Ankaragücü, Yeni Malatyaspor’u 3-0 yenerek düşme hattının 4 puan üzerine çıktı, adeta nefes aldı.
Yeni Malatyaspor Türk futbolunun kanayan yarasının canlı örneği.
İş bilmez yöneticiler menajerlerle el ele vererek önce Malatyaspor’u amatör kümeye gönderdi, şimdi de Yeni Malatyaspor’u gönderiyorlar.
Söylentilere göre, arkalarını siyasete dayayan iş bilmez yöneticiler gözlerini bu kez Arguvanspor’a dikmiş.
Arguvan’ın da adı herhalde “En Hakiki Malatyaspor” olur.
Her operasyonda birilerinin cepleri doluyor, olan bir kentin tüm yükünü omuzlarına alan gencecik çocuklara, Malatyalı futbol sevdalılarına oluyor.
Ankaragücü de kısa süre önce Malatyaspor’un durumuna düşmek üzereyken Metin Akyüz-Mehmet Yiğiner işbirliği ile son anda dönüş yaptı.
Maalesef şu an yeniden aynı tehlike ile karşı karşıya.
Kimse borcu tam olarak bilmiyor ama söylenti halinde yayılan rakamlar, kolay kolay kimsenin altına giremeyeceği boyutlara ulaşmaya başladı.
Bakmayın hakem yumrukladığına, Faruk Koca aslında karıncayı incitmekten çekinen, insani olarak son derece naif, kaliteli bir iş insanı, siyasetçi.
İsmail Mert Fırat ile beş dakika yan yana gelseniz, “bu kadar alçakgönüllü, bu kadar pozitif bir insan olabilir mi” dersiniz.
İnsan olarak iyi olmak, iyi niyetli olmak ayrı şey, bilmediğiniz bir işe soyunup sizin hatalarınızla kulübü batırma noktasına getirmek ayrı şey.
İsmail Mert Fırat, zaten bilmediğinin farkında, bu yüzden kendisinden başka herkesin kendi yetkilerini kullanmasına ses çıkarmıyor.
Asıl sorun Faruk Koca’da.
“Ben futboldan anlamam” diyerek başkanlık koltuğuna oturdu, sonra çevresindeki dalkavukların dolduruşuyla “Benden başka kimse bu işi bilmez, yapamaz” noktasına geldi.
Aynı hataları bıkmadan usanmadan tekrarladı.
Şimdi duyuyoruz ki sağlığı iyice bozulmuş, ilaçlarla ayakta duruyor.
Ankaragücü’nü bırakmak istiyor ama içeride de yüzlerce milyon lira alacağı var, bırakamıyor.
Başkanın, Faruk Koca’nın alacaklarını üstlenecek bir başkan adayı çıkmadığı için de genel kurul için bir tarih bile belirlenemiyor.
Bu saatten sonra nasıl belirlenecek, kim belirleyecek o tarihi o da muamma.
21 kişi olması gereken yönetim kurulunda sadece 3 ya da 4 kişi kaldı.
Sportif direktör Emre Yıldız’ın hesap vermek için çağrıldığı son toplantıda, hesap vermek şöyle dursun bir de kendisinin yönetimden hesap sorması birçok yöneticiyi küstürdü.
Yöneticiler, deplasmanı boş verin Eryaman’daki maçlara bile gelmez oldu.
Şu anda bu kulübün özverili olarak çalışan iki yöneticisi var, biri amatör şubeler sorumlusu Elvan Akdeniz, diğeri de taraftardan sorumlu yönetici Zafer Akdoğan.
Zafer Akdoğan, iyi niyetli, tribünün ruhunu bilen bir kişi.
Dün, maçın devre arasında yöneticiliğini unutarak, taraftarlık duygularıyla soyunma odasına girmiş.
Girmiş kelimesi biraz basit kalır, adeta soyunma odasını basmış.
Futbolculara edilebilecek en ağır sözleri sarf etmiş.
Futbolcularla yetinmemiş, kendisini dışarı davet eden sportif direktör Emre Yıldız’a da çok fena çıkışmış.
Zafer Akdoğan’ın asıl görevi artık 500-600 seviyelerine düşen taraftar sayısını artırmak.
Birbirleri ile kavgalı, kardeş kanı döken tribünlerde barışı sağlamak.
O ise taraftarlık içgüdüsüyle başkanlığa soyunmuş, genelde başkanların yapmasına alışık olduğumuz şekilde soyunma odasını basmayı tercih etmiş.
Aynı pozisyonda ben olsam ben de yapardım ama bu maçta değil.
Zafer ”Başkan”, soyunma odası basmak için yanlış maç seçmiş.
Karşındaki rakip 28 maçta 98 gol yemiş, çoluk çocuktan oluşan bir takım.
Ankaragüçlü futbolcular, bu çocukların hangi psikoloji içinde olduğunu bilmiyor mu?
20-0 yensen ne olacak onur mücadelesi veren bu çocukları?
Çoluk çocuğa gol atınca çılgınlar gibi sevinsen, İmalat-ı Harbiye ruhu geri mi gelmiş olacak?
Bu maç kazasız belasız kazanılması gereken bir maçtı, kazanıldı.
