Metin Diyadin.
Ankaragücü’ne zor bir dönemde, başkaları tekliflere burun kıvırırken geldi.
İşi zor mu zor.
Hepimizin arzusu, bu zor görevi alnının akıyla başarması.
Trabzonlu, oldukça da doğal.
Lafı eveleyip gevelemiyor, dobra dobra her şeyi söylüyor.
VİRALSPOR’un konuğu oldu.
VİRALSPOR Genel Yayın Yönetmeni Orhan Karadağ ve Ankaragücü Yazarı Metiner Erdem sordu, samimi bir şekilde her soruya cevap verdi.
İşte VİRALSPOR’un soruları, Metin Diyadin’in cevapları:
Metin Diyadin’i kısaca tanıyabilir miyiz?
Trabzonluyum. Futbola Trabzonspor altyapısında başladım. 2. ve 3. Lig rezerv takımlarında oynadıktan sonra 5-6 maç A Takım’da maça çıktım. Sonra’da Gençlerbirliği’ne transfer oldum. 10 yıl Gençlerbirliği’nde forma giydikten sonra 30 yaşımda Fenerbahçe’ye transfer oldum. Ayağım kırılınca bir süre futbol oynayamadım. Sonrasında Göztepe ve Kayserispor formaları giydikten sonra futbolu bıraktım. Evliyim, 2 oğlum bir kızım var.
Ankara’ya ilk gelişiniz nasıl oldu, kim keşfetti sizi?
Futbolun yanı sıra okumak da istiyordum. Trabzon’da A takıma kadar yükseldiğim için bırakmak da istemiyorlardı. Beni ilk olarak Nihat Fırat Gençlerbirliği’ne önermiş. Eğitim için Ankara’yı istediğimden teklif gelir gelmez kabul ettim. Ben geldiğimde Gençlerbirliği küme düşmüştü. İlhan Cavcav genç futbolculardan oluşan bir ekip kurmuştu. O ekip çok başarılı oldu, takımı yeniden Süper Lig’e çıkarttı.
Fenerbahçe’de kaptanlığa kadar yükseldiniz. O dönemi biraz anlatır mısınız?
Bugün Alman Milli Takımı’nı çalıştıran Löw döneminde 30 yaşında Fenerbahçe’ye transfer oldum. Yaş olarak çok geç oldu bu transfer. Gençlerbirliği’nde oynarken de Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş’tan teklif gelmişti. Ama o yıllarda kendi isteğinle olmazdı transferler. Bonservis olduğu için kulüp izin vermeyince bir yere gidemezdin. İlhan Cavcav izin vermedi bu transferlere. Fenerbahçe’de çok iyi kadro oluşturuldu. Galatasaray’ın efsane kadrosuna rağmen uzun süre lider götürdük ligi. Ama önce benim, ardından da Uche’nin ayağının kırılması takımı çok etkiledi. O sezon da Galatasaray şampiyon oldu.
Futbolculuğunuz Fenerbahçe dışında Anadolu takımlarında geçtiği için kupa kazanma şansınız olmadı. Teknik direktörlükte hangi takımlarda kupa kaldırdınız.?
Gençlerbirliği’nin bugün adı Hacettepe olan rezerv takımı Asaşspor’da kupa kaldırdım. Orduspor’u, Kasımpaşa’yı Süper Lig’e çıkarttık. Göztepe, 2. Lig’den 1. Lig’e çıkarken başında biz vardık. 2 tane de apoletsiz var. Eskişehirspor ve Oftaş’tan liderken ayrılmıştım.
Ankaragücü’nden ilk teklif geldiğinde ne düşündünüz? Bazı teknik direktörler teklifi reddetmişti, sizin kabul etme nedeniniz nedir?
