Avrupa’daki kariyerine Portekiz’in Guimaraes takımında adım attı. 23 yaşındaki 10 numara, kısa sürede Atletico Madrid tarafından keşfedildi. Getafe ve eski takımı Guimaraes’in ardından kiralandığı Kasımpaşa’da futbol hayatının en verimli günlerini geçiriyor.
Fenerbahçe maçında bir gol, bir asistle dikkatleri üzerinde toplayan Zidane ve Kaka hayranı Ganalı, kariyer hikâyesini Türkiye Futbol federasyon’nun aylık yayın organı TamSaha’ya anlattı.
17 Ekim 1994 Akra, Gana doğumlusun. Akra’da nasıl bir çocukluk geçirdin?
Aslında güzel bir çocukluk geçirdim ailem sayesinde… Tabiî ki zorluklar da oldu. Ama hayatta kendimi en mutlu ve güvende hissettiğim yer orasıydı. Bütün arkadaşlarım oradaydı. Onlarla birlikte vakit geçirebilmek; istediğim zaman sokakta futbol oynayıp eğlenebilmek benim için çok güzel zamanlardı.
Aileni tanıyabilir miyiz? Baban ve annen ne iş yapıyorlar? Varsa kardeşlerini de tanıtır mısın?
6 kişilik bir aileyiz. Üç kız kardeşim var. Ben tek erkek çocuğum. Ailenin ikinci çocuğuyum. Babam mühendis, annem ev hanımı. Evin tek erkek çocuğu olduğum için babamla aramda özel bir ilişki oldu. Aslında babamın en sevdiği çocuğuyum diyebilirim. Bana güzel bir gelecek inşa etmek istiyordu. Bu yüzden de ilk başta futbolcu olmamı istemedi. Beni uluslararası bir okula gönderdi. Eğitimime devam etmemi ve kendime iyi bir gelecek sağlamamı istiyordu. Ama daha sonra futbola olan tutkum ağır bastı. Ben futbol oynamaya devam etmek istedim. O zamandan beri bazı şeyler değişti ve babam da bu kararımı kabul etmek zorunda kaldı.
Gana’da nasıl bir yaşam vardı. Halen ülkene gidiyor musun?
Evet, halen gidip geliyorum. Benim doğduğum yerde yaşamıyorlar; farklı bir yerdeler ama Gana’dalar…
Futbola olan ilgini nasıl fark ettin ve seni ilk olarak kim bir takımın içine soktu?
Yaşadığımız yerde futbolcu olan birisi vardı. Babamla adaştı. İkisinin de adı Emmanuel’di… Beni oynarken gördü. “Bu yeteneği sadece eğlence için kullanmamalısın. Bunu meslek olarak da yapabilirsin” dedi ve beni seçmelere götürmek istedi. Ama babam futbolcu olmamı istemiyordu. Daha sonra o seçmelere gittim. Bir antrenmana katıldım. Fakat şanslı değildim. Çünkü sadece koşu yapılıyordu. Topla alâkalı hiçbir şey yapmadılar. Ben de koşudan çok fazla zevk almadım ve oradan ayrıldım. Kendi kendime, “Bu yapılan şey benim sevdiğim şey değil” dedim. Arkadaşlarımla futbol oynamaktan daha fazla keyif alıyordum. Daha sonra Emmanuel isimli o futbolcu ısrar etmeye devam etti. Başarılı olacağımı biliyordu. Ama babam da aynı zamanda okumam için baskı yapıyordu. İşler o kadar hızlı ilerlemedi. Daha sonra Fetteh Feyenoord Futbol Akademisi’nin seçmeleri oldu. Bir turnuva düzenlediler. Oraya katıldım Gana’da… Oraya katıldıktan sonra seçildim. Daha sonra da her şey daha kolay olmaya başladı. Çünkü öyle bir akademi tarafından seçilince babam da çok mutlu oldu. Ve böylece futbol hayatı başlamış oldu benim için.
