Ankaragücü, erteleme maçında Alanyaspor ile deplasmanda 1-1 berabere kaldı.
Sarı Lacivertliler, bu maçla birlikte ilk yarıdaki 19 maçın tamamını oynamış oldu.
Maçın yorumuna geçmeden önce kısaca ilk yarıyı değerlendirmek istiyorum.
Başkent ekibinin şu an puan sıralamasındaki yeri 13’üncülük.
14 ve 15’inci sırada yer alan Hatayspor ile Gaziantep FK’nın birbirleri ile maçları var.
Kim kazanırsa kazansın Ankaragücü’nün önüne geçecek.
Yani, Ankaragücü büyük ihtimal ilk yarıyı 14’üncü sırada tamamlayacak.
Emre Belözoğlu’nun selefi Tolunay Kafkas’tan 14’üncü sırada aldığı Ankaragücü, büyük ihtimal ilk yarıyı yine aynı basamakta tamamlayacak.
Bu durumda da Emre Hoca, görev yaptığı 12 maçta takımını bir basamak dahi yukarı taşıyamamış olacak.
Bu sezon Ankaragücü’nün başına gelen halk deyimiyle pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Sezon başı saha sorunu, takımın en önemli oyuncusu Ali Sowe’un bir ayı aşkın sakatlığı, ardından Afrika Kupası’na gitmesi, hemen her maçta hakemlerce doğranma, Başkan Faruk Koca’nın cezaevine girmesine neden olan olaylar, seyircisiz maçlar…
Birçok takımın tarihleri boyunca yaşamadığı olayları Ankaragücü sadece tek devrede, 5 ayda yaşadı.
Tolunay Kafkas da zor günler yaşadı, Emre Belözoğlu da…
Ama ne olursa olsun geldiğimiz noktaya baktığımızda ne yalan söyleyeyim, ben hayal kırıklığına uğradım.
Emre Belözoğlu’ndan beklentim, çok daha fazlaydı.
Bu sezon lig kalitesi Fenerbahçe, Galatasaray dışında çok kötü.
Bu kadar kötü takımın olduğu bir ligde ben Emre Belözoğlu’nun bu takımı ilk 10, hatta ilk 6 içerisine sokmasını bekliyordum.
İlk yarı itibarıyla olmadı, beceremedi.
Kimse kadroyu eleştirip de bu takımı Emre Belözoğlu mu kurdu, onun ne suçu var demesin.
Emre Hoca’nın göreve talip olurken mevcut kadroya yağdırdığı övgüler hala kulaklarımda yankılanıyor.
İşler bir türlü düzelmeyince o da suçu kadroya attı, herkesi bu kötü gidişin ancak transferlerle mümkün olduğuna inandırdı.
Kadro kötü mü, evet yüzde yüz haklı.
Her sezon olduğu gibi bu sezon da çok kötü kadro mühendisliği yapılmış.
İyi de keşke bunları görevi kabul ederken de gündeme getirseydi, bu kadronun sorumlusu Emre Yıldız’a imza töreninde ve sonrasında o övgü dolu sözleri söylememiş olsaydı.
Normalde Emre Belözoğlu’nu sportif başarı konusunda eleştirmemiz gerekirdi.
Ama çok az kişi eleştirdi.
Nedeni de tarihinin en kaotik günlerini yaşayan Ankaragücü’nde üstlendiği rol.
Neredeyse tüm saldırıları tek başına göğüslemesi, Ankaragücü camiasını dimdik ayakta tutması.
Bu yüzden eleştirmek bir yana, sürekli övgü dolu sözler söyledik, övgü dolu yazılar kaleme aldık.
Artık bu camianın Emre Hoca’dan sportif başarı bekleme zamanı geldi.
Emre Hoca’nın ilk yarı karnesinde pekiyiler de var, kırık notlar da.
Yeni transferlerle bu kırık notları düzeltmek de Emre Hoca’nın ev ödevi olmalı artık.
İlk yarının muhasebesini yaptıktan sonra gelelim maça.
İki takım adına da bolca kırılma anının yaşandığı 70 dakikalık bir maç oldu.
Alanyaspor, Fatih Tekke ile birlikte kağıt üzerinde 4-3-3 gibi gözükse de aslında 4-6-0 taktiği ile santraforsuz oynuyor.
Bu sistemde takımın en önemli kozu Efecan Karaca oldu.
Emre Hoca, merkezi kalabalık tutarak, bekleri de fazla ileri çıkarmayarak Alanyaspor’un orta saha üstünlüğünü elinden aldı, kanatların etkinliğini yok etti.
Ankaragücü, Fatih Tekke’nin diğer maçlarda başarıyla uygulattığı üçüncü bölge baskısını da ayağa paslar ve uzun toplarla kırmayı başardı.
