Ankaragücü, 2-2 beraberliklere abone oldu.
Galatasaray ve Antalyaspor maçlarında yaşananlar, bir kez daha tekrarlandı.
Başkent ekibi, geriye düştüğü maçı yine beraberlikle tamamladı.
2-0’dan 2-2, deplasmandaki Galatasaray maçı için mükemmel.
Deplasmanda iki kere geriye düştüğün Antalyaspor maçı için de 2-2 büyük başarıdır.
Ama 80 dakikayı 10 kişi oynayan Denizlispor karşısında alınan 2-2’lik beraberlik kimse kusura bakmasın çok kötü bir sonuç.
2-0’dan 2-2’ye getirdim diye seviniyorsan,
Bu kafayla zor dostum zor….
Maç bitiyor, iki takımın teknik direktörü 90 dakikayı yorumluyor.
Mehmet Özdilek, “rakibin duran toplardaki zaafını biliyorduk, hafta boyunca ona çalıştık, 2 golü de öyle attık” diyor.
Sorular çalıştığı yerden gelmiş öğrenci edasında, işini layıkıyla yaptığı için mutlu tabi.
Mustafa Kaplan konuşuyor:
“Rakibin duran toplarda ve hava toplarında etkili olduğunu biliyorduk, hafta boyunca ona çalıştık ama olmadı.”
Mustafa Hoca da sorular çalıştığı yerden gelmesine karşın, yine de sınavda çakan öğrenci gibi.
Bir hafta neye çalıştırdın ki, sadece 2 kez duran top kullanan rakip, karbon kağıdı gibi birbirinin aynısı iki gol atıyor.
Her sınavda sorular çalıştığımız yerden de gelse çakacaksak
Bu kafayla zor dostum zor..
Mehmet Özdilek’e bir yerde hak veririm.
Adam ne bilsin Ankaragücü’nün yedek kulübesinde Oscar Scarione kılığına girmiş Arjantinli hemşerisi Messi’nin oturduğunu.
Rakibin kadrosunu inceliyor, ona göre takımına görevler veriyor.
1 yıldır sadece 30-40 dakika oynamış, Oscar Scarione’yi aklının ucuna bile getirmiyor.
İnanın bu maça Mustafa Kaplan, Oscar Scarione’yi değil de Messi’yi ya da Neymar’ı ya da Ronaldo’u oyuna almış olsa bu kadar verim alamazdı.
33 dakikaya sığdırdıklarına bir bakın.
7 Şut,
3 ikili mücadele kazanma,
39 kez topla buluşma,
88,9 pas yüzdesi
3 başarılı dripling,
2 gol.
Futbolun Oscar’ı veriliyor olsa, bu performansla yüzde yüz kazanırdı.
Scarione’yi çok kötü başladığı geçen sezonki Kasımpaşa maçının 31. dakikasıda oyundan, alacaksın.
Her gün antrenmana çıkardığın bu adamdaki potansiyeli fark etmeyeceksin.
Tam 1 yıl boyunca yüzüne bakmayacaksın.
Sakın son 4 aydır sakattı mazeretine sığınmayın.
Geçen sezon niye oynatamadınız diye sorarım o zaman bende.
Bu kafayla, zor dostum zor…
Geçen haftaki yazımın başlığı Orgill’siz 110 dakikada 4 gol idi.
Yazının konusu da Orgill’in oynamadığı maçlarda bu takımın daha dirençli olduğuna dikkat çekmekti.
İlk yarı bitti, artık gerçekleri yazalım.
Orgill’e talipler var.
Bir değil, birden fazla.
Menajerler, kulüpten çıkmıyor.
Teklif ettikleri rakamlar ise komik ötesi.
Ben birisinin yüz bin Euro teklif ettiğini duydum, düşünün artık.
Ankaragücü yönetimi de haklı olarak bu rakamları anında reddediyor.
Ama bu menajerler Orgill’in kafasına girmişler bir kere.
Orgill de Ankaragücü’nü bitirmiş kafasında.
Haftalardır, Orgill’i zorla oynatıyorlar.
O da oynamıyor, takım hep 10 kişi.
Bugün de maç sonu Mustafa Kaplan, Orgill’i alamazsınız diye meydan okudu, taliplilere ve menajerlere.
Orgill, daha 2 ay önce milli maç için gittiği ülkesinden, Ankaragücü’nün maçına yetişebilmek için 40 saat uçmayı göze alıp, Ankara’ya geliyor, maçta da aslanlar gibi oynuyordu.
O Orgill, bugün Ankaragücü’nün en kritik maçlarında sahada yokları oynuyorsa.
Buna rağmen, maçlarda zoraki 90 dakika oynatılıyorsa,
Bu kafayla zor dostum zor.
Maçta biletler sudan ucuz, 18 yaş altına ve kadınlara da bedava.
Buna rağmen stat yarı yarıya boş.
Kulüp başkanı Fatih Mert, (alacaklı futbolcuları yola getirmek içinmiş) öyle bir felaket tablosu çiziyor ki,
Taraftarın enerjisini sömürüyor adeta.
Ondan sonra da niye taraftar maçlara gelmiyor diye dert yanıyoruz.
Bu kafayla, zor dostum zor…