Fetteh Feyenoord takımında nasıl bir eğitim gördün ve sonrasında Portekiz’in Guimares takımına transferin nasıl gerçekleşti?
Feyenoord’un tesisleri her futbolcunun içinde olmak isteyeceği tesisler. Gerçekten Feyenoord’da oynamak bir ayrıcalık. Harika bir durum. Size futbolun ne olduğunu ve nasıl oynandığını öğretiyorlar. Futbolcunun nasıl olması gerektiğini öğretiyorlar. Feyenoord Rotterdam’dan hocalar gelip bunu anlatıyordu. Evet, biz Afrika’daki Feyenoord takımındaydık ancak 3 ayda bir Hollanda’ya gidip turnuvalar oynuyorduk. Orada sürekli kendimizi geliştirme imkânı buluyorduk. Orada hocalar bize topu nasıl kontrol edeceğimizi, nasıl pas vereceğimizi, futbolun teknik ve mental yönlerini anlatıyorlardı. Afrika’da futbol oynuyorduk ama Avrupa tadındaydı. Avrupalı hocalarla yetişmek ve o tesislerde bulunmak bana çok şey kattı ve önemliydi benim için… Daha sonra Belçika’ya geçtik. Oradan da Braga’ya gittim. Aslında Braga beni almak istedi ama 18 yaşının altında olduğum için bu kontratı yapamadılar. Henüz 16 yaşındaydım. Daha sonra Gana’ya geri döndüm. Feyenoord’da oynamak, Gana’daki herhangi bir takımda oynamaktan çok daha farklı. Çünkü verdikleri eğitim sizin Gana’da herhangi bir takımda oynarken kazanabileceğiniz eğitimden çok daha farklı. Gana’ya geri döndükten sonra menajerim beni Guimares’e götürdü. 17 yaşındayken Guimares ile anlaştım. Bir sene U18’de oynadım. Daha sonra A takımla da maçlara çıkmaya başladım. Böylece Guimares macerasının içine girdim.
Seninle birlikte Gana’da futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen başardın. Sen o arkadaşlarına oranla daha yolun başındayken neleri farklı yaptın da başarılı oldun?
Bence şans da futbolda çok önemli bir faktör. Bu dönemlerde şans ve sahip olduğunuz fırsat da çok etkili oluyor. Binlerce hatta milyonlarca futbol oynamak isteyen çok yetenekli çocuk var. Hepsinin futbolcu olması çok mümkün olmuyor. Evet, bazıları futbolcu oluyor ama benim ulaştığım seviyeye ulaşamıyor. Bazıları daha da yukarı çıkıyor. Bazıları hayallerini gerçekleştiremiyor. Aslında bu biraz fırsatları kullanmakla da alâkalı. Ben bu dönemde sadece Tanrı’ya inandım. En güzel şekilde en iyisinin olacağına inandım. Her zaman çalışmaya devam ettim. Bazen şans sizin yanınızda olmayabiliyor. Eğer futbolcu olmak gerçekten sizin mesleğiniz olacaksa bir şekilde gerçekleşiyor. Benim buraya gelmem çok kolay olmadı. Bu seviyeye ulaşmak gerçekten çok zor. Güveninizi sürekli taze tutmak, sürekli başarabileceğinize inanmak aslında bunun anahtarlarından birisiydi. Ben de bunu yaptım. Benimle başlayan çocukların bazıları yaptı, bazıları yapamadı. Önemli olan fırsatları iyi kullanabilmek ve bu fırsatların size gelmesini sağlayacak şansa sahip olmak…
2015 yılı senin için parlama yılıydı. Atletico Madrid’in dikkatini çektin ve seni transfer ettiler. Ancak o takımın formasını hiç giymeden İspanya’nın bir başka takımı Getafe’ye kiralandın. Atletico Madrid’de forma şansı bulamama sebeplerin neydi?
