Galatasaray’ı 21. kez şampiyon olmasından ötürü kutlarız. Hocaları Fatih Terim’in vurguladığı gibi bu başarı analarının ak sütü gibi helal. Bir kez daha tebrik ediyoruz Galatasaray’ı, başarılar diliyoruz Şampiyonlar Ligi’nde.
Spor Toto Süper Lig İlhan Cavcav Sezonu’nda şampiyonluk savaşımı dört takımın içinde olduğu kulvarda sonuna dek sürdü. Kuşkusuz nefes nefese süren yarıştan taraftar, futbol tutkunları büyük keyif aldı. Sonunda bir takım ligi birincilikle tamamlayacaktı bunu da Galatasaray başardı.
Aslında, Galatasaray’da değişim “korkak ve silik futbol oynatmakla” suçlanan Igor Tudor’un görevine son verilip, Fatih Terim’in yeniden takımın başına getirilmesiyle başladı. Özel yaşamındaki tavırlarından, tutumundan, hatta geçen yaz Çeşme’de yaşanan kavga olayından ötürü bir hayli eleştirilen Fatih Terim, yeniden döndüğü Florya’da herkesi şaşırtan bir kimlik sergilemeye başladı. Oyuncularına babacan yaklaşımlarının yanında, saha içi ve dışında ortaya koyduğu alçakgönüllü, yüzü gülen tavırlarıyla Galatasaray’a adeta yeniden can verdi, dinamizm kazandırdı.
Tudor’un yüzüne bakmadığı, dışladığı Selçuk İnan’ı, Sinan Gümüş’ü, Donk’u, Denayer’i, Yasin’i, Lıennes’i, ilk 11’de yeterince yer alamayan küskün Rodrıgues’i babacan tavırlarıyla yeniden takıma kazandırdı. O Sinan Gümüş ve Rodrıgues Galatasaray taraftarını sokağa döken 21.şampiyonluğun en önemli aktörlerindendi. Yani, Fatih Terim bir anlamda umutlarını yitiren oyuncularının belleğine “şampiyon olacağız” sözünü kazıyarak, yeteneklerini sahada sergilemelerine katkıda bulundu. Zaten hocalık da bunu gerektirmiyor mu? Sonuçta başarı kaçınılmaz oldu. Demem o ki, ekip ruhu ile her maça çıkan oyuncuların birbirlerine olan sevgisi, saygısı, incitici tavırlardan kaçınması Cim Bom’a bir şampiyonluk daha getirdi. Umarım, aynı başarıyı UEFA Şampiyonlar Ligi’nde de gösterirler, ülkemizi övüneceğimiz sonuçlarla temsil ederler. Ha bu arada, Galatasaray’ın başarısında sezon başında doğru yere, doğru transferler de etkili oldu. Zaten iyi futbol, başarı nitelikli, yeteneği üst düzeyde olan oyuncularla sağlanıyor.
Fenerbahçe her ne kadar Şampiyonlar Ligi bileti alabilmek için yarışacak olsa da ligi ikinci bitirmek teselli ikramiyesinden öte bir anlam taşımıyor. Öyle ya, sezona UEFA Avrupa Ligi’nde final oynamak, lig ve kupada şampiyon olmak amacıyla başlayan Fenerbahçe’de bugünkü tablo fiyaskodan başka bir şey değil. Dört sezondur taraftarını sevindiremeyen, şampiyonluk özlemini bir türlü gideremeyen Aykut Kocaman’ın öğrencileri ne yazık ki öncekiler de olduğu gibi yine sınıfta kaldı. Yine düş kırıklığı ile sonuçlandı bu sezon.
Kuşkusuz bu başarısızlığın altında, UEFA mali kriterlerinden ötürü geç yapılan, istenilen oyuncuların alınamaması yatıyor. Yetenekleri tartışılmaz Soldado, Valbuena, Fernandao ile Jansen’in sakatlık, hocanın yeterince şans vermemesi gibi nedenlerden ötürü takıma katkıları çok fazla olmadı. Gerçi, dediğinden bir milim geri adım atmayan Aykut hoca, Soldado ve Fernandao gerçeğini sonradan hatırlasa da artık tren kaçmıştı bir kere. Hele hele yetenekleri tartışılmaz, ilk maçlarda oynattığı Valbuena’yı “Bireysel oynuyor, geriye yardım etmiyor” gerekçesiyle sonradan takımdan kesmesi “hamle oyuncusu” olarak son 15-20 dakikada oyuna alması Fenerbahçe’ye oldukça pahalıya mal oldu.
O Valbuena ki başarısını Avrupa’da kanıtlamış oyuncuydu. Aykut hoca, ısrarla takımına kazandırdığı oyuncusuna kendine özgü gerekçeleriyle adeta yedek kulübesine kilitledi. Ha, bir oyuncudan ne olur diye sorabilirsiniz. Ancak, her maç sahada tel tel dökülen Alper ilk 11’de oynayıp, Valbuena yedek kalıyorsa bu adalet terazisinin eğriliğini gösterir. Başarısız sonuçların ardından taraftar kötü oyuna, oyuncu seçimine itiraz edip bağırınca da “takımı sabote ediyorlar, sahip çıkmıyorlar ” diye suçlanıyorlar. Taraftar dört yıldır başarıya, şampiyonluğa aç. Bunu kimse dikkate almıyor. Hiç olmazsa Şampiyonlar Ligi biletini alırlar da bir ölçüde taraftarını ikna ederler. Ortada başarısızlık söz konusu ise elbette ki sorumluları, yönetim, hoca ve futbolculardır. Başarı gelsin ki taraftar tribünü doldursun. Gerisi hikaye. Bakın Galatasaray’ın Beşiktaş’ın dolu tribünlerine. Niye geliyor? Elbette ki takımlarının ligde ve Avrupa’da yüz güldüren sonuçları onları tribünlere çekiyor.
Avrupa’da ülkemizi başarıyla temsil eden Beşiktaş için söylenecek tek söz, iki yıl üst üste şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkma sanki takımda doygunluk yarattı. Maç trafiğinin yoğunluğu doğal olarak yorgunluk da getirdi. Takımın yorgunluğu, doygunluğu Şenol Güneş’in yüzünden de zaten okunuyordu. Kuşkusuz Fenerbahçe ile oynanan kupa maçında gerçekleşen nahoş olaylar takımı olumsuz etkiledi.
Çok uğraştı, sonuna dek kovaladı şampiyonluğu Abdullah Avcı ve öğrencileri ama lig üçüncülüğü ile yetinebildiler. Aslında Demirgrup Sivasspor maçında son dakikalarda yedikleri eşitlik golü, onlar adına şampiyonluğun ellerinden kaçmasıydı. Beşiktaş , Başakşehir ve Akhisarspor’a Avrupa Ligi sınavında başarılar diliyoruz.
Hiç kuşku yok ki, taraflı tarafsız futbol tutkunlarının en çok üzüldüğü Gençlerbirliği’nin İlhan Cavcav Sezonu’nda küme düşmesiydi. Babası gibi yöneticilikte pek mahir olamayan Murat Cavcav’ın bu takımı yeniden Süper Lig’e döndürmesi hem boynunun borcu hem de babasına olan saygının gereği.