Gençlerbirliği Başkanı Niyazi Akdaş, birkaç gün önce beraberinde basın sözcüsü Emine Toprak, futbol şube sorumlusu Serkan Aydın, sportif direktör Emrah Yıldız, medya sorumlusu Erhan Doğan ile birlikte TSYD Ankara Şubesi’ni ziyaret etti.
Ben Ankaragücü yazıyorum, aynı zamanda TSYD üyesiyim.
Derneğin etkinliklerine de yönetim kuruluna destek olmak için katılmaya gayret ederim.
Niyazi Akdaş başkanın derneğe iade-i ziyaret yapacağı bilgisi gelince etkinliğe katıldım.
Katılmamın bir diğer nedeni de bir ara Ankaragücü yönetimi için de adı geçen Serkan Aydın’ı yakından tanımaktı.
Futbol dünyasında çok fazla rastlamıyoruz, hem entelektüel hem de futbolu bilen genç yöneticilere.
Mali yönden oldukça da varlıklı olduğu söyleniyor ama o kadar mütevazı ki araya hiç mesafe koymadan girdiği ortamda herkesle kaynaşabiliyor Serkan Aydın.
Tam içimden “Keşke Ankaragücü’nde görev yapsaydı” diyecektim, Başkan Niyazi Akdaş’a yönelttiğim soruya araya girerek verdiği cevap, onun da zaaflarını ortaya döktü.
Meğer konu hemşericilik olunca, yukarıda saydığım özelliklerini geri plana atabiliyormuş.
Bu kulüpte sadece 3 ay görev yaptıktan sonra kovulan sıradan bir teknik direktörü, “sadece Sivaslı olduğu için”, 100 yıllık kulübün son 25 yılına damga vuran evlatlarından üstün tutabiliyormuş.
Sorum şuydu:
“Altıda sıfır çekmiş bir teknik direktörün sözleşmesine 2 ay sonra neden 2,5 milyon liralık tazminat maddesi koydunuz?”
Sorumun öznesi Mustafa Dalcı’ydı, muhatabı da Başkan Niyazi Akdaş’tı.
Başkan toplantıda yeni neslin deyimiyle Metin Diyadin’i de gömdü Mustafa Kaplan’ı da.
Mustafa Dalcı’yı ayırması beklenemezdi, başladı onu da yermeye.
“İstediği her futbolcuyu aldık. Hatta o kadar gereksiz futbolcuları da istedi ki ses çıkarmadık” dedi ama tazminat konusuna değinmedi.
O konuda Mustafa Dalcı’nın savunmasını Serkan Aydın üstlendi.
Gençlerbirliği’nin evlatları eleştirilirken sessiz kalan Serkan bey, hemşerisinin eleştirilmesine de dayanamadı.
Öyle şeyler anlattı ki, “Vay be Mustafa Dalcı ne büyük teknik direktörmüş de biz kıymetini bilememişiz” demekten kendimi alamadım.
“Bu takım ligde kaldıysa Sinan Kaloğlu kadar Mustafa Dalcı’nın da katkısı olmuştur. Bu kadroyu kuran kişi Mustafa Dalcı’dır. Şampiyon bir hoca olarak bize geldi. Şampiyonluk kutlamasında yuhalandıysa o da Ankaragücü taraftarının ayıbıdır. İlk sözleşmesinde tazminat maddesi vardı, sonradan eklenmedi” ifadelerini kullandı.
Kadro kurma konusunda kendisini zaten Başkan Niyazi Akdaş tekzip ettiğinden o konuya girmiyorum.
Ayrıca, “başarılıydı da niye kovmak için bin dereden su getirdiniz” demekten kendimi alamıyorum.
Ancak, sözleşmeye tazminatın sonradan eklenmesi konusunda bu ifadeleri kullanmasına şaşırdım.
Çünkü bu konuyu ilk kez ben gündeme getirdim, sonrasında defalarca yazıldı, çizildi, hatta hakaretlere varan yorumlar yapıldı.
Kulüpten bir kere bile “Hayır Mustafa Dalcı’nın sözleşmesinde ilk günden beri tazminat maddesi vardı” diye açıklama yapılmadı.
Hemşericilik böyle bir şey demek ki.
Artık “keşke Ankaragücü’nde yönetici olsaydı” diye bir düşüncem de kalmadığından sevgili Serkan Aydın’a Gençlerbirliği’nde başarılar dilerim.
Dönelim Başkan Niyazi Akdaş’a.
Sevgili Başkan hem “evladım gibidir” dediğin Metin Diyadin için söylediklerin hem de “bu kulüpten içeri giremez” dediğin Mustafa Kaplan ile ilgili sözlerin yenilir yutulur gibi değil.
Adım gibi biliyorum, ikisinin de karşısına çıkıp bu sözleri söyleyemezsin.
Avukatları değilim onların ama bildiğim bir şey var, söylediklerinizle yaptıklarınız tamamen zıt.
Sözlerinizden sanki Metin Diyadin, bu kulübe ihanet etmiş
anlamı çıkıyor ki eminim buna ilk itiraz edecek olan da siz olurdunuz.
Mustafa Kaplan da bu kulübe giremeyecek ne yaptı keşke onu da anlatsaydınız da biz de bilseydik.
Gel diyorsunuz geliyor, başarılı olamayacağını anlayınca, kendisi istifa edip ayrılıyor.
Ben Mustafa Kaplan’ın bırakın sonradan sözleşmesine konmasına, bugüne kadar Ankaragücü’nden de Gençlerbirliği’nden de ayrılırken tazminat aldığını duymadım.
Hala, kaç yıl oldu Ankaragücü’nü destan yazarak ligde bıraktı, hakkı olan tazminat bile ödenmedi.
Sözün özü Gençlerbirliği ile gönül bağı, cüzdanına girecek üç beş lira olanlarla, Gençlerbirliği’nin gerçek evlatlarını birbirine karıştırmayın.
Yoksa bileti bedava yapıyorsunuz yine de 2 bin kişiyi stada zor topluyorsunuz, evlatlarınızı yerseniz onu da bulamazsınız.
METİNER ERDEM
1 Yorum
Metiner bey ne bu üsten bakmaci üslup. İki bin kişi bedavaya gidiyormuş da onu da bulamazmisiz da… Bir kez bedava maça gittiğimi hatırlamıyorum. Ayrıca Serkan bey, Dalcı yi istifa etmeden bile savunuyordu. Şimdi de savunmuş. Bunun neresinde memleketcilik var. Ayrıca hocaları eleştiren başkana da saydırmışsınız hocaya sahip çıkana da. Sizin derdiniz Gençlerbirliği ne saydirmak. Zaten yazınızın girişinde bir spor yorumcusu ya da basın emekçisi olmaktan çok ankaraguclü olduğunuzu defalarca vurgulayarak kendinizi bizden ayrı yerde gördüğünüzü kaç kez yazmışsınız. Bir nezaket ziyaretinden bu kadar nezaketsizlik dolu yazıyı anca ön yargılar yazdırır