Aslında neden oynamadığımı sormadım ama Atletico benimle anlaştığı zaman hazır bir takımları vardı; oyuncu sayısı da fulldü. Bu yüzden beni Getafe’ye kiraladılar. Oraya gidince de kişisel anlamda benim için işler iyi gitmedi. Oradaki ilk senemdi. İspanya Ligi çok zor bir ligdi. Orada istediğim kadar oynayamadım. Beni aldıklarında takımın oluşturulmuş olması, zaten yapılandırılmış olması, bunun sebeplerinden birisi olabilir.
Atletico Madrid seni bir sezon sonra eski takımın Vitoria Guimaraes’e kiraladı. Geçen sezon Portekiz Ligi’nde 21, toplamda 26 maçta forma şansı buldun. Büyümüş ve gelişmiş bir oyuncu olarak Portekiz’e dönmek nasıldı?
Harika bir histi. Tekrar Guimaraes’e döndüğüm için çok mutluydum. Tabiî oraya döndüğümde bazı şeyler değişmişti. Teknik direktör aynı değildi. Oynanan oyun biraz daha farklıydı. Ama her zaman Guimaraes benim için özel bir kulüp. Ne zaman oraya gitsem beni hep sıcak karşıladılar ve kapılarını her zaman açtılar. Bu oldukça güzel bir histi benim için…
Bu sezonun başında yolun Kasımpaşa ile kesişti. Transfer hikâyeni öğrenebilir miyiz?
Atletico Madrid aslında benim için Belçika’dan bir teklif olduğunu söyledi. Ama ben Belçika’ya gitmek istemedim. Benim için iyi bir tercih değildi. Daha sonra da B takımla idman yapabileceğimi söylediler. B takımla idmana başladım. Onlar beni kiralık olarak göndermek istediler ve bunu da gayet iyi anlıyordum. Çünkü bana oynamam gerektiğini söylediler. Ama Belçika gitmek istediğim yer değildi. Daha sonra Türkiye’den beni isteyen bir takım olduğunu söylediler. Türkiye beni çok heyecanlandırdı ve gelebileceğimi söyledim. Daha sonra Kasımpaşa’nın teklifi geldi ve çok mutlu oldum. Hem burada oynayabilecek süreleri alıyorum hem de Türkiye’de olmaktan oldukça mutluyum.
Seninle röportaj yaptığımız bugüne kadar Kasımpaşa’da 15 maçta forma giydin. Gana, Portekiz ve İspanya’dan sonra Süper Lig’i nasıl buldun?
İspanya Ligi çok zor bir lig. Portekiz Ligi de öyle… Oynadığım ve anladığım kadarıyla Türkiye de çok zor bir lig. Aslında hepsi çok zorlu ligler. İspanya’da farklı olan şey taktik anlayışın çok daha önde olması. Topa hâkimiyet çok önemli. Ben Türkiye Ligi’nin Portekiz’den çok daha iyi bir lig olduğunu düşünüyorum. Çünkü buradaki iyi oyuncu sayısı çok daha fazla. Her takım, her maçı kazanmak istiyor. Her hafta farklı sonuçlarla karşılaşıyorsunuz. Galatasaray’a karşı, Fenerbahçe’ye karşı veya Beşiktaş’a karşı oynamanız çok fark etmiyor. Her takımın çok iyi oyuncuları var. O yüzden Türkiye Ligi’ni oldukça iyi buluyorum. Burada Adebayor ile konuştum. Bana buranın düşündüğünden çok daha zor bir lig olduğunu söyledi. Bana söylediği en önemli şey, sürekli hazır olmam, kendimi hazır tutmam ve her seferinde elimden gelenin fazlasını yapmam gerektiğiydi. Çünkü bunları yapmazsanız kaybediyorsunuz ve burada her takım, her takıma karşı kazanabiliyor. Türkiye Ligi’nin oldukça zorlu bir lig olduğunu düşünüyorum.
