Süper Lig’de 4 maçtır kazanamayan Ankaragücü, Çaykur Rizespor’la da 1-1 berabere kalınca seri 5 maça çıktı.
Hikmet Karaman, Alanyaspor, Erzurumspor ve Sivasspor maçlarında dip yapan, kaybetmenin yanı sıra mücadele ruhunu yitiren bir takım aldı.
İmzayı attıktan iki gün sonra çıktığı Kayserispor maçında bir nebze olsun mücadele gücünü geri getirdi.
Tecrübeli teknik direktör için kendini kanıtlayacak asıl maç Rizespor maçıydı.
Hem Hoca hem de takım çok istedi ama olmadı.
Kadro kaliten yeterli değilse çok istesen de bunu sahaya yansıtman sınırlı oluyor.
Nitekim Rizespor maçında oynanan futbol, sonuca ulaşma açısından çok yetersiz kaldı.
O kadar koşu, o kadar mücadeleye rağmen bulduğu pozisyon sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Ankaragücü için sevindirici olan Sivasspor, Kayserispor maçlarındaki gibi kalesinde çok fazla tehlike yaşanmamasıydı.
Üzücü olan ise rakibin bulduğu tek pozisyonun bile gol ile sonuçlanmasıydı.
Hikmet Karaman’ın bu takımda daha dokunacağı o kadar çok yer var ki.
Ama maalesef zamanı yok.
Zamandan da önemli, elinde bunu başaracak kalitede bir kadro yok.
Maalesef, 40 transfer yapılıp, alınamayan kaliteli bir On Numarayı ya da Borven’i topla buluşturacak ortalar yapabilecek kanat oyuncusunu her maçta o kadar çok arıyor ki Ankaragücü.
Yok işte yok, olmayınca Hikmet Karaman ne yapsın ya da bir başka teknik direktör?
Hikmet Karaman’ın bu takımda dokunacağı çok şey var tamam da birisinin de Hikmet Karaman’a dokunması gerekmiyor mu?
Özellikle de ilk 11’i belirlerken.
Geçen haftaki Pazdan, Emre vukuatına, bu hafta da İbrahim, Atilla vukuatı eklendi.
Saba’daki ısrar da nedir bir türlü anlayamadık gitti?
Saba’yı herkes çözdü ama Hoca o tecrübesiyle niye çözemiyor, bilemiyoruz.
Bugüne kadar yaşananlar gösterdi ki rakip Ankaragücü’nü bozmak yerine kendi oyununu oynamaya meyilli ise Saba iyi iş çıkarıyor.
Mesela gelecek hafta Hatay’da Saba iyi iş çıkarabilir.
Hatay, kendi oyununu oynayarak Ankaragücü’nü yenmek isteyecek, arkalarda boşluklar bırakacak.
Saba, Alanyaspor maçındaki gibi önünde geniş alanlar bulacak.
Sumudica’nın beşli defansında koşacak alan bulamayacağı belli olan Saba’nın başarılı olma ihtimali sıfırdı, nitekim beklenen oldu.
Geraldo, Sivasspor maçında ilk 11’i zorlayacağının sinyallerini vermişti.
Hikmet Hoca, bu oyuncuya Kayseri’de 1 dakika bile şans tanımadı.
Rize maçında yine iyiydi Geraldo.
Israrla ilk 11’de olmam gerekir diyor da anlaşılan sesini duyuramıyor.
Hikmet Hoca, bu takımın Endri Çekici’ye ne kadar ihtiyacı olduğunu da görmüştür umarım.
Ne olur bundan sonra.
Artık herkes ince hesaplar peşinde
Sumudica’yı maç sonunda dinliyoruz, aradaki puan farkının yanı sıra ikili averaja dikkat çekiyor.
İkili averaj dediğin ekstradan bir puan demek.
İkinci yarının ilk 4 haftasında Erzurumspor, Sivasspor, Kayserispor, Rizespor’la oynandı.
Üçü Ankaragücü’nün direkt rakipleriydi.
4 maçtan 8-10 puan beklerken, 2 puan alınabildi.
İkili averaj tüm rakiplerden kötü.
Acı ama gerçek.
Bugün Ankaragücü, Başkent’in diğer takımı Gençlerbirliği ile birlikte küme düşmenin en büyük adayı.
Hadi Gençlerbirliği’ni, hayattaki tek gayesi yarış atı yetiştirmek olan bir başkan yönetiyor.
Onların sonu belliydi de Ankaragücü nasıl bu durumlara düşer aklım almıyor.
Ankaragücü, İstanbul takımları ve Trabzonspor’un ardından kasasına en fazla para giren kulüp.
130 milyon lira reklam ve sponsorluk geliri…
Artı, 20-30 milyon lira bağışlar.
Artı, TFF’den gelen 80 milyona yakın para.
Artı, çekilen 150 milyona yakın kredi,
Artı, alınan onlarca milyon liralık borç.
Bunca para, Ankaragücü’nü ele geçiren, vizyonları Osmanlıspor’un ötesine geçememiş üç beş kişi yüzünden olmayacak, hayali transferlerde, olmayacağı belli teknik direktör tercihleriyle çarçur edildi bitti.
15 ayda 7 teknik direktör değişimi, 40 futbolcu transferi.
Yazık, hem de çok yazık.
İşin kötüsü, Ankaragücü’nü Osmanlısporlulaştırmaya çalışan zihniyet hala işbaşında.
Hala kulübün tek hâkimi onlar.