Türker Arslan uzun yıllar Galatasaray Spor Kulübü, Atletizm Federasyonu, Futbol Federasyonu ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nde üst düzey görevlerde bulunmuş bir büyüğümüzdü.
Olimpiyatlarla ilgili gerçekçi görüşe sahipti.
Güzel ahlakı, dürüstlüğü, gelişmiş insanı temsil eden spor, her olimpiyat başlangıcında, yetişilemez bir daha tekrarlanamaz güç gösterilerine sahne olmaktadır.
Bu anlayış olimpik felsefeye ters düşmektedir. Bugün olimpiyatlarda sergilenen gösteriler, kırılan rekorlar, sporcu tipleri, sporun hangi etik ve felsefi temel üzerine oturması gerektiği üzerine tartışılması gereken bir yapı bozukluğuna ulaşmıştır.
Sporcu ve antrenöre her türlü maddi ve manevi destek önemli ve gereklidir. Madalya alabilmek için günde üç antrenman yapanlar bile bulunmaktadır.
Benim karşı olduğum şey, olimpiyatlara sadece rekor kırmak, madalya almak için katılan sporcuların hangi değerin gölgesinde, hangi kafa gücünün ışığında hazırlanmış olduklarıdır.
Bu maalesef gelecekteki insan tipinin oluşmasına da katkıda bulunmaktadır.
Spor ve sporcu para ve başarı dışında hiçbir etik ve felsefi değeri yeterince üstünde taşımadan yarışlara katıldığı için o büyük seyirci kitlesi önünde politik bir sakinleştirici durumuna düşmektedirler.
Spor yapma ve olimpiyata katılma eylemi, insanın gelişimine katkı sunan kültürel bir olgudur. Başarı isteğini tanıdığı kadar, başarısızlığında sporun ve olimpik anlayışın başka bir yanı olduğunu bilmek gerekir.
Özellikle atletizmde ve Olimpiyat Oyunları’nda sporcu, bu asil ruh haliyle kendisini topluma tanıtmak zorundadır.
Olimpiyat Oyunları’nda gözlenen para ve ülkesine kazandırma kavramları ülkeleri ve toplumları çatışmaya sürükler.
Toplumların birbirleri üstüne kin, nefret ve kıskançlık tohumları ekmelerine neden olur.
Barış başarıya odaklanmış insanların ölçüsüz tavırlarıyla korunup gelişemez. Bu nedenle Olimpiyat Oyunları’nın olumsuzluklardan arınması gerekir.
Olimpiyatların ülkelere ve insanlara vereceği armağan bu soylu ve bağımsız yapının, tüm dünyaya sunacağı barış, gelişmiş ahlak duygusu gibi en önemli değerlerden oluşan spor anlayışıdır.
Bizlerin olimpiyat sporcusundan beklediğimiz, bağımsız ve spor etiğine uyan asil ve karakterli bir tavırdır.
Türker Arslan için denilenler:
ERDOĞAN ARIPINAR: Galatasaray’da Yönetim Kurulu Üyeliği ve Divan Kurulu Başkanlığı yaptı çünkü Galatasaray’lıydı. Atletizm Federasyonu’nda üyelik yaptı çünkü atletizm aşığıydı. Futbol Federasyonu’nda ceza ve tahkim kurulu başkanıydı. Böylece kulüplere spor kulübü olduklarını hatırlattı. Olimpiyat Komitesi’nde Başkanvekili olarak vefat etti. Allah rahmet eylesin.
ERTAN GÜRKAN: Türker’i anlatmak için kitap yazmam gerekir. En son yaptığım telefon görüşmesinde kısık sesle ve zor konuşarak eşi Zuhal’le birlikte hastaneye gittiğini söyledi. Türker’le beraber yıllarca yürüttüğümüz atletizm komitesinde şimdi Şükrü Çaprazlı ve Temel Erbek var. Türker’e Allah’tan rahmet, gençlere başarılar diliyorum.
NECATİ ÇETECİ: Galatasaray’da beraberdik, TMOK’da da başkanvekiliydi, sicil kurulunda da beraber olduk. Allah rahmet eylesin.
SÜLEYMAN ÇEKİCEL: Yıllarca Galatasaray atletizm Komitesi’ndeydi. Sonra en genç yönetim kurulu üyesi oldu. Daha sonra Divan Kurulu başkanlığı yaptı. Saygıyla anıyorum.
TEMEL ERBEK: Elli yıldır güler yüzle herkesin derdine koşturan bir yöneticimizdi. Onu unutmayacağız.
UĞUR SEL: Güleryüzlü ve samimi idarecimizdi. Allah rahmet eylesin.
EKREM ALTINBAŞ: Sporculara ve antrenörlere kitap okuyun, pişmanlık etrafınızda okumadığınız kitaplar kadar birikir derdi.
ARTUN TALAY