Ankaragücü, Gaziantep FK’yı deplasmanda 1-0 yendi.
Ankaragücü için bu sezona “berbat istatistikleri tarihe gömme sezonu” diyebiliriz.
Sivasspor’u 44 yıldır deplasmanda yenemiyordu; gitti, yendi geldi.
İstanbul Büyükşehir, Başakşehir FK olalı puan alınamadı denildi.
12 yıllık puan hasreti 3-3’lük maç sonrası bitirildi.
Bu maç öncesi de Gaziantep FK Süper Lig’e çıktı çıkalı Ankaragücü’ne hiç kaybetmediği yazıldı, çizildi.
O konuda da işlem tamamlandı.
Haftaya da Beşiktaş maçı var.
Ankaragücü’nün ona da şansının tutmadığı, 12 yıldır ligde yenemediği yazılacak.
Ha birde 3 yıla yakın süredir Süper Lig’de üst üste 2 maç kazanamıyor Ankaragücü.
Bakalım Emre Belözoğlu’nun oyuncuları, Beşiktaş’ı yenip bu iki berbat istatistiği de tarihe gömecek mi?
Yaklaşık 8 yıl oldu Ankaragücü’nü yazalı.
Antalyaspor maçındaki gibi silik, ruhsuz bir Ankaragücü izlemedim.
O maç sonrası yazımda, kötü futbolun nedenlerini sıralamış, iki konuda iddiada bulunmuştum.
Birincisi: “Ankaragücü bu kadroyla hiçbir maçını rahat kazanamaz.” İkincisi: “Bir daha Ankaragücü’nü bu kadar kötü oynarken göremezsiniz. Bu maç Ankaragücü için yol kazasıdır.”
Bu iddialarımı sıraladıktan sonra “Emre Hoca’ya sorunların çözümü noktasında güvendiğimin” altını çizmiştim.
Gaziantep FK maçında gördüm ki Emre Belözoğlu sorunu net olarak tespit etmiş, tüm oyun sistemini ona göre yeniden şekillendirmiş.
Aslında sorun oldukça basit.
Emre Hoca, Ankaragücü’nde futbolcuların ismine aldandı, bu takıma Fenerbahçe’de, Başakşehir’de oynattığı set oyununu oynatmaya çalıştı.
Neydi Emre Hoca’nın benimsediği oyun?
Top sürekli Ankaragücü’nde kalacak, aynı basketbolda olduğu gibi rakip yarı alana yerleşeceksin, çok pas yaparak, sabırlı olarak rakibin açık vermesini bekleyeceksin.
Bu sistemi ancak, kadron çok kaliteli isimlerden oluşuyorsa başarıyla uygulayabilirsin.
Ankaragücü’nde futbolcular, Emre Hoca’nın bu oyun sistemini yanlış anladı, rakibin açığını aramaktan çok boştaki arkadaşlarına yan pas, geri pas yaparak sorumluluktan kaçmayı tercih etti.
Antalyaspor maçı, Emre Hoca’yı rüyadan uyandırdı.
Bu takımın kadro kalitesinin, kendisinin oyun sistemine uymadığını geç de olsa o maçta tam olarak anladı.
Gaziantep FK maçında, oynamaktan çok rakibi oynatmamak üzerine kurulu bir sistem denedi.
Topu rakibe bıraktı, defansı oldukça kalabalık tutup bekledi.
Emre Belözoğlu döneminde pas sayısı kimi maçlarda 500’ü geçerken, ilk kez bu maçta 400’ün bile altında kaldı.
Gaziantep FK, kalabalık Ankaragücü defansı içinde top kayıpları yaptıkça, uzun paslarla topu Renaldo Cephas, Ali Sowe gibi hızlı isimlerle buluşturup gol aradı.
Bir bakıma Marius Sumudica’yı kendi oyun sistemiyle yendi.
Sumudica’nın sistemi belli: Oyunu kilitle, gol yeme, araya bir gol sıkıştırırsan ne ala ne güzel.
Kendi sahasındaki Ankaragücü maçına bile 5’li defans hattı, önünde yine defansif özelliklere sahip üç oyuncuyla çıktı.
Aslında iki takımın da gol atmasının mucize olduğu, 0-0’a bağlanmış bir maçtı.
Gol atan kesin kazanacaktı.
O gol de Ankaragücü’ne nasip oldu.
İlk yarının uzatma dakikalarının son saniyelerinde Alper Uludağ’ın uzaktan sert şutu kalecinin de hatasıyla Gaziantep FK fileleriyle buluştu.
Alper maç sonu röportajında, rakip analizlerinde Gaziantep FK’nın 5’li defans kurgusunda pozisyon bulmalarının zor olacağını düşündüklerini, taktikleri arasında bolca uzaktan şut denemesinin de olduğunu söyledi.
Ankaragücü’nün şansına pozisyonlar çalıştığı yerden geldi, sonuçta da 3 puan Başkent ekibinin oldu.
İkinci yarının sonlarına doğru Gaziantep FK, şuursuzca yüklenince defansta açıklar verdi.
Ankaragücü, bu pozisyonları değerlendirebilse çok daha net bir sonuçla Başkent’e dönebilirdi.
Antalyaspor maçından sonra, nasıl bu takım bir daha böyle kötü futbol oynamaz dediysem, şimdi de diyorum ki bu galibiyete çok fazla anlam yüklemeyin.
Bu takımdan ilk yarı sonuna kadar iyi futbol da beklemeyin.
Emre Belözoğlu da maç sonu konuşmasının satır aralarında bundan sonra bu ligin gerçeklerine uygun oyuncularla ve oyun sistemiyle oynanacağının sinyalini verdi.
Öncelik, oynamak değil, rakibi bozmak olacak.
