Merhaba herkese!
Avcı grubumla sabaha karşı saat 5’te buluşacağız. Alarmı kurup biraz erken yatıyorum. Uyuyabilsem iyi zira av günü öncesi avcının gözünü uyku tutmaz, zihni arı kovanı gibidir. Av günüyle ilgili varsayımlar uyumasına fırsat vermez. Öyle ki bu zihinsel gelgitler içinde hiç uyumadan sabahı bulur. Tabi avcının bu aktivitesini paylaşan bir eşi varsa şanslıdır, değilse, keyfe keder, bana ne senin avından, cevabını yabana taşır. Akşamdan hazırlığını yapmış olan avcı; tüfek, çanta, köpek, derken sabahın köründe kendini gecenin serinliğine atar.
Doğrusu av gününü düşünmeden 3-4 saat uyuyabildim. Apartman hayatı nedeniyle av köpeği bakmıyorum. Tüfeğimi ve çantamı kaptığım gibi eşimin ‘rasgele’ deyişini geride bırakıp kendimi dışarı attım. Mithat, Aydın ve Hacı Veli ile Bağlum’da buluştuk. Son hazırlıkları yaptıktan sonra, sahipsiz kedi ve köpeklerin arada bir görünüp kaybolduğu boş caddeleri aşarak, kota aldığımız Kalecik merasına doğru yola koyulduk. Gecenin tenhalığında şehrin sükunetine diyecek yoktu. Akyurt girişindeki fırının önünde avcı grupları çay molası veriyordu. Biz de onlara katıldık, sıcak çayımızı yudumlayıp ekmek ve diğer ihtiyaçlarımızı karşıladık. Henüz gün ağarmamıştı, gecenin son saatleri devam ediyordu.
Avcı tüfeğini eline alıp merada rasgele hayvan katleden biri değil. Avcılık insanlığın ilk döneminden bugüne uzanan genetik bir eğilimdir. Özellikle ilk kan grubu olan ‘0’ kan grubu olanlarda bu eğilim daha fazladır. Avcı bu aktivite için sabıkasız ve sağlık yönünden uygun olmalıdır. Aksi halde av tüfeği taşıma ruhsatına sahip olamaz. Yetmez, kurslara katılıp ‘Avcılık Belgesi’ni alması lazım. Ayrıca sezon boyunca tek bir av vurmasa bile, her yıl 2000 lirayı hazineye irat kaydetmekle yükümlüdür. Avlanmak için yasa gereği önceden gidilecek avlak ve avlanacak türle ilgili kotanın alınması ve limitlere uyulması zorunludur, yoksa kontrollerde cezai işlem uygulanır.
Şunu diyebilirim ki belgeli avcılar kesinlikle kurallara uyarlar, fakat Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaban hayvanı üretimi ve meralara salınımı konusunda yeterli çalışmalar yürüttüğünü söyleyemem. Zira belgeli avcılardan toplanan gelirle bu çalışmalar rahatlıkla yürütülebilir.
Avlaktayız. Günün ağarmasını bekliyoruz, çünkü gün ağarmadan avlanmak yasak. Gün usul usul ağardı. Önce tepeler, sonra ağaçlar, sonra bitki örtüsü göründü. Ötücü kuşlar bu açılımı şenlendirdi. Ardından çabucak kahvaltımızı hazırladık. Kimi avcılar konforu elden bırakmaz, ateşini yakar, yabandaki serpme kahvaltısını hazırlar. Biz ise aracımızın bagaj kapağı üstünde kahvaltımızı yaptık. Çevre temizliği yaptıktan sonra, ekipmanı kuşandık ve birbirimize, rasgele, dedikten sonra sıralı kol halinde avlağa yürüdük.
Avcılık duygularımızla tartabileceğimiz bir olgu değil. Hele ki hayvan sevgisinin neredeyse kedi-köpek romantizminden ibaret olduğu bu günlerde, duygusallık reel gerçeğin önüne çıkıyor. Halbuki avcılık tüm uygar ülkelerde sanayisiyle, yan ürünüyle, turizm yönüyle çok büyük bir sektör. Milli parklar her yıl trofe avcılığı için envanter sonucuna göre avlanacak yaban keçisi, yaban koyunu ve diğer türlerin sayısını av turizmine açar. Bu hayvanlar yaşlanmış ve üreme dönemi bitmiş olanlardır. Avlanmalarına karşı çıkarsak, diğer yırtıcılara yem olmak üzere onları çok hazin bir son bekleyecektir. Bazen sosyal medyada, aman vurdurmayın, hemen yasaklayın, gibi duygusal çıkışları okuyorum. Tabi ki her bireyin duygularına saygı esastır, ama bu yaklaşım gerçekçi değil.