Kariyerinde neredeyse her yılı farklı bir takımda geçirdiğini görüyoruz. Kasımpaşa da seni Atletico Madrid’den bir yıllığına kiraladı. Bu sezon sonunda durum ne olur? Türkiye’de yoluna devam eder misin yoksa başka bir rota mı çizersin?
Şu aşamada gerçekten bir şey bilmem mümkün değil. Ben Atletico’nun oyuncusuyum. Onlara saygı duymak zorundayım. Onlarla kontratım var. Ve şu anda Kasımpaşa’da oynuyorum. Burayı da çok seviyorum ve çok mutluyum. Sezon sonu ne olur, onu bilemiyorum. Belki sezon sonunda Kasımpaşa ile Atletico Madrid masaya oturur, bir şeyleri konuşabilirler. Tabiî ki bu benim göstereceğim performansla da alâkalı… Ama şu an için bilmiyorum açıkçası…
Kasımpaşa’nın oyun stiline uyum sağladın mı? Takımını bize biraz anlatır mısın?
İyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum. Hocanın oyun tarzına alışmak benim için kolay oldu. Çünkü tarzı, daha önce Guimaraes’te beraber çalıştığım, şu an Benfica’nın hocalığını yapan Rui Vitoira’nın tarzına çok benziyor. Onun için adapte olmam kolay oldu. İyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum. İyi oyunculardan kuruluyuz. İstediğimiz sonuçları alamasak da yakında istediğimiz seviyeye geleceğiz. Bunu düşünüyorum.
Kasımpaşa’nın çok güzel tesisleri var ve kulüp de kompakt bir yapıda… Senin gözünle tesisler, kulüp, stat, taraftar, staff nasıl?
Tesislerden konuşmaya başlamak gerekirse Kasımpaşa’nın tesisleri şimdiye kadar gördüğüm en iyi tesislerden birisi… Harika bir tesis… Atletico Madrid ve Guimaraes’in statları da oldukça güzeldi. Stadımız da iyi ama taraftar konusunda Atletico, Guimaraes ve Getafe hep dolu tribünlere karşı oynuyorlardı. Ben tabiî ki Atletico’da forma şansı bulamadım ve o taraftarın önünde oynayamadım. Taraftar olarak değerlendirmem gerekirse Guimaraes’li taraftarlar her maç stadı dolduruyorlar. Ama bizim taraftarlarımız her maç stadı doldurmuyor. O yüzden taraftar olarak Guimaraes’i söyleyebilirim. Buradaki stat, tesisler ise gerçekten çok çok iyi…
10 numara pozisyonunda oynayan ve bu mevkii seven bir oyuncusun. Dünyadan da çok sayıda muhteşem 10 numaralar geçti. Sen kendisine kimi örnek aldın?
Aslında en sevdiğim ve favori oyuncum Zinedine Zidane… Aynı zamanda Kaka… Kaka’nın oyun stili çok hoşuma gidiyordu. Şu anda da Pogba’yı söyleyebilirim. Çok özel bir oyuncu… Özel bir stili var. Sizi kendisine hayran bırakıyor. Bu isimleri söyleyebilirim.
Teknik direktör Kemal Özdeş ile nasıl bir ilişkin var? Kemal Hocayı çalıştığı diğer teknik adamlardan ayıran özellikleri neler?
Kemal Hoca oldukça arkadaş canlısı bir insan. Futbolcular da kendisini her zaman diyaloğa açık görüyor. Oynadığınızda veya oynamadığınızda sizinle yine de ilgilenmeye devam eden bir hoca. Onun seçimlerine saygı duymak zorundasınız. Getafe’de ve Atletico Madrid’deki hocalardan farkı arkadaş canlısı olması… Sizi sevseler bile oyuncuya bu kadar yardımcı değildi oradaki hocalar… Kemal Hocanın farkı burada. Sürekli kapısı açık ve yardımcı olmaya çalışıyor. Onun bu tavrı da oyuncunun ilerlemesini sağlıyor.
