“Hayalci değilim ama benim de hayallerim var” diyor geldiği günden beri Ankaragücü Teknik Direktörü İsmail Kartal.
Sezon başı bir teknik direktörün hayali ne olabilir, hele ki çalıştırdığı takım Ankaragücü ise…
Bugüne kadar hedef takım olmamak için, hayallerini kendine sakladı, kamuoyuyla paylaşmadı.
Ama son 6 maçlık seri sonrasında takımın geldiği bu noktada, hem Ankaragücü’nün hedefi netleşti hem de İsmail Hoca’nın hayallerinin gerçekleşme ihtimali, çok ama çok arttı.
Bu takım artık TFF 1. Lig’in tartışmasız şampiyon adaylarından biridir.
Olur ya da olmaz onu sezon sonunda göreceğiz.
Çok güçlü olmasalar da daha az maddi sorunları olan, kadroları oturmuş rakipler var.
Onlar fırsatı değerlendiremedi.
Ankaragücü’nün en zayıf olduğu ilk haftalarda arayı açabilirlerdi ama beceremediler.
Kupa Beyi de kısa sürede toparlanarak, farkı kapattı ve potaya güçlü bir şekilde girmeyi başardı.
İstanbulspor maçı çok önemliydi, rakip 3 sezondur aynı teknik direktörle çalışıyor, kadrosu oturmuş, son haftalarda çıkış içindeydi.
Zorlandık mı, evet zorlandık.
Puan kaybı da olabilirdi, daha da farklı kazanabilirdi Sarı Lacivertliler.
Bu maçtan 3 puan çıkarmak önemliydi, başardı İsmail’in askerleri…
Galibiyetin keyfini yaşamamız gerekirdi ama maçtan sonra İsmal Kartal Hoca’nın anlattıkları insanın yüreğini burkan cinstendi.
Sevincimiz kursağımızda kaldı, onu dinlerken…
5 aydır peşinatlarını alamayan oyuncuları olduğunu, çok büyük sıkıntılar yaşadıklarını ama bunu sahaya yansıtmadıklarını söylüyordu Sayın Kartal…
Empati yapalım, 25-30 yaşındasınız bir işte çalışıyorsunuz, patron 5 ay maaş ödemiyor..
İşini de iyi yapan kişilersiniz, teklifler geliyor bu sayede, durur musunuz o işyerinde?
Şahsen ben bir dakika durmam.
Burada görev Mehmet Yiğiner başkan ve ekibine düşüyor ama onlara da bir dokunsan bin ah işitiyorsun.
Sayın Yiğiner de isyanlarda.
Onun isyanı ise eski yöneticilere…
Yiğiner ve ekibi güzel çalışıyor, transfer yasaklarını kaldırdılar, baskılara boyun eğmediler, sponsorlar buldular, takım da şampiyonluk potasına girdi ya!
Birileri avuçlarını ovuşturmaya başlamış, sayın Yiğiner’in söylediklerine göre…
Kulübe haciz üzerine haciz gelmeye başlamış, eski yöneticilerin alacaklarından dolayı.
Gelen üç beş kuruş para da futbolcu veya teknik heyet yerine bu beylere gidiyormuş.
Bir insan bu kadar vefasız, bu kadar akılsız olabilir mi?
Demek ki olabiliyormuş.
Ya bre akılsızlar, takım maddi imkansızlıklardan dolayı dağılsa, üç beş kuruşluk gelirden de mahrum kalsa elinize ne geçecek?
Nasıl tahsil edeceksiniz alacaklarınızı?
Şampiyon oldunuz mu kasaya on milyonlar girecek.
Sizin alacaklarınıza yeter de artar o para, kalanıyla da bu yönetim Ankara’ya yakışır bir takım daha kurar.
Ama bu beyler, paralarını şimdi istiyor, umurlarında mı Ankaragücü.
Kim bu hacizci eski yöneticiler?
Cebindeki üç beş kuruş parası ile forma alan, Passolig alan, sahasındaki maçlarla yetinmeyip çileli yollarda deplasmana giden bu taraftarın hakkı değil mi, kulübüne ihanet eden eski yöneticileri tanımak?
Çoğu müteahhit, ortak özellikleri de belediyelerden iş alan müteahhitler olması.
Açıklayın arkadaş, açıklayın da tanısın tüm Ankara bunları…
Bu hafta rakip Eskişehirspor.
Puan mücadelesi kadar iki takım arasında geçmişte yaşananlardan dolayı manevi açıdan da önemli bir maç olacak.
Ankaragücü’nün, zor günler geçiren Es Es’e kaybedeceğine ihtimal vermiyorum.
Alınacak galibiyetin hem manevi açıdan önemi olacak hem de bakarsınız, Milli maç arasından sonra oynanacak Denizlispor maçı liderlik maçı olmuş çıkmış.
Neden olmasın?