30’lu dakikaların sonlarına kadar Alanyaspor, oyunda üstünlük kurmak bir yana Ankaragücü kalesine şut girişiminde bile bulunamadı.
Hele Efecan Karaca’nın ilk yarım saat içinde sakatlanıp çıkması, psikolojik üstünlüğün tamamen Ankaragücü’ne geçmesini sağladı.
Sonrasında Efkan Bekiroğlu’nun kırmızı kartı geldi.
Aslında Emre Belözoğlu’nun en iyi yaptığı işlerden biridir, 10 kişi kaldığı maçlarda rakiple başa baş oynamak.
Geçen sezon İstanbul’da Başakşehir ile oynanan kupa maçında Ankaragücü acı şekilde öğrenmişti, Emre Hoca’nın bu becerisini.
Bu sezon da olaylı maçta Ali Sowe kırmızı kart görse de 10 kişi 45 dakikayı aşkın süre Rizespor’a pozisyon dahi vermemişti.
Ankaragücü, ikinci yarıya Frederico Macheda’nın yerine Atakan Çankaya’yı alıp defansı beşleyerek başladı.
Rakibi de kendi ceza sahası önünde kalabalıklaşarak, bir ile ikinci bölge arasında beklemeye başladı.
Emre Hoca, oyunu 0-0’a kilitlemeyi planlıyordu ki Bahadır Güngördü’nün yağışın azizliğinden dolayı yediği hatalı gol, Ankaragücü’nü çıkmaza soktu.
Alanyaspor, oyunda üstünlüğü ele alıp ikinci gol için bastırdığı anlarda bu sezon ilk kez bir hakem hatası Ankaragücü lehine yaşandı.
Atakan Çankaya’nın kendisine yapılan sıradan bir faulü Oscarlık performansla hakeme yutturması, rakibin de 10 kişi kalmasını sağladı.
VAR’da Ankaragücü düşmanlığı tescillenmiş Hakan Ceylan vardı.
Efkan’ın sarı kartını kırmızıya çevirmesi onun için yeterli olmazdı.
Çok uğraştı, hakemi VAR’a getirerek Leroy Fer’in kırmızısının iptali için ama Direnç Tonusluoğlu nedense adı gibi direndi, kararının arkasında durdu.
Ankaragücü, tekrar ele geçirdiği psikolojik üstünlüğü tam da zamanında Uros Radakovic’in kafa golüyle taçlandırdı.
Yağış o dakikalarda şiddetini artırmaya başlamıştı, gol birkaç dakika gecikmiş olsa, bir daha benzer pozisyon zor bulunurdu.
70’inci dakikadan sonra tarihi bir rezalet yaşandı.
Futbolun FIFA’ca tescil edilmiş kuralları vardır.
Futbol uygun zeminlerde oynanır.
Eğer yağıştan dolayı top zıplamıyor, sürülemiyorsa o sahada maç oynanmaz.
Bir sahada futbol oynanıp oynanmayacağına da teknik direktörler, futbolcular değil hakemler karar verir.
Ama hakem, kesinlikle futbol oynamaya elverişli olmayan bir sahada maçı oynatmayı tercih etti.
Rezalet görüntüler içinde maç tamamlandı.
Ama ben dün maçın 70 dakika oynandığını, sonrasında gördüğümüzün futbol değil olsa olsa su topu olabileceğini iddia ediyorum.
Dünkü maçın en iyisi Eryaman’da görmeyi özlediğimiz Ankaragücü taraftarıydı.
Ayrıca bugüne kadar Uros Radakovic’in kaptanlığını eleştirir, niye böyle bir tercihte bulunulduğuna anlam veremezdim.
Dün bana neden kaptan seçildiğini çok güzel bir şekilde gösterdi.
Son olarak dün sabah Faruk Koca başkanın Sincan Adliyesi’nde ilk duruşması vardı.
Oradaydım.
Oldukça moralli, biraz da heyecanlı gördüm Faruk Başkanı.
Halil Umut Meler de yardımcılarıyla birlikte gelmişti ilk duruşmaya.
Israrla hem o hem de tanık olarak dinlenen yardımcıları Faruk Başkan’ın “sizi bitireceğim”, “seni öldüreceğim” diye tehditte bulunduğunu söylediler.
Amaçları Faruk Başkan’ın alacağı cezayı artırmak.
Faruk Başkan, bu iddiayı reddetti.
Halil Umut Meler’deki kine anlam vermekte zorlanıyorum.
Ortada bir yumruk var ama o yumruğun özrü yüz kere dilenmiş.
Israrla özürleri kabul etmemek nedir ya!
Bu adam, Emre Belözoğlu hakkında da yalan iddialarda bulunmuştu.
Umarım mahkemede bu konuda da yalan söylediği ortaya çıkar da aynı Emre Belözoğlu’na attığı iftirada olduğu gibi yine foyası ortaya çıkar.
METİNER ERDEM