Türkiye’de seni bugüne kadar en çok hangi oyuncu ya da oyuncular zorladı?
Burada herhangi birini hatırlamıyorum. Portekiz’de Casemiro vardı mesela. Ona karşı oynamak çok zordu. Ama burada şu an için kimse kalmadı aklımda.
Geçmişte Fenerbahçe’ye karşı da oynamıştın. O maçla ilgili neler hatırlıyorsun?
Aslında o maçtan sonra Fenerbahçe’nin beni istediğini söylemişlerdi. Ama tabiî o teklif için biraz geçti. Atletico ile anlaşmak üzereydim. Orada Vitor Perreria çalışıyordu. Perreria beni Portekiz’den tanıyordu. Bu yüzden istemişti. Atletico Madrid’e gittikten sonra Getafe’ye kiralandım. Kiralık olarak verileceğimi duyduklarında sanıyorum bir kez daha iletişime geçmişler. Daha sonra ne oldu bilmiyorum. Zannediyorum ilk teklifte başkan, Atletico ile anlaştığı için izin vermedi. İkincisinde de Getafe’ye kiralık gitmemi istedikleri için böyle bir şey gerçekleşmedi. Ama o zaman Türkiye takımları hep aklımdaydı. O zaman olmadı ama bugün Türkiye’deyim…
Kariyerinde çok ilginç bir durum var. Atletico Madrid seni transfer etti; hiç oynatmadı ancak buna rağmen senden vazgeçmiyor da… Her sezon seni farklı bir kulübe kiralık olarak gönderiyor. Planların arasında Atletico Madrid’in yeri nedir? Bu durumu nasıl açıklıyorsun?
Tabiî ki Atletico’da oynayabilmek her oyuncunun hayali. Ben de orada oynamayı çok isterim ama futbolda yarının ne olacağını asla bilemezsiniz. Fransa’da, İngiltere’de ya da başka bir ülkede oynuyor olabilirsiniz. Evet, Atletico Madrid’de oynamak isterim ama bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini şu anda bilmek çok mümkün değil.
Sezon başından beri İstanbul’da yaşıyorsun. İstanbul’da nasıl bir hayatın var ve senin gözünle İstanbul nasıl bir şehir?
Çok seviyorum bu şehri. Çok güzel. Ben mutluyum, ailem mutlu… Bu yeterli bence…
Futbol dışındaki hobilerini öğrenebilir miyiz?
Ailemle vakit geçirmeyi, Play Station oynamayı ve film izlemeyi çok seviyorum.
Yolun daha çok başında sayılırsın. Kariyerinin bundan sonrasında kendini en çok nerede görmek istersin?
Tabiî kafamda aslında yapabileceğim ya da yapmak istediğim çok fazla şey var. Ama bugün illa ki bunu yapacağım diye bir şey söylemiyorum. Odaklanmış değilim. Gelecekle alâkalı ya da uzun dönemle ilgili planlarımı şekillendirmedim. 2-3 seneye daha ihtiyacım var. Yapmak istediğim şeyler tabiî ki var. Ama biraz daha vaktim olduğunu düşünüyorum.
Seni mutlu ya da mutsuz eden; futbolla ilgili ya da değil önemli anıların var mı?
Atletico Madrid’e imza attığım an, beni en çok mutlu eden andı. En üzgün hissettiğim an ise eski kulübüm Guimaraes’e geri dönüp de fazla şans bulamamam oldu. Bu beni mutsuz etmişti. Bir de sakatlık geçirmiştim. O dönem de çok üzülmüştüm. Aslında hayatım futbol diyebilirim… Ben kendime olan inancımı ya da Tanrı’ya olan inancımı sürdürdükten sonra bu tarz şeyler söylüyorum. Manevi tarafım kuvvetli olduğu için somut örnekler vermeyi tercih ediyorum.