Ankaragücü camiasının gözü, kulağı bugün Crowne Plaza Otel’deydi…
İşadamı Murat Ağcabağ, ilk kez basın mensuplarının önüne çıktı.
Basın toplantısının yapılacağı salona girdiğimizde Ankaragücü başkan adayına yakışır, mükemmel bir hazırlık yapıldığını gördüm.
Tek yadırgadığım, taraftar sayısının çokluğuydu.
Aralarında kardeşim gibi gördüklerim, armaya karşılıksız sevdalanmış gençler de olsa, adı üstünde bu basın toplantısı.
Bu kadar taraftar olmamalıydı o salonda.
Taraftar gruplarının desteğini bilmeyen yok, her gruptan bir temsilci oturturdun yanına mesajını verirdin.
Sağlık olsun, en azından uzun zamandır görmediğim dostları da görmeme vesile oldu diye geçelim bu konuyu.
Salon ve organizasyon mükemmele yakın…
Bu güzelliği Murat Ağcabağ’ın, camianın tüm beklentilerini karşılayacak konuşması ve sorulara vereceği dopdolu yanıtlarla taçlandırmasını bekliyoruz.
Murat Ağcabağ’dan önce kürsüye çıkan ekibi, 6 aydır hazırlandıkları bu toplantı için projelerini tek tek anlattılar.
Ankaragücü Sokağı, Ankaragücü Koleji, E-Spor, Ankaragücü TV, Tribünlerin Başkenti, Store, Altyapı projelerinin sunumu muhteşem.
Gerçekten Ağcabağ, projeler konusunda dersine çok iyi çalışmış.
Ankaragücü’nü bir İngiliz kulübü seviyesine çıkartacak prestij projeleri her biri.
Ama benim ya da taraftarın kafasındaki sorular başka.
Biz kestirmeden cevaplar istiyoruz, bugün ne oluyor, genel kurulda ne olacak?
Israrla, “Başkan Mehmet Yiğiner, adaylıktan çekilmek için 35 milyon liranın kulüp hesabına bağış olarak aktarılmasını şart koşuyor, bu sorunu nasıl çözeceksiniz?” diye soruyoruz, her zamanki cevabı alıyoruz. Bir çözüm yolu, karşı bir öneri bekliyoruz, beklentilerimiz boşa çıkıyor.
13 büyük firma ile anlaştım, 24 milyon lira sponsorluk geliri elde edeceğiz diyorsunuz, ortada firma ismi yok.
“Çok güçlü yönetiminiz olduğunu söylüyorsunuz, kimler var açıklar mısınız?” diye yine ısrarla soruyoruz, genel kurulda açıklayacağım diyorsunuz, yani yine cevap alamıyoruz.
Ankaragücü, çok zor durumda sadece elini değil, gövdesini taşın altına sokacak yönetici lazım. Mehmet Yiğiner bizi yıpratır diye isminin açıklanmasından çekinecek yöneticilerle bu zor günler atlatılır mı, takdiri size bırakıyorum.
Biliyorum sağlık probleminiz var ve ayakta durmakta zorlanıyorsunuz.
Ama bizlerin de soracak o kadar sorumuz var ki, sunucu hanım son soru, son soru diye sıkıştırıyor.
“Djedje ile anlaştım” demiştiniz, ama futbolcu Kayserispor ile sözleşme imzaladı. Bunu bile sormaya ancak basın toplantısından sonra vedalaşırken fırsat bulabiliyoruz.
(Murat Ağcabağ, vedalaşırken ayakütü bu soruya verdiği cevapta, Djedje’nin uzun süredir kendilerini beklediğini, genel kurulun gecikmesi üzerine Kayserispor’a imza atmak zorunda kaldığını söyledi. Pinto’nun da çok sayıda talibi olmasına karşın, kendilerini beklediğini ama futbolcuların alacağı kararlara saygı duyacağının da altını çizdi.)
Bunun gibi birkaç konu daha var, cevabını bekleyip alamadığımız ya da hiç soramadığımız.
Şöyle bir düşünüyorum.
Murat Ağcabağ’ın yerinde o salonda Mehmet Yiğiner olsaydı neler yapardı diye.
Eminim, yönetim kurulu listesindeki herkesi yanında oturturdu, dünya alem görsün diye.
35 milyonu kasaya yatırın diye siz deseniz, size en az 15 alternatif öneri getirirdi, kaçacak yer bırakmazdı.
Anlaştığı futbolcuları, sponsor firmaları isim isim sayardı.
Çünkü, taraftarın istediğinin ne olduğunu bilir, soruya bile gerek kalmadan insanların gözüne sokardı, tüm cevapları.
Mehmet Yiğiner esnaf, Murat Ağcabağ işadamı.
Esnaf adam, sürekli müşteriyle temas halindedir, yani halkın içindedir.
İşadamı ise partnerlerle, çözüm ortaklarıyla, danışmanlarıyla, üst düzey çalışanlarıyla birlikte olur sürekli.
Doğal olarak müşteriden uzaktır, yani halktan kopuk.
Atacağı her adımda partnerini, çözüm ortağını, çalışanlarını korumak zorundadır.
Ağcabağ da sanırım işadamı nezaketiyle yol arkadaşlarını açıklamaktan imtina ediyor, onları korumak istiyor.
Kararı, sokakta, tribünde taraftar, genel kurulda delegeler verir ama artık Ağcabağ’ın da beklentilere karşılık vermesinin zamanı geldi de geçiyor.
Yaşım Murat Bey’den büyük olduğu için tüm bu yazdıklarım abi nasihatı diyelim, karar kendisine ait.
Benim özüm, sözüm birdir.
Kime hitap edeceksem direkt söylerim.
Sevenim ondan sever, sevmeyenim de ondan sevmez.
Sözüm gazeteci abimiz Ali Erdoğan’a.
Sen adımı vermeden, arkamdan yapılan dedikoduyu köşende yazmışsın, ben senin adını vererek yazıyorum.
Neymiş bir gruptan bilgileri alıp öteki gruba götürülmezmiş.
Keşke büyüğüm olarak bana sorsaydın, işin aslını benden öğrenseydin.
Buradan söyleyeyim cevabımı:
Başkan yardımcısı Metin Akyüz, bir görüşmemizde bir daha aday olmayacağını açıkladı.
Haberimi yazarken Tuna Yılmaz aradı, Metin Akyüz’ün bu kararını onunla paylaştım, birkaç dakika sonra da Mehmet Yiğiner ile görüştüm, ona da söyledim.
Bu görüşme trafiğinden dolayı haberi yazmam epey uzun sürdü, bu sürede önce Murat Ağcabağ, ardından Abdullah Karaata, Metin Akyüz’ü aramış.
Neymiş efendim Metiner Erdem o gruptan bu gruba laf götürmüş.
Camia için bu kadar önemli bir konu ikili görüşmede konuşulmaz mı, bundan doğal ne var ki?
Efendim bir de arkadaş tarafmış.
Hani sabah akşam birilerini eleştiriyoruz ya yandaş diye.
Bilir misin taraf ile yandaşın eş anlamlı olduğunu?
O zaman kimseyi yandaş diye eleştirmeyeceksin.
43 yıllık gazeteciysen bana vereceğin en iyi ders; taraflı bir gazeteci olmanın faziletleri yerine, her zaman objektif ol demektir.
METİNER ERDEM