Sabahın serinliği yüzümüzü yalarken, önce zirveye yakın alanları tarayıp daha sonra eteklere doğru rota belirledik. Sarp ve engebeli yamaçlar daha ilk saatlerde bizi yordu. Sık sık dinlenmek zorunda kaldık.
Bilirsiniz, doğa kendi dengesini kurarken çok acımasızdır. Çünkü türler birbirlerini avlayarak yaşamlarını sürdürürler. Bir türün aşırı azalması veya çoğalması diğer türler ve doğa için felaket olur. Bu denge içinde denetimli avcılık bir tür ‘hasat’ olayıdır, yok etme değil. Yaban hayatını asıl yok eden etkenler, zirai ilaçlar, granül gübre, fabrika atıkları, meralardaki gereksiz yapılaşma, maden ocakları, RES’ler, bataklık, göl ve sazlıkları kurutma yanlışıdır. Örneğin bazı yırtıcı kuşların ve yılanların nesli hızla tükeniyor. Bu türleri avcılar vurmuyor, aksine onların yaşam alanlarını işgal edenler bu tükenişe neden oluyor. Yaban hayvanlarının barınma alanlarını öylesine fütursuzca işgal ediyoruz ki, göç hayvanları uçuş rotalarını değiştirdiler. Yerli hayvanlar barınacak yerleri azaldıkça yeterli sayıda çoğalamadılar. Balıkçılıktan örnek verelim: Düzensiz ve kuralsız avlanma, balık neslini azaltır, ama tümüyle yok etmez, fakat suların artarak kirlenmesi popülasyonu tamamen yok eder. Suların kirlenmesi balıkçıların kusuru olmaz. Avcılık da böyledir.
Henüz sezonun başı olmasına rağmen keklikler çok ürkekti, hiçbirimiz atış pozisyonu yakalayamadık. Hiç tavşan çıkmadı. Havalar sıcak gittiğinden düzlüklerde, açık alanlarda barınıyor olmalıydılar. Dönüş rotasında eteklere doğru süzüldük. Çok yorulmuştuk. Dizlerimiz tutmuyor, tabanlarımız sızlıyordu. Ayrıca ter içinde kalmıştık. Öyle ki mola verip bir araya geldik ve iç fanilamızı değiştirmek zorunda kaldık. Mataralarımızdaki su tükenmek üzereydi ve elbette keyfimiz limoniydi. Ne de olsa avcı atış yapmak, adrenaline doymak ister, atış yapmazsa sırtında taş taşımış gibi olur.
Hayvanlar olmasaydı insanlık soyunu sürdüremezdi. Onlara sonsuz bir sevgi ve saygımız var, ama aynı zamanda beslenme açısından onlara ihtiyacımız var. Balık avında balık boğularak ölür. Balıkçılık yasaklansın mı, diyeceğiz? Kesimhaneler masum yerler değildir. Kırmızı ve beyaz et yasaklansın, mezbahalar kapansın mı, diyeceğiz? Yani ihtiyaç için öldürmeye, evet, aktivite için avlanmaya, hayır, dersek; bu gerçekçi olmaz. Hayvanların dili olsaydı, hayvan sevgisi ve avcılık elbette ki farklı bir sosyolojide olurdu, insanoğlunun duygusal açıklamalarına gerek kalmazdı.
Kırk gün taban eti, bir gün av eti derler, ya, avcılık tam da budur işte. Yürümekten tabanlarımız şişti, ama tek bir avımız yok. Birbirimize bakıp gülüyoruz. Gerçek bir avcı ‘nasip’ der ve yabanın gerçeğini kabullenir. Biz de kabullendik. Aracımıza atladığımız gibi açık havada saç kavurma için kasabın yolunu tuttuk.
Yaban hayatının yeni paylaşımlarında birlikte olmak dileğiyle.
MEHMET MADEN