Yazıya Ankaragücü’nü tebrik ederek başlamak istiyorum.
TFF kararını verdi ve başkent ekibi ligde kaldı.
En azından bir parçamız Süper Lig’de olacak.
Ancak TFF’nin bu kararını haklı gördüğüm anlaşılmasın bu yazdıklarımdan.
Pandemi sürecinden etkilenmeyen bir takım mı var.
Mağduriyetleri gözetmek, onar göre kararlar almak güzel de…
Ya diğer takımlar.
Liglere covid-19 nedeniyle ara verildiğinde Bursaspor 3’üncü sıradaydı.
“-3” puana rağmen.
Ancak lige eksi puanlarla başlayan ve küme düşen takımlar için “pandemiden etkilendiler” diyen
TFF, zirve yarışında olan takımları görmezden geliyor.
O zaman Bursaspor’un -3 puanını iade edin.
Zaten o zaman sıralama değişecek ve hak yerini bulacak.
Tüm bunlar işin adalet kısmı.
Ancak bir kaç haftadır iki takım taraftarlarının sosyal medya üzerinden atışmalarına tanık olmaya başladım.
Ankaragücü taraftarı olduğunu iddia eden birinin “Bursaspor çıkamadığına göre futbolcularına çökelim” paylaşımı ciddi bir tartışmaya yol açtı.
İki tarafın da dostluğun temellerinin ne zaman atıldığından haberi olmayan sözde taraftarları atıp tutuyor kaç zamandır.
Önce okumak, araştırmak gerek.
Kendi kulübünün geçmişini, tarihini bilmeyen kişiye taraftar mı denir?
Yıllardır Bursasporlu taraftarlar 6’ncı dakikada “Ankaragücü”, Ankaragücü takımı taraftarları da 16. dakikada Bursaspor diye bağırır.
Bu gelenek sadece iç saha maçlarında değil, deplasmanda da sürdürülür.
Örneğin Ankaragücü taraftarları Beşiktaş ile oynanan maçlarda 16. dakikadaki”Bursaspor” tezahüratını daha güçlü yaparlar…
Bilmeyenler için anlatalım;
Bursaspor, cezalı olduğu 1980-81 sezonunda Trabzonspor maçını Ankara’da oynar.
Ankaragüçlüler de Bursaspor’u destekler.
O günlerde atılan dostluk tohumları ilerleyen yıllarda meyvelerini vermeye başlar. Daha sonra 1981-82 sezonunda Bursa’da oynanan Ankaragücü-Beşiktaş maçında da Bursaspor taraftarlarının bu desteğe yanıt vermesiyle dost ilişkilerin devamı gelir.
1990’larda yaşanan trajik bir olay taraftarların daha da yakınlaşmasını sağlar.
Bursaspor taraftar grubunun içinde yer alan Abdülkerim Bayraktar, Hacettepe Üniversitesi’ni kazanıp Ankara’nın yolunu tutar.
Yabancı olduğu bu şehirde Ankaragücü’nün maçlarına gitmeye başlar.
Artık hem Bursasporlu hem de Ankaragüçlü’dür.
Daha sonra bu birliktelik diğer taraftarlara da yansır.
Bayraktar, üniversite eğitimi sona erince asteğmen olarak Mardin’e vatani görev için gider ve burada şehit düşer.
Bursa’daki cenaze namazına Ankaragüçlüler de gelir.
Cenazedeki bu birliktelik, iki takım taraftarları arasındaki dostluğu daha da pekiştirir.
Daha sonra ilk Bursaspor-Ankaragücü maçında sarı-lacivertli taraftarlarlar “Abdül ölmedi kalbimizde yaşıyor” pankartı açar.
Sözüne ettiğimiz tarihlerde bugün sosyal medyada atıp tutan arkadaşlar büyük olasılıkla portakalda vitamindi.
Sözün özü bu dostluk kurulmadı.
Ona göre…
Ya emanete sahip çıkın…
Ya da susun…
VEDAT YÜCEBAŞ