İsmail Kartal geçen hafta düzenlediği basın toplantısında taraftarlardan 4 hafta için sabır diledi.
Geçen yıldan alışık taraftar.
Değil 4 hafta 8-10 haftalık bile kredisi var taraftarın nezdinde İsmail Kartal’ın.
Bekliyordu taraftar sabretmeyi…
Galatasaraylı fanatiklerin, sosyal medyadan taş atmalarına bile ya sabır çekiyorlardı.
İlk maç, rakip geçen yılın şampiyonu…
Çok iddialı olmamak gerekirdi.
Gerçi İsmail Kartal aynı basın toplantısında bir gazetecinin “İlk maçta şampiyon takımla oynayacaksınız, ne düşünüyorsunuz” diye sorduğunda, “Biz de alt ligin şampiyonuyuz, onlar düşünsün” diye iddialı bir yanıt vermişti.
Dedim ya, taraftar sabretmeye hazır bekliyordu.
Ama Bursaspor maçı, her şeyi değiştirdi.
İsmail Kartal, taraftara sabır diyor ama kendisi sabretmemiş.
Mükemmel bir takım yapmış.
Hani bir sosyal medya fenomeni var ya, “Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz mükemmel” diyen…
Aynen onun dediği gibi.
Artık, bu futbolu gördükten sonra kimse sabır, mabır dinlemez.
Sezon öncesi neredeyse tüm takımların hazırlık maçlarını, Beşiktaş’ın köy takımıyla yaptığı eleme maçlarını izledim.
Gördüğüm takımlar arasında lige en hazır iki ekip vardı, ikisi de Sarı Lacivert.
Biri Ankaragücü, diğeri Fenerbahçe…
Bu saatten sonra Ankaragücü taraftarı değil, Galatasaray taraftarı düşünsün, Ankara’dan nasıl çıkacaklarını.
Bursaspor-Ankaragücü maçı, birinci dakikadan doksanıncı dakikaya kadar kardeşlerden Ankaralı olanın üstünlüğüyle geçti.
Arada kardeşlik hatırı olmasa, Ankaragücü, Bursaspor’u tarihi bir farkla yenebilirdi.
Bursaspor çok ama çok kötü.
Ligin başlamasına bir hafta var., Samet Aybaba gibi bir hoca nasıl bu takımı toparlayamamış aklım almıyor.
Halbuki elnde Ankaragücü’nden 3 kat daha değerli bir kadro var.
Demek ki herşey para değilmiş.
Bursaspor’da en önemli sıkıntı, taraftar ile yönetim ve takım arasındaki kopukluk.
Hatta taraftarlar kendi aralarında bile sorunlu.
Taraftar yönetimi yuhalıyor, sahadaki topçusunu yuhalıyor.
Kendi aralarında kavga ediyor, tribüne polis giriyor.
Kardeşin işi zor, hem de çok zor.
Allah kolaylık versin.
Kardeşe üzülsek de biz yine kendi takımımıza bakalım.
Alihan Kubalas ve Anton Putsila hafif sakatlıkları nedeniyle kulübede kaldılar.
Takımın iki asının kadroda olmaması sıkıntı yaratır mı diye düşünürken maç başlar başlamaz, ağzımız açık seyretttik, futbol resitalini.
El Kabir, Mokhtar, Bifouma, Faty, Kone, Pinto ve Yalçın 40 yıllık Ankaragüçlüymüş gibi kimseyi aratmadılar.
Maç boyunca rakibe pozisyon vermediler.
Kalemizi Hopf gibi bir ustaya teslim ettiğimiizi bile anlayamadık.
Erdem ve Arif kaldıkları yerden aynen devam ediyorlardı.
İlhan Parlak bile mükemmel ötesiydi.
İsmail Kartal, takıma öyle bir makine düzeni aşılamışki, Pinto çıkıyor, yerine geçen yıl sol bekin en çok eleştirilen oyuncusu Mehmet Sak giriyor, oyunda, sistemde en ufak değişiklik olmuyordu.
Maçın spikeri, artık Ankaragüçlü olarak bilinen, takımı çok iyi tanıyan Uğur Engin’in bile adını bilmediği genç Kaan Uykur giriyor, yine değişen bir şey olmuyor.
Hep saldıran, pozisyon yakalayan ama top üçüncü bölgeye gelince rakibin kardeş Bursaspor olduğunu hatırlayan Ankaragücü maçın tek hakimiydi.
Tribün görüntüleri harikaydı.
İki takım da birbirlerini özlemiş.
Galatasaray maçında da benzer görüntüler olacaktır.
Stadın dolması gerekiyor.
Öğrendiğim kadarıyla kombine satışları istenilen düzeyde değil.
Evet kombine fiyatları yüksek ama taraftar böyle bir takım beklemediği için biraz çekingen duruyordu.
Amiyane tabirle taş gibi bir takım olmuş, Ankaragücü.
Bu takıma destek olmak için, biraz fedakarlık yapmak şart.
Pazartesiden itibaren herkes kombine almaya başlasın.
Galatasaray’a da Türkiye’ye de deplasman nasıl olur göstermemiz şart.
METİNER ERDEM