
Onlarda gereken dersi çıkarıp, o maçta performanslarını olabilecek en üst noktaya taşımalı.
Lig farklı, kupa farklı.
Ankaragücü, yeni transferlerle kadro derinliği de sağladı.
Muhtemelen geniş rotasyonla oynayacak Fenerbahçe’yi elerse, final Ankara’ya çok yakın olur.
Daha yazacak o kadar çok şey var ki artık onları da bu akşam yayınlanacak Gölge TV’deki programa bırakalım.
Yayında görüşmek üzere…
METİNER ERDEM