Ankaragücü, kurallar gereği sadece iki hafta boyunca teknik direktörsüz çalışabiliyordu. Bu süre sonunda mutlaka bir teknik direktörle sözleşme imzalaması ve TFF’ye bildirmesi gerekiyor. Son gündü bana teklif geldiğinde. Kadro sıkıntısı vardı, takım çok geç kurulmuş, çoğu futbolcu sezon başı hazırlık kampına katılmamıştı. Bunlar bir teknik direktör için handikap. 30 yıldır Ankara’da olmamdan dolayı Ankaragücü’ne kendimi yakın hissediyorum. Bir katkım olursa bundan büyük keyif alacağımı düşündüm. Ben de fıtrat olarak korku ve endişe olmaz. Ankaragücü’nün handikapları var ama öyle bir taraftarı da var ki tüm handikapları örtebilecek yapıda. Taraftar ile sinerji yakalarsak başarılı olacağımı düşündüm ve teklifi kabul ettim. Meslektaşlarım o zaman şaşırdı, nasıl kabul ettin teklifi dediler ama ben taraftarına güvendiğim için çok da düşünmeden teklife evet dedim. Yarın şartlar değişir, gelmek istemeyenler gelmek isterler. Bu işin doğasında bunlar var.
İlk maçınızda rakip Malatyaspor’du. O maç takım beklentilerin çok altında performans gösterdi. Camiada acaba kan uyuşmayacak mı diye bir endişe de oluştu. Nedeni neydi o yenilginin?
Milli maç arasından sonra ilk maçımızdı. Birçok noktada teşhisi koymuştuk ama başarılı olan bir kadro ve oyun sistemi vardı. Alışılmış olan bu düzeni bozmak istemedik. O maçta gördüğümüz fotoğraf kabul edilebilir değildi. O maçtan sonra mental olarak, taktiksel anlamda bir iki dokunuşla takıma bir şeyler vermeye çalıştık. İçimde savaşçı bir ruh var. Bu ruhu futbolculara aktarmaya çalışıyorum. Puan olarak tam olarak yansımasa da oyun anlamında bu dokunuşların etkili olduğuna inanıyorum. Fenerbahçe ve Gençlerbirliği maçında bunları gördük. Sivas maçında rakımdan mıdır nedir, ilk yarı çok kötüydük. İkinci yarı puan alabilecek bir oyunumuz vardı ama olmadı.
Çok dar bir kadroyla mücadele ediyorsunuz, sakatlarınız da var. Kadroyu genişletmek için yapacağınız tek hamle, gençleri takıma monte etmek. Cebrail oynarken sakatlandı, Hasan artık 11’de sahaya çıkıyor. Taraftar, Berke Gürbüz, Alper Önal ve Ahmet Can Arık’ı merak ediyor. Bu oyunculara da artık şans verme zamanı gelmedi mi?
Ben de onların yaşında o şansı arzulayan kişiydim. Ben o şansı yakalamış biriyim. Onları çok iyi anlıyorum. Daha önceki dönemlerimde yaptım, yakaladığımda yaşı kaç olursa olsun atarım oyuna. Cebrai’ı, Hasan’ı oynatıyorum.
Berke Gürbüz. 16 yaşında. Benim oğlum yaşında. Onu kazanmak, ilk oynatan olmak büyük keyif verir. Fizik olarak biraz zayıf. Süper Lig seviyesinde henüz değil.
Ahmet Can Arık, her an kullanabileceğim bir oyuncu. Maç oynama fizik kalitesi iyi duruma geldi.
Alper Önal’ın çok ciddi sakatlığı vardı. Sezon başı kampını da takımla geçirmemiş. Bunlar handikap. Şu an yeni yeni maç oynama kondisyonunu yakalamaya başlıyor. Doğru zamanda oynatabilmek çok önemli. Oynayacaktır da.
Bu yaşlarda 1 yaş, 2 yaş çok önemli. Onların benden bir beklentisi olmasına gerek yok. İçinde bulunduğumuz şartardan dolayı ben onların gözünün içine bakıyorum. 2-3 hafta önce 3-4’ünü yanıma çağırdım, siz gösterin kendinizi, ben formayı veririm dedim. Kupa maçarında mutlaka şans bulacaklar. Umarım şanslarını iyi değerlendirirler.
