Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, dün TRT Spor’da Hünkar Mutlu ve Tarık Üstün’ün konuğu oldu.
TRT’nin deneyimli iki ismi, taraftarın merak ettiği tüm soruları sordu.
Faruk Başkan da her zamanki gibi tüm samimiyetiyle (!) bu soruları yanıtladı.
Ben de programı baştan sona takip ettim.
İzlerken de bazı konularda twit attım.
Sevgili Başkan bu twitlerden rahatsız olmuş, program sonrası aradı.
27 dakika 14 saniye süren konuşma yaptık.
Telefon konuşmamızın içeriğini yazı içerisinde bulacaksınız.
Bu arada transfer dışında kulüp ile ilgili aklınızdaki tüm sorulara da bu yazıda cevap bulacaksınız.
İlk twitim şu şekildeydi:
“Ankaragücü Başkanı Faruk Koca: 31 Temmuz’da tüm vergi, SGK borcumuz ödendi, oyunculara da borcumuz yok.”
Bence bu çok önemli bir müjdeydi.
Ben de bu müjdeyi paylaştım.
Tabi başkanın çevresini kuşatanlar, bu paylaşımı kendisine iletme gereği duymadılar.
Öyle olunca da telefon konuşmasına, “Neden vergi, SGK borcumuzu ödediğimizi, futbolculara borcumuzun olmadığını yazmıyorsun da espri yaptığımı yazıyorsun, neymiş benim yaptığım espri?” diye başladı.
Ben de “kulübün şeffaf yönetildiği konusundaki açıklamanızı espri olarak algıladım. Ayrıca Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi geçen hafta yaptığı açıklamada, “(Kulübün 200 milyon TL vergi borcu olduğunu, Ankara’ya gide gele 16 milyon TL’ye düşürdüklerini) söyledi. Şeffaf bir yönetimseniz söyleyin ne kadar vergi, SGK borcu ödediğinizi?” diye sordum.
Sorumu da en az 5 kez tekrarladım, ancak, ödenen vergi, SGK borcunun miktarını söylemedi.
Sonraki twitlerim, kulübün şeffaf yönetildiği, Andrej Djokanvic’in de Emre Yıldız tarafından transfer edildiği, Ankaragücü’nden ayrılan oyunculara kulübe 5 kuruş maliyetlerinin olmadığı şeklindeki açıklamalarına yönelik eleştirilerimi içeriyordu.
Başkan Jese’nin transferini anlatırken, İcardi ile kıyaslama yapıp, ikisini de aynı kefeye koyunca zaten Hünkar Mutlu bile dayanamadı, başkanı kibarca uyarmak zorunda kaldı.
Sondan başlayayım, telefon konuşmamızda “Ya başkanım Jese ile İcardi’yi aynı kefeye koyuyorsunuz, olacak iş mi deyince” verdiği cevap inanılmazdı.
“Ne var bunda ikisi de PSG’de oynamadı mı? İkisi de top ayaklarına gelince oynayan oyuncular değil mi” ifadesi karşısında açık söyleyeyim, söyleyecek söz bulamadım.
Ciddi ciddi, Jese ile Icardi’nin aynı kalitede olduğuna, birini Okan Buruk’un oynatabildiğini, diğerini ise Ömer Erdoğan’ın oynatamadığına inandırılmış.
“Ayrılan oyuncuların kulübe 5 kuruş maliyeti olmadığını söylüyorsunuz. Hadi Macheda’yı, Hasan Ali Kaldırım’ı, Enock Kwateng’i beş kuruş vermeden gönderin” dedim.
Hepsi Ankaragücü’nün oyuncuları, transfer teklifi gelirse ayrılırlar, yoksa paralarını öderiz” dedi.
Yani, maliyet olarak sadece tazminatı görüyor, oynamayan, bir dakika bile forma giymeyen oyunculara para ödemeyi, kulübe maliyetlerinin olmadığı şeklinde düşünüyor sevgili başkan.
Sonra konu yine döndü dolaştı şeffaflığa geldi.
Programda soruldu, net cevap vermemişti, bir kez de ben şansımı deneyeyim dedim.