Tebrikler Mahmut Tekdemir, tebrikler Ertaç Özbir.
Maç sonu rakip soyunma odasına gidip mücadelelerinden dolayı o genç çocukları kutladılar.
Sevgili Zafer “Başkan”, bu maçta futbolcuların ekstra performans gösterseydi, asıl tepkiyi ona göstermeliydin.
Şu anda Ankaragücü kriz değil, kaos yaşıyor.
Kriz yönetimi zordur, kaos yönetimi ise ancak profesyonellerce yapılabilir.
Kriz ya da kaos yönetimi kimin işi?
Önce başkanın, sonra basın sözcüsünün.
İkisi de kulübün yüzüdür, sesidir.
Başkan ortada yok, basın sözcüsü İsmail Can Ocak bir ara çok aktifti.
Şimdi o da küskünler tarafına geçti.
Ankaragücü’nde yönetici küsmez.
Ya işini yapar, yapamadığını görürse de bulunduğu makamı boşaltır.
İsmail Can Ocak, kaostaki Ankaragücü’nün en önemli ikinci makamını şu an “işgal” ediyorsun.
Ya işini yap ya da istifa et.
Makam çok önemli olduğu için bu çağrı kişiye özel oldu.
Yoksa, aynı çağrıyı Başkan İsmail Mert Fırat da dahil olmak üzere tüm yöneticiler için yapmak gerekir.
Peki niye istifa etmiyorlar, söyleyeyim.
Ankaragücü yönetimi oluşturulurken, Başkan İsmail Mert Fırat’ın, Faruk Koca’nın iş yaptığı kişiler tercih edildi.
Yönetimdekiler işlerini yapmıyorlar ama fevri hareket edip istifa etseler İsmail Mert Fırat ile Faruk Koca ile ters düşecekler, bu da belki işlerini olumsuz etkileyecek.
Bu nedenle çıkarları bozulur diye istifa da edemiyorlar.
Ankaragücü yatsın kalksın, alt sıralardaki takımlara ve onların rakiplerine dua etsin.
Sakaryaspor, Şanlıurfaspor ve Manisa FK olmayacak puanlar kaybetti.
Başkent ekibi, bu sayede şimdi kırmızı bölgenin 4 puan üstünde.
Bu cümleyi bu sezon kaçıncı kez kurdum sayısını ben de unuttum.
“Kocaelispor maçı, sonraki rotayı belirleme açısından çok önemli.”
Kazanır ya da en azından puanla dönülürse hedef yeniden play off olur.
Bu sezon bu tür maçların tamamını kaybeden Ankaragücü, yine hüsranla dönerse işi gerçekten zorlaşır.
METİNER ERDEM
1 Yorum
Ankaragücü’nü Kimler Sahipsiz Sanıyor?
Ankaragücü sahipsiz bir kulüp değildir! Ancak şu anki tabloya bakınca bazıları, kulübü kendi malı gibi görmeye başlamış durumda. Yönetimde kimlerin ne hesaplar yaptığı belli değil. Tek dertleri harcadıkları parayı geri almak mı, yoksa kulüp üzerinden başka çıkarlar mı sağlamak, bunu açıkça kimse konuşmuyor. Ama görünen köy kılavuz istemez: Ankaragücü’nü kendi çıkarları uğruna kullanmaya çalışanlar var!
Bu sessizlik gerçekten düşündürücü. Geçmişte Ankaragücü’ne başkanlık yapmış isimlerin bugün hiçbir tepki göstermemesi, en az mevcut yönetimin durumu kadar rahatsız edici. Kulüp zor günler geçirirken, bir zamanlar bu camianın içinde yer almış kişilerin en azından bir açıklama yapması, fikir beyan etmesi gerekmez mi?
Aklıma iki ihtimal geliyor: Ya gerçekten “oh olsun” diyorlar ve kulübün bu hale gelmesini umursamıyorlar ya da perde arkasında bir şeyler döndüğünü biliyor ama konuşamıyorlar. Her iki durumda da bu camiaya gönül verenlerin ihanete uğradığını düşünüyorum.
Düşmana adam ısmarlasan gerçekten bu kadar kötüsünü bulamazsın! Hata üstüne hata yapan, Ankaragücü’nü sahipsiz bırakan bir yönetim ve buna sessiz kalan eski yöneticiler… Eğer geçmişte bu kulübe hizmet ettiklerini söylüyorlarsa, bugün de çıkıp birkaç kelime etmeleri gerekmez mi?
Daha da kötüsü, perde arkasında kimlerle ne pazarlıklar yapıldığı meçhul. Ankaragücü’nü birilerine peşkeş çekmek mi istiyorlar? Bir sabah uyandığımızda kulübün yabancı sermayeye satıldığını mı duyacağız? Eğer Ankaragücü’ne gerçekten gönül verenler bir araya gelmezse böyle bir senaryo imkânsız değil.
Buradan tüm Ankaralılara çağrımızdır: Ankaragücü’nü yalnız bırakmayın! Bu kulüp, Ankara’nın en büyük değerlerinden biridir ve birkaç menfaatçinin oyuncağı olamaz. Şehir olarak sahip çıkmazsak kaybettiğimizde çok geç olacak!