Rüzgarlı Sokak’tan stadyum tarafına koşarak geçmeye çalışan gezici piyango bayisine, hızla gelen araç çarpınca adam caddeye düşer ve sırtındaki çanta açılır. İçindeki paralar ve piyango biletleri caddeye saçılır.
Kaldırımda yürüyen Ümit, hemen telefonla olay yerine ambulans çağırır. Caddeye saçılan bilet ve paraları yerden toplar ve emanete alarak, Opera Meydanı’ndaki Solmaz Kılıçtepe Karakolu’na biletçinin ailesine verilmek üzere teslim eder. Bu arada gezici piyango bayisi adam da vefat eder.
Başka bir gün, parasını düşürdüğü için ağlayan çocuğa, atletizm sahasından evine dönebilsin diye Ümit cebindeki son parayı da verir. Yeter ki çocuk ağlamasın ve evine gidebilsin.
Stadyumda çalışan bir görevli ve ailesi sıkıntı içindedir. Görevli Ümit’ten 100 bin lira çekebilmek için kefil olmasını ister. Ümit kefil olur, adam suça karışır ve hapse düşer. Banka kefil olduğu için Ümit’in maaşına haciz koyar.
Atletizm sahasının kapısının yanında simit satan simitci, bankadan elli bin lira kredi çekmek ister. Ümit’e kefil olması için yalvarır, diller döker. Krediyi aldıktan sonra ödeyemez, kaçar gider. Banka yine Ümit’in maaşına haciz koyar.
Faiz üstüne faiz binmesin diye Ümit banka kartını borcu bitinceye kadar bankaya teslim eder.
Ümit Pehlivan, Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan yetişmedir. 30 yıldır atletizm sahasında yatıp kalkmakta, hem federasyonun hem de İl Müdürülüğü’nün işlerini takip etmektedir. Bu arada beklenmedik bir şey olur ve atletizm sahası profesyonel futbol uğruna yıkılır.
Ümit inşaat yetilileri ile görüşüp, güvenlik görevlisi olarak işe alınmasını ister. Yatacak yer ve yemek onun için yeterlidir. Fakat onu işe almazlar.
Ağlayarak Artvin’deki köyüne gider ama akrabaları onu orada istemezler. Köyün imamı Ümit’e acır. Onu Artvin’deki Kur’an kursu yatakhanesine yerleştirir. Yaz boyunca orada kalır. Ama okullar açılıp öğrenciler dönünce Ümit oradan da ayrılmak zorunda kalır.
Aydın’daki akrabalarının yanına gider. Belli bir dönem sonra akrabalarının yüzleri ekşiyince, onlara da teşekkür eder ve oradan da ayrılır.
Ankara’ya gelir. Metin ve Göksel’in evlerinde kalır. Onlar kampa gidince teşekkür eder ve kimseye yük olmamak için otogar ve tren garında kalır. Bir hafta tren garı, bir hafta otogarda kalır. Bankta yatar.
Yıllar boyu yarışmalar gittiği tren ve otobüs garı, artık onun evi olmuştur. Yanındaki çantanın içindeki kazak, pantolon ve çorapları garlarda ya- tan diğer garibanlara verir.
Bir gün devriye gezen polislerden biri Ümit’i stadyumdan ve atletizm sahasından tanıdığı için, diğer polislerle yanına gelirler. Ümit ağlayarak çaresizlikten başından geçenleri anlatınca ona yiyecek, içecek alırlar ve beklemesini söylerler.
Birkaç gün sonra da Ümit’i alıp huzurevine götürürler. Huzurevi müdürüyle daha önce görüşmüşler ve huzurevi müdürü de, belediye başkanından Ümit’in huzurevinde kalabilmesi için gerekli oluru almıştır.
Ümit üzerinde insanlar imtihan edilmişlerdir. Mazlumun duası Allah’a çabuk ulaşır. Çünkü arada perde yoktur. Allah Ümit gibi garipleri ortada koymayacağını, o polisleri yanına göndererek, Huzurevi müdürü ve belediye başkanının gönlüne feraset vererek göstermiştir.
Öyle insanlar vardır ki; dışarıdan bakanlar onları zengin sanır. Gerçek ihtiyaç sahibi olan onlardır. Onları arayıp bulmak gerekir. Ümit’e kazık atanlar, haksızlık yapanlar, yerinden yurdundan edenler, işe almayanlar gidip Ümit’le helalleşsinler. İşi ahirete bırakmasınlar. Çünkü ahirette para pul, mal mülk geçersizdir ve yoktur. Hakkı olan haksızlık yapandan sevap alır. Haksızlık ve zülümde bulunanları sevapları kalmamışsa, bu sefer kar- şı tarafın günahını yüklenirler. Hatta iflas edip, müflis olabilirler.
Ümit gibi garipleri ezmeye kalkanlar bilsinler ki, işlerinin ters gitmesi, ailelerine, yakınlarına ve başkalarına gelen her türlü bela onları ağlatıp, üzmeleri yüzündendir. Atletizm sahası yıkılınca, en büyük zararı Ümit görmüştür.
Ümit Pehlivan şu anda Keçiören Tepebaşı’ndaki belediyeye ait tarihi huzurevindedir. Gitmişken oradaki diğer garipleri de unutmamak, gönüllerini almak, samimi güler yüz göstermek de gidenlere kalmıştır.
Ümit, “ben iyiliği karşılık görmek için yapmadım. Allah rızası için yaptım. Kimse iyilikten vazgeçmesin” diyor.
Yarın ne olacağını kimse bilemez. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır. Ne oldum dememek, ne olacağım demek lazımdır. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste sözü boşuna söylenmemiştir.
ARTUN TALAY