“Vergi, SGK borçları ödendi, futbolculara da ödeme kalmamış, bu durumda kulübün borcu nedir?” diye sordum.
Cevap vermedi.
Mali genel kurul yapacaktınız, niye yapmadınız dedim.
“Kim dedi yapmayacağımı, transferlerin yoğunluğundan fırsat olmadı, en kısa sürede yapacağım” dedi.
Söz uçar yazı kalır sevgili Ankaragüçlüler.
Başkan en kısa sürede mali genel kurulu yapacağını söyledi.
Ben de takipçisi olacağım, siz de olun.
Hazır başkanı yakalamışken, biraz da damarına basarak borç miktarını öğrenmek için ısrar ettim.
Bir örnek verdim, verdiğime de pişman oldum.
Hakan Bilgin’in saymanlığı döneminde kulüp mali açıdan şeffaftı, biz kulübün borcu nedir bilirdik dedim.
İkisinin son görüşmesinde, ona sunduğu tabloda 600-700 milyon gibi bir rakamın konuşulduğunu hatırlattım.
Başkan anlaşılan Hakan Bilgin’e kızgın, “Yöneticilik yaptı, bu kulübe kaç lira para verdi, sordun mu?” dedi.
Kullandığı ifadeler de hoş değildi.
Neyse ben amacıma ulaştım, ağzından 500 milyon rakamını aldım.
Bu para kendisinin ve yöneticilerin alacakları, bu paraya ta Melih Gökçek döneminden kalan alacaklar dahil mi değil mi bilmiyorum.
Programda geçmiş dönemden kalan 50 milyon Euro’luk futbolcu alacaklarını ve tazminatlarını ödediğini söyledi.
Ben de “Başkanım her konuşmanızda bu rakam rakam artıyor. 20 milyondan başlamıştınız, bugün 50 milyona çıktınız. Fatih Mert görevi devralmadan önce Metin Akyüz basın toplantısı yapmış, futbol ailesine 125 milyon TL borçlarının bulunduğunu söylemişti. O sıralar Euro 10 TL falandı. Yani 12,5 milyon Euro eder. Genel kurulda da aynı borç açıklandı, sonrasında itirazınız olmadı. Bu para nasıl 50 milyon Euro oldu? Ayrıca o borcu bu kulübe yaptıran İstanbul ekibi ve Ahmet Ketenci’ydi. Hadi çıkıp da söylesenize Ahmet Ketenci bu kulübü 50 milyon Euro borçlandırdı diye” dedim.
Kulüplerde borçların sorumlusunun başkanlar ve yönetimlerin olduğunu, Ahmet Ketenci’nin borçla ilgisinin olmadığını söyledi.
Yine şeffaflık konusunda devam ettim.
“Altyapının başına kimi getirdiniz, niye açıklanmıyor” diye sordum.
Önce Serdar Çiçek ismini vererek konuyu kapatmak istedi.
Serdar Çiçek’in Emre Yıldız’ın adamı olarak zaten sportif direktör olarak çok önceden beri görev yaptığını, benim Ümit Turmuş’un yerine kimi getirdiklerini sorduğumu hatırlattım.
İsmi, nereden geldiğini, hatta o ismi de saklamak için prolisanslı bir antrenörü aradıklarını biliyorum da Başkanın resmi olarak açıklamasını bekliyorum.
Bağlumspor diye başladı ama nedense devamını söylemedi.
Amacıma ulaşamadım, koskoca Ankaragücü’nde altyapı koordinatörlüğüne Emre Yıldız’ın eskiden sportif direktör olarak görev yaptığı amatör küme takımı Bağlumspor’dan altyapı koordinatörü atanmak istendiğini söyletemedim.
“Geldiği kulüp önemli değil, sen kariyerini biliyor musun?” diye sordu.
Arkasında Emre Yıldız’ın olduğu hiç kimsenin liyakatla bir göreve getirileceğine inanmadığımı söyledim.
Programda Andrej Djokanovic’i de Emre Yıldız’ın aldığı oyuncular arasında saymıştı.
Bu konudaki itirazımı da ilettim.
Ömer Erdoğan istifa ettiğinde Faruk Koca ile basın toplantısı düzenlendi.
