Teknolojinin hayatımızda olmadığı yıllarda şimdi belirli yaşın üstündeki kişilerin çocukken oynadıkları oyunlar daha da yaratıcıydı diye düşünüyorum.
Bizim çocuklar maalesef konserve bir yaşam içinde her şeye hazıra konuyorlar.
Her şeyin taklidini yapma konusunda oyuncak sektörü tam bir şahlanma dönemi de.
Gerçeğiyle taklit oyuncağı ayırt etmek çok zor.
Peluş kumaştan kediler, köpekler, plastikten çiçeklere ağaçları birçok evde görmek
mümkün.
Bizim yaş gurubu oyuncaklarını çocukluğunda hep kendisi üretmek zorundaydı.
Ben nerden gördüm bilmiyorum.
Düz bir tahta üzerine çakılmış çivilerden ve fileleri olan futbol sahasını nasıl yaparım planları yapmaya başladım.
Öncelikle boyu yarım metre eni on beş santimetreye yakın düz bir tahta bulmam
gerekiyordu.
Mahalleye keşfe çıktım komşumuzun bahçe çitlerinden çivisi çıkmış bir tahtayı gözüme kestirdim.
Kimsenin etrafta olmadığı bir anda tahtayı alıp koşarak eve geldim.
Ev aletlerinden metre ile tahtayı ölçülerine yakın kestim. Sıra tahtanın üzerinde oyuncuların yerine geçecek çivileri bulmaya geldi.
Yine mahallemizde bitmesine yakın bir inşaat vardı.
Onun bekçiliğini yapan adını öğrendiğim Timur amca ile karşılaştıkça samimi olmuştum.
Bekçilik yapan Timur amca boş zamanlarında inşaatın tahtalarından çıkan eğilmiş çivileri düzeltmesini birkaç kez görmüştüm.
Yanına gittim otuz çiviye ihtiyacım olduğunu söyledim.
Ne yapacağımı sordu ben de kendisine çividen futbol sahası yapacağımı söyledim.
Bir anda gözleri parladı “bende zamanında bu oyunu çok oynadım. Bizim çocuklarada bu oyuncağı yapmıştım. Ama onlar benim gibi pek hevesli olmadılar. Neymiş, parmakları çivilere değince acıyor ve kanıyormuş. Aferin sana.”dedi.
Bekçi Timur amca hemen istediğim kadar çivileri çimento kâğıdına sardı fazlasıyla bana verdi.
Koşarak eve geldim.
Yirmi iki çiviyi büyük bir dikkatle yerine.
Diğer sekiz çiviyi dört dört kale direği olarak onları da daha önce işaretlediğim yerlerine çaktım.
Masanın üzerine koydum çivi oyunculardan oluşan futbol saham hazırdı.
Kaleleri için fileleri de olunca oyuncağım çok şık olacaktı.
Ablama bu konuda tığ ile file örmesini istedim.
Sağ olsun beni kırmadı.
Fileyi örene kadar evde bulduğu tül ile kalenin filelerinde geçici olarak ablamın da yardımıyla
yerine taktık.
İlk oyunumu ablamla oynamak için metal bir parayı bulamadık, önce telefon jetonuyla oynadık.
Hevesle başladığımız oyuna kendimizi kaptırmıştık.
Biraz da olsa parmaklarımız çivilerin tepelerindeki çıkıntıya parmaklarımızı takılıp kanatsa da, yaratmış olduğum tahta üzerinde çivilerden oluşan futbol sahamı seyretmenin keyfine ve
oyununa oynamaya doymadım.
Çünkü bu oyuncağı ben yapmıştım.
Günler sonra inşaatta bekçilik yapan çivileri bana veren Timur amcanın yanına
oyuncağımı alıp gittim.
Kendisiyle çocukken oynadığı ve sevdiği bu oyunu oynamak istedim. Timur amca da bu teklifime çok sevindi.
Henüz daha metal para bulamamıştım.
Telefon jetonuyla oynadığımı görünce cebinde metal parayı çıkarıp tahta üzerinde çivilerden oluşan oyuncuların orta sahasına koydu ve oyuna başladık.
Timur amcanın gözlerindeki o sevinç pırıltısını ve ışığını görmek beni çok mutlu etti.
Uzun yıllar sonra bende oğluma daha iyi şartlarda bu çivili futbol sahasını yaptım.
Beraber oynadık.
Ama çocukluğumdaki o zevki aldım dersem yalan söylerim.
ALİ YILMAZ