Fenerbahçe’de Galatasaray, Anderlecht ve Aytemiz Alanyaspor maçlarında alınan sonuçlarla başlayan bahar kısa sürdü, kabus geri döndü.
Dış sahada Trabzonspor karşısında ortaya konulan rezil futbol ve yenilgi kabusun geri döndüğünü açıkça gösterdi. Cocu’nun gönderilmesi üzerine takımın başına getirilen Erwin Koeman önceki üç maçtaki sonuçlarla bir ölçüde kara bulutların dağılmasını sağlamıştı. Her şeyden önce Aykut Kocaman ve Cocu tarafından dışlanan, yüzüne bile bakılmayan Valbuena’yı takıma iyiden iyiye yerleştirmiş, Fransız oyuncu asist ve golleri ile hocasının yüzünü kara çıkarmamıştı. Hoş, üç maçta çok iyi futbol sergilenmemişti. Yine de sonuçlar taraftarı hoşnut etmiş, Koeman’a kredi açmıştı.
Her şey iyi güzel giderken ulusal takımın maçlarından ötürü verilen aranın ardından oynanan Trabzonspor karşılaşmasında futbolcuların ruhsuzluğu, isteksizliği, aldırmaz tavrı unutulmaya yüz tutan sezon başındaki kabusun geri dönmesine yol açtı. Penaltı kurtaran Harun ve Skartel dışında tüm oyuncular sahada tel tel döküldü. Neydi büyük umutlarla transfer edilen Slımani, Frey, Ayew’in o korkak ve çekingen hali? Golcü oyuncu niteliği ile takıma kazandırılan Slımani, bırakın topu karşı takımın ağlarına göndermeyi, sahada yürüyecek hali yoktu.
Bir de son maçlarda çıkış yapan Valbuena etkisiz kalınca berbat oyun ortaya çıktı. Zaten Mehmet Topal’ı, Hasan Ali’yi, Mehmet Ekici’yi, Isla’yı, Şener’i, Alper’i saymıyorum bile. Artık onların takıma bundan sonra katkı sağlayacağına benim gibi taraftar da inanmıyor. Geriye kalıyor, Barış ve Elif Elmas. Onlar da ısrarcı olmak en doğrusu. Tamam, takımın cezalı ve sakat oyuncusu çok. Belki bu gerekçe bir noktaya dek savunulur. Ama milyon dolarla transfer edilen diğerlerinin bu kadar silik kalması asla kabul edilemez.
Fenerbahçe belki kurulduğu 1907 yılından bu yana bu denli kötü duruma düşmemişti. Kongre üyelerinin ezici desteği ile Başkan seçilen Ali Koç da eminim kötü tablodan son derece rahatsız. Ancak artık neşteri vurmanın zamanı geldi, hatta çoktan geçti bile.
Bu kadar alt düzey yetersiz oyuncuları transfer ederek Ali Koç’a milyon dolarları harcatan Damien Comolli hiçbir şey olmamış gibi hala görevinin başında. Aslında Phillip Cocu ile birlikte gönderilmeliydi. Eğer, haberler doğru ise Fransız devre arası yeni oyuncular için arayıştaymış. Daha önce getirdikleri neydi de getirecekleri ne olacak? Bu adamdan çözüm ve umut beklemek hiç doğru yaklaşım değil.
Ali Koç’un Trabzonspor maçındaki oyundan sonra hala Damien Comolli’ye güveninin kalıp kalmadığını merak ediyorum. Aslında, Fenerbahçe taraftarı gibi sporsever kamuoyu da Koç’un Comolli hakkındaki tasarrufunu merak ediyor.
Nedir bu yeteneksiz oyuncuları “dünya yıldızı” diyerek bir araya toplayıp, Fenerbahçe’nin bugün içinde bulunduğu berbat durumun bir numaralı sorumlusu Fransız sportif direktörün gücü.
İlk yarı sonuna dek kalan dört maçta taraftarı hoşnut edecek oyunun ortaya konması zor görünüyor. Dört maçta alınacak olası kötü sonuçlar tribünlerin iyiden iyiye boşalmasına yol açar. Asıl tehlike de bu ya. Erwin Koeman ile yollar hemen ayrılır mı yoksa ilk yarının bitmesi beklenir mi bilemem. Ancak, bu takımın başına disiplinli, oyuncular üzerinde baskısını ve ağırlığını hissettirecek karizmatik hocaya gereksinim olduğu aşikar.
Artık Fenerbahçe’nin ligde hiçbir iddiası kalmadığı gibi, önümüzdeki sezon Avrupa Ligi’ne katılabilmesinin tek yolu Türkiye Kupası’nı kazanmak. Eğer bu anlayış sürer, kökten kararlar hayata geçirilmezse o da elden uçar gider. Gelecek yıl Avrupa’da olmaz kocaman Fenerbahçe.
Tabii ki Ali Koç ve yönetim bunun değerlendirmesini yapıyordur. Taraftarı daha üzecek sonuçların alınmaması, geri dönen kabusun bitmesi için bir yol haritaları vardır elbet. Ne var ki sert önlemlerin gecikmesizin alınması kaçınılmaz. Yoksa kupa treni de kaçırılır.
Hem takımda yeniden barış havası yaratmak, birliği sağlamak adına Volkan ile Ozan Tufan’ın affedilmesinin tam sırası değil mi?
ŞÜKRÜ KARAMAN