Cebrail Karayel ve Hector Canteros’ta son durum nedir? Ne zaman yeniden sahada olacaklar?
Cebrail şu an dönemez. Takımla antrenmana çıkmıyor, tedavisi yoğun bir şekilde sürüyor. En erken 4 hafta sonra bizle beraber olabilir.
Canteros Malatya maçında derbe almıştı, Fenerbahçe maçında oynadı, bir darbe de orada aldı. Sakatlığı alt adelesinden. Düz koşular yapıyor. Bir iki gün içinde takımla çalışmalara başlayacak. Hazır olduğunu görürsek, Beşiktaş maçında değerlendirebiliriz.
2 ay önce olağanüstü kongre yapılmıştı, yeniden kongre kararı alındı. Bu gelişmeler Metin Diyadin’i nasıl etkiliyor. Futbolcular etkileniyor mu? Motivasyon bozukluğu yaşıyor musunuz?
Ben takımla ilgileniyorum. Benim konum, antrenmanlar maçlar. Diğerleri her takımda olan doğal süreçler. Bu takımın yaş ortalaması 32. Futbolcular tecrübeli. Maç ile diğer faktörleri birbirinden ayıracak deneyime sahipler. Her maç final oynuyoruz. 90 dakikayı geri oynama şansımız yok. Biz saha içine kanalize olmaya çalışıyoruz. Diğer konular zaten camianın, başkanın, yönetiminin konuları. Bizim müdahil olma durumumuz yok.
Maddi sorun yaşıyor musunuz? Futbolcu maaşları ödeniyor mu? Gençlerbirliği maçının primini almıştınız ama Kasımpaşa galibiyetinin primi ödenmemşti, o da ödendi mi?
Ben kendi dönemimi söyleyeyim. Gençlerbirliği maçı primi ödendi. Sonra da kongre kararı aldılar. Sezon başından beri kazanılan puanlarla ilgili yayıncı kuruluş henüz bir ödeme yapmadı. Sorun aslında buradan kaynaklanıyor. Diğer kulüplerde de aynı sorun yaşanıyor. Onlara da ödenmemiş.
Ankaragücü’nde geçen sezon başı kurulan 10 haftada 20 puan toplayan takım parasızlık yüzünden dağılmıştı, yine böyle tehlike var mı?
Özellikle yabancı oyuncular için böyle tehlikeler olabiliyor. Oyuncu rahatsızlığını belli ediyor. Açıkca söylemese bile vücut diliyle anlatıyor. Başka takımlarda da oluyor. Bunları aşmamız gerekiyor. Ama şu anda kesinlikle böyle bir sorun yok.
Orgill bu takımın olmazsa olmazı. Çarşamba gece yarısı maç oynayacak ardından aktarmalarla birlikte 30 saati aşkın yolculuk yapacak. Ne zaman Ankara’da olması planlanıyor? Bu kadar uzun yolculuk performansını etkilemez mi?
Bizim hesaplamalarımıza göre Cuma günü antrenmanına yetişecek. Hatta perşembe günü bile gelebilir. Orgill karakter olarak da, davranış biçimi olarak da hiçbir şeyi sorun etmeyen bir oyuncu. Pozitif bir futbolcu. Ankaragücü camiasına yakışan bir futbolcu. O gelmek için, Beşiktaş maçında oynamak için her şeyi yapar.
Bu hafta rakip Beşiktaş. Onlar da sezona kötü başladı. Ankaragücü ile Beşiktaş arasındaki rekabet de malumunuz. Taraftar ekstra bir oyun bekler. Hazır mısınız?
