Ankaragücü, Giresunspor’u zor da olsa 3-2 yenerek şampiyonluk yolunda bir engeli daha aştı.
Zaten kimse de kolay bir maç beklemiyordu.
Metin Diyadin’in 4. sırada Yılmaz Vural’a emanet edip, 12. sırada teslim aldığı Giresunspor, tartışmasız Spor Toto 1. Lig’in en iyi kadrolarından birine sahip.
Ankaragücü Yönetimi, yoktan var edip, takımını şampiyonluğa koştururken, Giresunspor’un bu kadroyla, bu imkanlarla yarıştan bu kadar uzak kalması bilimsel olarak incelenmeli bence.
Neyse bu onların sorunu.
Biz gelelim Ankaragücü’ne.
Kadrolar açıklandığında, herkes şaşkındı.
Hem Kehinde hem de Umut kadrodaydı.
İsmail Kartal, ancak mağlup duruma düştüğü maçların son yarım saatinde yaptığı çift forvetli kurguyla maça başlıyordu.
Ligden düşmesi kesinleşmiş, 17-18 yaşlarındaki gençlerle maçlarına çıkan Gaziantepspor’a karşı bile tek forvetle maça çıkan İsmail Kartal, herkese sürpriz yapmıştı.
Maç öncesi kadro kritiği yaparken, genel kanı taraftarsız bir maçta çok ciddi risk alındığı şeklindeydi.
Taraftar olsa, onların desteğini arkasına alıp bu kadroyla rakibi baskı altına almak kolay olabilirdi.
Ama taraftar desteğinin olmadığı bir maça, bu kadro ne yapar tartıştık durduk maç öncesinde.
Çok agresif bir kadroydu, nitekim maça da öyle başladılar.
Daha 3. dakika dolmadan Putsila ile öne geçilmiş, 15. dakika oynanırken de 2-1 yenik duruma düşülmüştü.
Mağlup duruma düşülmüştü ama takım üzerinde hafta içinde yaşanan olayların verdiği hırs açık bir şekilde hissediliyordu.
Bu takım, ne yapar ne eder bu maçı alır görüşü hakimdi herkeste.
Tek endişe Giresunspor’un göğüs kol karışık bir şekilde attığı golü nizami sayan hakem Volkan Bayarslan’dı.
Alanyaspor ile oynanan play off maçındaki performansı da hatırlandığında bu endişeler zirve yapıyordu.
Ama korkulan olmadı.
Ceza sahası içinde Kehinde’ye yapılan hareketi iyi süzdü, tereddüt etmeden penaltıyı verdi.
Kararında da yüzde yüz haklıydı ama bunun çok daha ağırlarını vermeyen diğer hakemleri hatırlayınca en azından Volkan Bayarslan’ın 19 Mayıs’a art niyetli olarak gelmediğini görmek herkesi rahatlattı.
Maç, artık klasikleşen bir pozisyonla (Erdem’in korneri Kehinde’nin kafa vuruşu) kazanılan golle sona erdi.
Maç sonu her rakip teknik direktörün, bir hafta boyunca Erdem’in kornerlerine çalışmıştık ama… diye başlayan cümleyi bu kez de Metin Diyadin kurdu.
Bu maç bize İsmail Kartal’ın sanıldığı gibi inatçı olmadığını, asla vazgeçmez dediği sisteminden ve oyunculardan da vazgeçebileceğini öğretti.
Bir yönünü daha tanımış olduk onun.
Belki taraftar desteği yoktu ama Denizlispor maçından sonra takıma yüklenilen hırsın, bu boşluğu dolduracağını o kadar inanmış ki, bu yüzden hücum ağırlıklı kadroyla maça başladığını anlamış olduk.
İsmail Kartal bir sınavı daha başarıya geçti.
Geriye 4 sınavı kaldı.
Ankaragücü’nden önce Fenerbahçe, Gaziantepspor ve Eskişehirspor’u çalıştıran Kartal’ın puan ortalaması 1,77 olmuş.
Ankaragücü’ndeki 30 maçlık performansının ortalaması da 1,83.
Kendi ortalamasının üstüne çıkmış ama bu yeterli mi?
Aynı puan ortalamasını lig sonuna kadar sürdürürse 7 puan daha toplar ki bu durumda Ankaragücü’nün işi zor olur.
İsmail Kartal’ın son 4 maçta kendi performansını da artırması gerekir.
Özellikle de deplasman performansını.
Ankaragücü geçen sezon ve bu sezonun ilk yarısında açık ara Türkiye liglerinin en başarılı deplasman takımı hüviyetindeydi.
Artık bu unvanını ikinci yarıda Rizespor ve Altınordu’ya kaptırmış durumda.
Haftaya Ümraniye’de kader maçı oynanacak.
Rakip iç saha avantajını en iyi kullanan bir ekip.
Ankaragücü’nün yeniden deplasman takımı hüviyetine kavuşması gerekecek.
Bu maçı en azından kaybetmemesi gerekiyor Ankaragücü’nün.
Taraftar desteği de olmayacak bu kritik maçta.
Ümraniye 1600 kapasiteli bir statta maçlarını oynuyor.
Deplasman takımına ayrılan bilet sayısı sadece 75-80.
İki otobüs bile değil.
Bu maç bir başka stada alınsa ve izin verilse en az 15-20 bin taraftar Ümraniye maçını izlerdi.
Adeta piyango gibi olacak Ümraniye maçında bilet bulabilmek.
Taraftara gelince…
Bu maçta yoktunuz ama maç öncesi takımı stada yolcu ederken muhteşemdiniz.
Verdiğiniz enerji, ilk dakikadan son dakikaya kadar tüm statta hissedildi.
Bir kez daha tebrikler.
Son söz Ankara emniyetine.
Maç öncesi ta Gar girişinin oradan trafiği kesmek, stat çevresine kimseyi yaklaştırmamak nedir ya Allah aşkına birisi anlatsın.
Ankaragücü’nün cezası tribüne seyirci alınmaması.
Fenerbahçe ceza alıyor, 20 bin kişi stat çevresinde toplanıp tezahürat yapıyor, takımı motive edebiliyor.
Bir tane olay olmuyor, maç bitiyor herkes dağılıyor.
Ankaragücü’ne uygulanan bu baskı neyin nesi, kim veriyor bu emirleri?
Zaten bu takım üzerinde çirkin oyunlar oynanıyor.
Görüyoruz deplasmanlarda yaşanan çirkinlikleri.
Destek olmuyorsunuz, bari köstek olmayın bu takıma.
Yönetim hakkında ise susma hakkımı kullanıyorum.