İlk yarı sonuna kadar kazandığı maçlar da olacak kaybettiği maçlar da.
İnanıyorum ki Hoca, devre arasında istediği oyuncularla takımı takviye edene kadar bu sisteme devam edecek.
Bu arada, Tolga Ciğerci’nin son dakika sakatlığı, beklenenin aksine Ankaragücü’ne yaradı.
Gaziantepli meslektaşlarla konuşmamda, Sumudica’nın 2 hafta boyunca tüm antrenmanlarında Tolga Ciğerci’li Ankaragücü’ne göre taktik çalıştırdığını anlattılar.
Tolga’nın bir gün önceki sakatlığı, maç anına kadar gizlenince rakip için büyük sürpriz oldu, 2 haftalık taktik antrenmanlar çöpe gitti.
Tolga, liderlik vasıflarına sahip kaliteli bir oyuncu.
Onun oynadığı maçlarda tüm hücum aksiyonları onunla başlıyor.
İki takım da oynamak için sahaya çıkarsa Tolga Ciğerci takıma faydalı oluyor.
Ama Tolga’nın varlığı, Sumudica’nın takımı gibi önceliği rakibi bozmaya verenlerin işini kolaylaştırıyor.
Ankaragücü’nü iyi analiz eden rakipler, şöyle bir oyun planını benimsiyor:
- Tolga’ya baskı uygulanıp, oyun kurması engellenecek, top kaybına zorlanacak.
- Bekler sabit tutulup kanat oyuncuların koşu alanları kapatılacak.
- Ali Sowe’la da birebir oynaması için bir adam görevlendirilecek.
Rakip bunları yaparsa Ankaragücü’nün kolu kanadı kırılıyor.
Tolga’nın orta sahada defansif özellikleri kısıtlı Efkan Bekiroğlu ile birlikte görev yapması da rakiplerin işlerini kolaylaştırıyor, orta sahadaki mücadelelerden hep rakipler üstün çıkıyordu.
Bu maçta yetenekleri kısıtlı olsa da Ali Kaan Güneren’in çok çalışarak orta sahanın mücadele gücünü artırması Emre Belözoğlu’nun işini kolaylaştırdı.
Maçta Ankaragücü’nden kim iyi oynadı derseniz, bir iki isim ön plana çıkmış gibi görünse de cevabım “herkes iyi oynadı” olurdu.
Çünkü, taktik iyi oynamak değil oynatmamak üzerine kuruluydu.
Herkes oynatmama görevini eksiksiz yerine getirdi.
Yoksa, birçok otoritece maçın en iyileri gösterilen Alper Uludağ’ın da Pedrinho’nun istatistiklerine bakın, önceki maçlarda vasat oynayan oyuncuların istatistiklerinden farklı değildir.
En fazla top kaybını bu iki oyuncu yaptı, bu iki oyuncunun görevleri arasında olan isabetli orta sayısı bu maçta da sıfırdı.
Yanlış okumadınız, koca 90 dakikada isabetli orta sayısı sıfırdı.
Bu maç, Ankaragücü’nün Hayrullah Bilazer, Matej Hanousek gibi bal yapmayan arılara ihtiyacının olmadığını göstermesi açısından da yararlı oldu.
Umarım taraftarın da artık Atakan Çankaya’ya olan tepkisi sona erer.
TSYD Kupası’nın bir numarasıydı, bu maçta da görevini eksiksiz yaptı.
Antalya maçının en kötüsü Pedrinho’yu mental olarak bu maça hazırlamak kolay değildi, Emre Hoca bunu başarmış tebrik etmek gerekir.
Yalnız, Emre Hoca’nın Andrej Djokanovic ve Mert Çetin konularındaki tercihlerini anlamakta zorlanıyorum.
Tolga’nın yokluğunda bile Djokanovic’in esame listesine yazılmaması şaşırtıcı.
Uros Radakovic, bu maçta 4. sarı kartını gördü ve cezalı duruma düştü.
Ben, Beşiktaş maçına da Mert Çetin ile başlayacağı konusunda şüpheliyim.
Mutlaka Hoca’nın bir bildiği vardır, takım kazandıysa bize de onun bu tercihlerine saygı duymak düşer.
Hakem atamaları skandal denilecek cinstendi ama sahada hakemlik iş olmadı.
Atakan’ın düşürülmesinde topa müdahale vardı ama topla birlikte Atakan’a da temas vardı.
Gri pozisyondu, Ümit Öztürk ve VAR’daki Erkan Engin tercihini Gaziantep FK lehine kullandı.
Maçın bitiş düdüğü çalındıktan sonra bile acaba bir şey bulur muyuz diye beklenmesine diyecek söz bulamıyorum.
Her iki takımın taraftarı da mükemmeldi, maç öncesi ve sonrası Anadolu kardeşliğinin en güzel örneği sergilendi.
Antalyaspor maçındaki kötü futbola tepkiler tribünden tribüne değişmiş, farklı sesler çıkmasına neden olmuştu.
Umarım taraftardan özür dileme anlamına gelen bu galibiyet, farklılıkları ortadan kaldırır, Beşiktaş maçına tek yumruk çıkılmasını sağlar.
Emre Belözoğlu’nun yeni oyun sistemi, Avrupa Kupası maçının yorgunluğu ile Ankara’ya gelecek Beşiktaş maçında da artı katkı sağlar.
O maçta cezalı Uros’un yerine Atakan’ın, sağ bekte Kitsiou’nun, kanatta da Renado Cephas’ın yerine milli takım yorgunluğunu atan Garry Rodrigues’in ilk 11 oynayacağını tahmin ediyorum
İçimden bir ses, Beşiktaş maçının da bayram havasında geçeceğini haykırıyor.
METİNER ERDEM