Spor medyası günlerdir Şanlıurfasporlu futbolcu Mertcan Çam’ın kulüp başkanından yediği dayak haberleri ile çalkalanıyor.
Alacaklarını tahsil etmek üzere Futbol Federasyonu’na şikayette bulunan, Mertcan Çam’ın Başkan Emin Yetim tarafından dövülmesi, kaçarak canını kurtarması özellikle ikinci, üçüncü ve amatör liglerdeki futbol emekçilerinin ne denli sahipsiz, güvencesiz olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Daha önce de buna benzer olayların yaşandığı Türk futbolunda sendikalaşmanın önemi bu olayla bir kez daha kendini gösterdi.
Özellikle alt liglerde karın tokluğuna oynayan yüzlerce futbolcu, alacaklarını tahsil etmeye kalktığında ya dövülüyor, ya taciz ediliyor, ya da Mertcan örneğinde olduğu gibi köpek kulübesine bağlanmak isteniyor.
Sahada ter akıtan oyuncular sanki kulüplerin kölesi.
Türk futbol tarihine kara bir leke olarak geçen nahoş olayların önlenmesi, futbolcuların örgütlü bir çatı altında toplanarak hakkını arayabilmesinde başta Türk-İş, DİSK ve Hak-İş olmak üzere tüm sendikalara önemli görev düşüyor.
Daha önceki yıllarda futbolcuların örgütlenme girişimleri, sendikaların suskun kalması, onlara sahip çıkmamasından ötürü hep başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu konuda en ciddi girişimde bulunan, bundan ötürü de futbol camiasından dışlanan rahmetli Metin Kurt’un başına gelmeyen kalmamıştı.
İyi niyetle kalkıştığı girişimde adeta tek başına kaldı. Yani bir anlamda aforoz edildi.O günden bu yana köprünün altından çok sular aktı, futbol emekçileri daha da bilinçlendi. Ne var ki, hala ciddi anlamda haklarını koruyacak bir sendika mevcut değil. Ya sendikaya gereksinim duymuyor, ya da çekiniyorlar. Aslında tek çatı altında toplanarak sendikalaşmaları, haklarını alabilmek adına kulüp başkanlarının tacizi ve dayağına karşı sigorta anlamına gelecektir.
Yüksek transfer ücreti alan Süper Lig’de oynayanlar sendikalaşmaya belki soğuk bakabilir. Ancak alt liglerde ter akıtanlar için sendikalaşma kaçınılmaz. Mertcan’ın başına gelenler zaten bunu gösteriyor.Her iş kolunda örgütlü olan Türk-İş, DİSK ve Hak-İş nedense futbolculara sahip çıkmıyor, görmezden geliyor. Oysa üye sayılarını artıracak o kadar çok futbolcu var ki. Yoksa onları emekçi olarak görmüyorlar mı?
Bir takım sezon sonunda nasıl şampiyon olabiliyorsa, başarısız sezonun ardından alt kümeye düşmesi de o denli doğal. Tabii ki, futbolcular da başarılı olmak, taraftarın, kulüp yönetiminin yüzünü güldürmek ister.
Eğer olanaklar kıt, maddi sorunlar da yaşanıyorsa o takımın başarısız olması son derece doğal. Her ne kadar bu başarısızlıkta oyuncuların payı olsa da, hiçbir güç onların alacaklarının ödenmesini engelleyemez. Hele hele kaba kuvvete başvurmak yasal ve çıkar bir yol değil.
Eğer şike yapıyor, centilmenliğe aykırı vurdumduymaz tavırlar sergiliyorsa zaten o futbolcu takımda barınamaz, barınmamalı da. Türk sporu Ulu Önder Atatürk’ün vurguladığı gibi, zeki, çevik ve ahlaklı sporcularla kalkınacaktır. Ahlaksız sporcular toplum tarafından da benimsenmez , sevilmez.
Bu tür oyunculara hak edişlerini ödeyerek sezon sonunu kapıyı gösterirsin. Ne gerek var dayağa, tacize.
İş dolanıp duruyor, sendikalaşmada düğümleniyor. Futbolun baş aktörü olan oyuncuların bir bölümü aldıkları korkunç paralarla dünyalığını kurarken, çoğunluğu neredeyse karın tokluğuna sahada ter akıtıyor. Süper Lig’deki oyuncular ülke standartlarına göre çok iyi sayılabilecek gelir düzeyine sahip.
Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor ve Başakşehirli futbolcularının aldığı transfer ücreti Avrupa’da top koşturan oyuncuların bile üstünde. Çünkü ülkemizde transfer paralarından vergi kesintisi yapılmıyor. Oysa Avrupalı futbolcular hatırı sayılır oranda vergi ödüyor. Süper Lig’deki diğer takımlarda top oynayanların ekonomik durumu da günümüz koşullarına göre bir hayli iyi sayılır.
Asıl sorunu 1. Lig’deki bazı takımlar ile ikinci, üçüncü ve amatör liglerde top koşturan oyuncular yaşıyor. Ekonomik sorunlarından ötürü transfer paralarını aylarca, hatta yıllarca alamıyor, almaya kalktığında kulüp başkanlarından dayak yiyor. Zar zor kaçarak soluğu ailelerinin yanında alıyor.
İşte sendikalaşma bu sıkıntıyı yaşayan futbolcular için çok önemli. Sendikalar öncülük ederek korunaksız futbol emekçilerine sahip çıkmalı, haklarını savunmalı. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş neredesiniz? Futbol emekçileri sizi bekliyor.