Ankaragücü, kazansa ligi bitirebileceği bir final maçını daha kaybetti.
Başkent ekibi, büyük umutlarla gittiği Malatyaspor deplasmanında 2-1 kaybetti.
Maça iyi başlayan taraf Ankaragücü’ydü.
Henüz ilk dakikalarda Saba’nın bomboş pozisyonda kaleciyi nişanlaması, Ankaragüçlüler için alışıldık bir görüntüydü, iki sezondur.
Galatasaray maçında Muslera’ya o zor golü atan bir oyuncu, koskoca kalede kaleciyi nasıl nişanlıyor, insanın aklı gerçekten almıyor.
Sonrasında Alper Potuk, direksiyonun başına geçti.
Onun geliştirdiği ataklarda, final pasları ya da son vuruşlarda biraz dikkatli olunsa Ankaragücü maçı ilk yarıda bitirebilirdi ama olmadı.
Alper Potuk’un aşırı özgüveni, zaman zaman başa bela da olabiliyor
Nitekim, ilk yarının son 5 dakikasında kaptırdığı 2 top, Ankaragücü kalesinde ciddi tehlikelere yol açtı.
İlk yarıda akıllarda kalan bir başka pozisyon ise Kitsiou’nun direkten dönen topuydu.
Bu pozisyonda direkten dönen topu Malatyalı oyuncunun resmen kucaklamasına Ümit Öztürk nasıl penaltı çalmadı, anlamakta zorlanıyor insan.
İkinci yarı roller değişti.
Malatyaspor’un tek gol silahı Adem Büyük’ün bomboş bırakıldığı bir anda Ankaragücü geriye düştü.
Pazdan ve Kulusiç’in olmaları gereken yerde olmamaları, Adem’e en yakın oyuncu İdriz Voca’nın da rakibini takip etmemesi goldeki en büyük hataydı.
Golden sonra, Hikmet Karaman’ın takımının tepki vermesini bekledik ama yanıldık.
Tepki bir yana rakibin oyununu kabullenmiş bir takım vardı sahada.
Geraldo’nun oyuna girdikten sadece 3 dakika sonra sorumsuzca gördüğü kırmızı kart da maçın sonucunu erkenden ilan etti.
İkinci golde de önce Pazdan’ın, ardından da kaleci Korcan’ın zincirleme hataları vardı.
Maç kazanılır ya da kaybedilir, futbol her türlü sonuca açık bir oyun.
Ancak, bu denli kritik bir maçta Ankaragüçlü oyuncuların maçın önemini hiç özümsememeleri doğal değildi.
Bu oyun ne Hikmet Hoca’ya yakıştı ne de o formanın içindeki oyunculara.
Paintsil’in son dakika penaltısını gole çevirmesi, ikili averajda rakibe üstünlük sağlama açısından önemliydi.
O da maçın tesellisi oldu.
Bu saatten sonra Hikmet Karaman’ın da Ankaragücü yönetiminin de şapkalarını önlerine koyup futbolculardaki tepkisizliğin altında yatan nedenleri tespit etmeleri gerek.
Hikmet Hoca’nın kadro tercihlerinde de sıkıntı var.
Malatya maçına santraforsuz şekilde, 4+6+0 dizilişiyle çıkıldı.
Buna rağmen takımın boyu uzundu, orta sahada da hiç direnç yoktu, rakip her seferinde elini kolunu sallayarak geçti.
Bu oyuncu yokluğunda bir zamanlar takımın en önemli parçaları olan Lukasik’in, Assane’nin üstlerinin çizilmesini anlamakta zorlanıyorum.
2-3 günde bir maç yapan takımın yorulduğu artık apaçık belli ama aynı oyuncularda ısrar ediliyor.
Defansta Sarlija’nın yokluğu çok fark ediliyor.
Kulusiç de hata yapıyor Pazdan’da.
Ankaragücü’nde son yıllarını geçiren bu oyuncular hatalarına rağmen oynatılırken henüz 24 yaşındaki Erdi’yi kazanmak için çaba sarf edilmemesi doğru gelmiyor bana.
Sonuçta pembe tablolar kayboldu, kaoslu günler yeniden geldi.
Sosyal medya, düştük, düşüyoruz mesajları, futbolculara, yönetime, teknik heyete yönelik ithamlarla dolu.
Ankaragüçlüler alışıktır kaosa, hatta seveni de çoktur.
Yönetime önerim, bu kriz dönemini iyi yönetin.
Taraftarlarla iletişimi koparmayın, sık ve doğru bilgilendirmeler yapın.
Siz sessizliğe bürünürseniz yerinizi birileri doldurur.
Ankaragüçlü taraftara da önerim, enseyi karartmayın.
Son 5 haftadaki rakiplerin isimlerine bakıp da umutsuzluğa kapılmayın.
Unutmayın bu takım, 8 galibiyetlik seriyle Ankara’ya gelen Galatasaray’a; 5 maçlık serisi olan Göztepe’ye diz çöktürdü.
Beşiktaş deplasmanında 2-0’dan dönüş yaptı.
Hani bir tezahüratınız var ya.
Hükümet düşer, enflasyon düşer, Ankaragücü düşmez diye.
Takımınıza inanın…