Bizzat Faruk Koca şu ifadeyi kullanmıştı:
“Biz hocamızdan memnunuz, ayrılmasını hiç istemedik, İstifa tamamen kendi kararı. Hatta biz onunla devam etmeyi istediğimizden onun önerdiği Andrej Djokanovic ve Milson’u da transfer ettik. Hocanın ayrılmasını isteseydik, bu oyuncuları alır mıydık?”
Bu kez inkar etti, Sarajevo FC başkanı ile bizzat kendisinin konuştuğunu, bu transferin Ömer Erdoğan ile ilgisinin bulunmadığını söyledi.
Ben o yayını buldum izledim, maalesef benim söylediğim şekilde konuşmuş o gün.
Bugün ise farklı şeyler söylüyor.
Bende zaten, “Hala bana Emre Yıldız’ı savunuyorsunuz. Tek bir örnek vereyim. Ömer Erdoğan ayrılırken 6 transfer yapıldı. Ömer Erdoğan’ın aldırdığı oyuncular Andrej Djokanovic ve Milson. Emre Yıldız’ın aldığı oyuncular ise Bevic Moussiti Oko, Enock Kwateng, Gökhan Töre, Hasan Ali Kaldırım. Hangisinin bu kulübe bir gram katkısı oldu? Diğer 70 transferin 5-6’sı dışında hepsi bu tür isimler, nasıl bu adamın yaptığı transferleri savunursunuz” dedim.
Aldığım cevap “Sen Emre Yıldız’ın tırnağı bile olmazsın” oldu.
Ne alakaysa.
“Emre Yıldız’ın tabi ki tırnağı olamam, onun gibi birinin adı ile kendi adımın aynı cümlede geçmesini bile hakaret kabul ederim” dedim.
“Hodri meydan” falan dedi de ne için dediğini tam anlayamadım.
Beni yalan yazmakla itham etti, bundan sonra yazılarımla avukatlarının ilgileneceğini söyledi.
Korkumdan (!) bu yazıyı yayınlamadan 5 kez falan okudum, acaba suç olacak bir şey var mıdır diye.
Başkan emekli maaşıma da göz dikmiş anlaşılan.
Çok mahkemelere çıktık, kuruş tazminat ödemişliğim olmadı.
Bana en çok ne koyar biliyor musunuz?
Benden tazminat kazanıyormuş onu da Emre Yıldız’a veriyormuş.
Bu düşünceyle bundan sonra nasıl uyurum bilemiyorum.
Sevgili Ankaragüçlüler, doğru ya da yanlış ben bir mücadele veriyorum, kimseden de bir beklenti, destek talep etmiyorum.
Ben Faruk Koca başkanı, Emre Yıldız takıntısı dışında da özellikle kulübün ekonomik yapısının güçlendirilmesi konusunda son derece başarılı buluyorum.
Ancak Emre Yıldız takıntısının, kulübün sportif başarısının önünde engel olduğunu düşünüyorum.
Benim “Faruk Koca istifa” diyenlerle bir bağım, ilişkim yok.
Gerekirse onlarla da mücadele ederim.
Emre Yıldız kamburundan kurtulursa, bu kulüp liyakatlı insanların elinde çok daha iyi yerlere gelecektir düşüncesindeyim.
Müthiş bir yönetim kurulu ekibi var, bu insanların daha etkin roller almasını arzu ediyorum.
Biraz sert, yorucu oluyor ama bu mücadelemi kendi başıma sürdürmeye kararlıyım.
Bir de Eryaman Stadı ile ilgili son dakika bilgisi vereyim, uzun oldu artık yazıyı tamamlayayım.
Fenerbahçe maçı Eryaman’da kesin oynanacak, Faruk Koca da Gençlik Spor da bu konuyu prestij meselesi yapmış durumda.
Sonrasında stat yine kapatılacak, 15 günlük milli maç arasında çalışmalar sürecek.
TSYD Kupası maçı da Keçiören Aktepe Stadı’nda oynanacak.
Stat konusunu sosyal medyada daha fazla dillendirmeyin, Fenerbahçe’ye koz veriliyor, benden söylemesi.
METİNER ERDEM