Kabul edelim etmeyelim, beğenelim beğenmeyelim, dünyanın en etkili üç uyuşturucusundan biri diyelim demeyelim; futbol dünyanın en güzel oyunu ve rekor düzeyde ilgi odağı.
Bu güzel oyun arsadan borsaya taşınıp, uluslararası mali oligarkların değişik manipülasyonlarına alet edilse de kitlelerin ilgisi hiç azalmıyor.
Futbolun tüm olumsuzluklarına rağmen keyfini yaşayacağımıza, özellikle de son üç sezonda daha da artarak kirletmek için, başta basiretsiz ve kötü niyetli yöneticiler olmak üzere topluca elimizden geleni fazlasıyla yapıyoruz.
Futbolumuzdaki kulüp yöneticilerinin yetersizlik ve basiretsizliklerini hakemler üzerinden gölgelemeleri yılların geleneğidir.
TFF yönetimlerinin hakem yetiştirmedeki yetersizliklerine ilaveten bu yetersiz hakemlerin üzerindeki baskılar ve son üç sezondaki “VAR’’ uygulaması bardağı taşırdı.
Aslında “VAR’’ uygulaması hakemler için çok önemli bir avantaj ancak biz bu teknolojik olanağı bile yüzümüze gözümüze bulaştırdık.
‘’VAR’’ uygulamasında pozisyonlar çok net ama niyet önemli.
Bu teknolojik sistemin her türlü tartışmalardan uzak objektif ve doğru uygulanması halinde tüm olumsuzlukların en aza indirileceğine şüphe yok.
Ne yazık ki niyetin iyi olmadığı açık.
Önceki MHK başkanı Yusuf Namoğlu “VAR’’ uygulamasında inisiyatifin kendilerinde olmadığını açıkça beyan etti, ancak bu önemli beyanların hiçbir sonucu olmadı.
Kulüp başkan ve yönetimleri öncelikle “VAR” uygulamasının her takıma objektif ve hiçbir kuşkuya yer olmayacak şekilde düzeltilmesini talep edeceklerine, deyim yerindeyse yangına körükle gidip olayları sürekli kendi açılarından değerlendirerek tartışmayı şiddetlendiriyorlar.
Büyük takım, milli takım hocalığı yapan UEFA ve süper kupa şampiyonlukları kazanmış bir hoca, bu konuda örnek olup olayın çözümüne yönelik sakin ve soğukkanlı bir üslup kullanacağına, sürekli hakemlerle tartışıp ceza alıyor.
Kulüp başkan ve yöneticileri hep kendilerine haksızlıklar yapıldığını söylüyorlar.
Bu yetmezmiş gibi, büyük takım başkanları rakip diğer büyük takımın kayırıldığını vurgulayarak taraftarları kışkırtıyorlar.
Yorumcuları konuşmaya gerek bile yok.
Sonuç olarak, elbirliğiyle 6222 sayılı kanun kapsamında şiddet kışkırtıcılığı yapılıyor. Büyük iddia ve propagandalarla yürürlüğe konulan 6222 sayılı sporda şiddet yasası görmezlikten geliniyor.
Bütün bu olumsuz gelişmeler karşısında ise futbolun otoritesi ve patronu durumundaki TFF yönetimi hiçbir şey yapmadığı gibi, Fenerbahçe-Başakşehir maçında hakemin kararına müdahale ederek önceliğinin siyaset olduğunu adeta deklare ediyor.
Maç bittikten sonra tepkiler üzerine hakem kararının değiştirilmesi karşısında MHK başkan ve üyeleri de hazırolda emri uyguluyor.
Bu gelişmeyle bundan böyle mevcut MHK yönetiminin tüm kararları tartışılacak.
Bu gelişmeler ve yaşananlar karşısında futbol ve müsabaka yönetimine olan güven zedelenip, şiddet besleniyor.
Buradan futbolun tüm paydaşlarına, kanaat önderlerine naçizane bir tavsiyede bulunalım; üslubunuzu değiştirin lütfen, dünyanın en güzel oyununu çirkinleştirmeyin, futbolumuza iyilik değil kötülük ediyorsunuz.
İşin en acı tarafı da futbolumuzun kanaat önderleri sayılacak kişilerin bu konudaki suskunluk ve dolayısıyla pasif katkıları.
Futbolumuzun az sayıdaki kanaat önderlerinden değerli Özkan Sümer hocayı da kaybettik, bir futbol emekçisi ve filozofunu yitirdik, saygıyla anıyoruz, ruhu şad olsun.
HALUK ÇETİN
HALUK ÇETİN KİMDİR?
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde müfettiş olarak görev yapıp, 2009 yılında Teftiş Kurulu Başkanlığından emekli oldu.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yasası, yönetmelikleri, sporda şiddet yasası, sponsorluk yasası, spor federasyonları özerklik çalışmaları, doping kontrol çalışmaları gibi düzenlemelerde aktif katkılarda bulundu.
Türkiye Futbol Federasyonu Şike Tahkik Kurulu üyeliği, üst klasman temsilciliği görevlerinin yanı sıra, TFF’de UEFA’nın stadyum güvenlik kriterlerinin uygulanması çalışmalarına ve uygulamalarına katıldı.