Kolay bir maç değil. Beşiktaş, Fenerbahçe, Rize ya da başka bir takım olsun, biz ayrım yapmıyoruz. Aslında aralarında çok fark da yok. Her şey size bağlı. Ne kadar çok isterseniz o kadar alırsınız. Ben hiçbir maç öncesinde rahat kazanırız da demem, kazanamayız da demem. Rakip Beşiktaş olduğu için çok üst motivasyonla çıkacağız. Son 3 haftadır, Sivas maçının ilk yarısı hariç çok mücadeleci oynuyoruz. Bazen yetiyor, bazen yetmiyor. Bazen maç şansı, gol şansı da etkili olacak. Beşiktaş kadro derinliği olan bir takım. N’Koudou’yu çıkaracak Diaby’i, Güven’i alacak. Oğuzhan’ı çıkaracak, Ljajic’i koyacak. Kağıt üstünde avantajlı gibi ama ben bunu yapı olarak asla kabul etmem. Benim oyuncum da aynı düşünmeli. Taraftar desteğini arkasına almış oyuncunun 5 saniye bile rakibin gücünü düşünmemesi gerekir. O yürekte oynamalı. Arkamızda bu taraftarla savaşmalıyız. Taraftar bizden ekstra performans bekliyor, biliyoruz. Biz de onlardan bu stadı doldurmalarını bekliyoruz. Performanslarında bir değişiklik yok ama sayı olarak bir düşüş vardı. Bu stadı doldurmaları gerekiyor.
Hedef galibiyet mi, puan alabilmek mi?
Hiçbir maça kaybetmek için çıkmam. Puandan çok oyun önemli benim için. Her maçı büyük bir coşku, istek ve taktiksel olarak doğru oynamamız gerekir. İsteksiz oyuncu olursa, saydığınız gençler devre girer. Benim için, o durumda puan almaktan çok mücadele etmek önemli hale gelir. Maç kaybederim kendimi kaybetmem. Doğru oynarsın, sonra oyun içindeki şans faktörleri maçın sonucunu belirler. Sonuç ne olursa olsun, taraftar takımının oyunundan memnun bir şekilde sahadan ayrılmalı.
Yakında kongre olacak, belki başkan, yönetim değişecek. Sizinle çalışmak isteyebilirler, istemeyebilirler de. Tavrınız ne olacak?
İster zor bir dönem deyin, isterseniz kriz dönemi deyin. Böyle bir dönemde ben bu görevi kabul ettim Bu savaşın içindeyim. Yarın mevcut başkan ya da başkası ya da devre arası… Ankaragücü’ne katkı vermenin haricinde hiçbir sorunun içinde olmam. Başkaları gibi tazminat falan, hiçbir beklenti içinde olmam. Ben memnunsam çalışırım, benden memnunsalar çalışıyorum. Memnun değillerse hiçbir zaman sorun olmam. Asla tazminat beklentim olmaz. Kimseye saygısızlık yapmam, kendime de yapılmasını istemem. Samimiyetin olduğu her yerde , her şekilde varım. Maddiyat hayatımda çok önemli olmamıştır. Bir şey başardığınızda zaten ekonomik olarak karşılığını alırsınız. Özeti: Ankaragücü’nün ekonomik durumunu bilerek geldim. Ankaragücü’ne katkım olursa, kazanacağım paradan daha önemlidir. Katkıyı veririm, devre arasında başka bir fotoğraf ortaya çıkar. Orada da sorun çıkarmam.
Ankaragücü Devre arası transfer yasağını kaldırabilecek mi? Kaldıramazsa tavrınız ne olur?
O konuyu hiç konuşmayalım bile. Bu söz sorunuza yanıttır aynı zamanda.
Kaç futbolcu lazım bu takıma? İşler kötü giderse, geçen sezon Rize’nin yaptığını başarabilmek için ilk yarıyı kaç puanla kapatmak gerekir?
Kadro derinliği yaratmak için 7-8 futbolcu ile kadro takviye edilmeli. 20 puan iyi olur, 17-18 de rahatlatır takımı. Aslında sizin puanınız kadar diğerlerinin alacağı puanlar da önemli. Puan ortalaması nereye taşıyacak size? Bazen 38-40 puan oluyor ligde kalma barajı, bazen 33-34 puanla ligde kalabiliyorsunuz. Biz her maçı final gibi oynamalıyız. Alınacak her puan kulübün önünü açacaktır. Ankaragücü bu ligde her zaman olmalıdır.