Ankaragücü, Ziraat Türkiye Kupası son 16 turunda, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü normal süresi ve uzatmaları 1-1 biten maçın sonunda penaltılarla 4-3 yenerek çeyrek finale yükseldi.
Maçın yorumuna geçmeden bir konunun altını çizeyim.
Türkiye’de futbol, çok net bir şekilde yayıncı kuruluşun çıkarları doğrultusunda dizayn ediliyor.
Süper Lig’de yaşananları herkes görüyor.
Ziraat Türkiye Kupası’nda da geçen sezon finali Sivasspor ile Kayserispor’un oynaması, final maçının reytinglerde sıralamaya dahi girememesi anlaşılan TFF’yi işi şansa bırakmamaya, erkenden önlemini almaya yöneltmiş.
Hakem katliamı Alanyaspor-Galatasaray maçında başladı, Karagümrük-Başakşehir maçında devam etti.
Yetinmediler, gecenin son maçında da Trabzonspor karşısında Ümraniyespor’u katlettiler.
TFF, MHK ve yayıncı kuruluştan oluşan üçlü çetenin başarısız olduğu tek maç Ankaragücü-Beşiktaş maçı oldu.
Gözünün önünde olan pozisyona direkt kırmızı kart gösterip, uzaydan çekilmiş yavaşlatılmış bir görüntüyle bu kartı iptal eden bir hakem tarihte başka hangi takıma rast gelir bilinmez.
Kırmızı kart iptal edildi, penaltı tekrarlatıldı, golleri öncesi Ali Sowe’a yapılan faul es geçildi, olmadı, olmadı, olmadı.
Yapamadılar, beceremediler, Kupa Bey’i Ankaragücü’nün turu atlamasına engel olamadılar.
Ankaragücü, 22 yıl sonra Kupa Bey’i olduğunu hatırladı, TFF’yi, MHK’yı, yayıncı kuruluşu üst üste koyup tost yaptı, bu zorlu maçtan alnının akıyla tur atlayarak çıktı.
Bu maçla ilgili belki her şeyi unutacağım da yayıncı kuruluşun tarafsız olması gereken sözde yorumcusunun, maçın özetinde de net şekilde duyulan uzatma dakikalarında Muleka’nın kaçırdığı gol sonrası “ıhh”ını unutmayacağım.
Nasıl da kahrolmuş o golün kaçtığına tarafsız(!) yorumcumuz…
Maç sonu tüm tribünlerin ortak tezahüratını ne de çok hak ettin sen.
Bu arada TFF’ye bir çift lafım var.
Eyyy TFF, senin bu sahada ezdirmeye çalıştığı MKE Ankaragücü, biliyor musun senin tarihinden bile eski bir kulüp.
Senin gözü kara bir şekilde destek verdiğin o İstanbul kulüpleri işgal sırasında düşman kuvvetleri ile fink atarken, İmalat-ı Harbiye’nin evlatları bu vatanın kurtarılması için şehit oluyordu.
Kimi kime ezdirmek istiyorsunuz bilin istedim, biraz utanırsınız diyeceğim ama nerede sizde o yüz?
Maça gelirsek.
İlk yarısı ile ikinci yarısı ve uzatmaları gece ile gündüz, siyah ile beyaz kadar farklı bir maç oldu.
Şenol Güneş, dersine hiç çalışmamış, aksine Ömer Erdoğan maçın her anını maçtan önce adeta defalarca yaşamış.
Penaltılar bile en ince ayrıntısına kadar çalışılmış.
Sadece Ankaragüçlü oyuncuların penaltıyı nasıl kullanacakları değil, rakip oyuncuların nasıl penaltı atacağı kaleci antrenörü tarafından tek tek Gökhan Akkan’a anlatıldı.
Şenol Güneş dersine çalışmadığı gibi kadro tercihinde de ciddi hatayla maça başladı.
Maç öncesi arkadaşlarla yakındaki AVM’de oturduk, sohbet ettik, maçı değerlendirdik.
Maçtan 1,5 saat önce telefonuma esame listesi mesaj olarak gelince Beşiktaş’ın kadrosunu futbol bilgisine çok güvendiğim Sebahattin Yiğit’ten değerlendirmesini istedim.
İlk söylediği, sol bekleri Umut Meraş ve sol stoperleri Emrehan Uzuncan çok ağır, Malcuit ve Emre Kılınç bu kanadı perişan eder oldu.
Nitekim öyle oldu, özellikle genç oyuncu Emrecan Uzunhan’ın oyunda kaldığı ilk yarıda Ankaragücü sol kanadı otobana çevirdi.
Tabi bunda Beşiktaş’ın sol kanat oyuncusu Kevin N’koudou’nun da gününde olmamasının, çok top kaybı yapmasının fazlasıyla etkisi oldu.
İlk yarıdaki futbolu kelimelerle anlatmak mümkün değil.
Adana’dan 3 gün önce oldukça yıpranış halde gelen bir takımın böyle bir performans göstermesi benim için büyük sürpriz oldu.
Ömer Erdoğan, maçtan önce Başkan Faruk Koca’nın babasının vefatından dolayı futbolculara “Bu maçı başkanımız için oynayalım, acısını biraz olsun hafifletelim” demiş.
Futbolcular da başkanları için ellerinden geleni yaptılar.
Özellikle Ghayas Zahid’in oyundan çıkana kadar ki performansı mükemmel ötesiydi.
Golde kilit pası veren oydu, sonrasında Beşiktaşlı futbolcuların birini pazara diğerini bakkala gönderdiği pozisyonda al da at diye Ali Sowe’un önüne yuvarladığı o top filelerle buluşsa, bugün Zahid de Ali Sowe da transfer piyasasının bir numaralı gündem maddesi olurdu.
Hem Ali Sowe’un hem de Tasos’un dağlara taşlara vurdukları o pozisyonlarda çok üzerlerine gidilmemesi gerek.
Kısa süre önce bir yazımda bahsetmiştim.
Eryaman Stadı’nın zeminine önlem alınmalı diye.
Özellikle Tasos’un pozisyonunda topun son anda sekmesi, net vuruş yapmasına engel oluyor.
Bu zemin, Ankaragücü’nün başına ciddi işler açabilir.
Böyle zeminlerde uzaktan şutlar da gol arayışlarında ciddi alternatif olur.
Ankaragücü’nün bu yönü çok zayıf, Ömer Hoca’nın takıma özel çalışma yaptırması gerekir.
İlk yarı Ankaragücü ne kadar iyi oynadıysa, ikinci yarı ve uzatmalarda o kadar kötüydü.
Tabi bunda hatalarını anlayan Şenol Güneş’in ikinci yarı takımın özellikle soluna yönelik müdahalelerinin de payı büyüktü.
Maçın normal süresi ve uzatmaları 1-1 sona erdiyse,bunda taraftarın yüzde 100 katkısı oldu.
Ömer Erdoğan’ın da dediği gibi Ankaragücü taraftarı futbolu biliyor.
Skor taraftarlığı yapmıyor, takım iyi oynadığında, mücadele ettiğinde skor farklı mağlubiyet şeklinde de olsa takımını var gücüyle destekliyor.
Rakip Beşiktaş olunca, tabi ki ekstra motivasyon onlar için de geçerli oldu.
Futbolcuların performansının düştüğünü anladıkları anda, onlar seslerini birkaç kat yükselterek, Ankaragücü’nün oyuna tutunmasını sağladılar.
Bu tarihi galibiyette, 22 yıl sonra çeyrek final görülmesinde o stattaki 20 bin kişinin her ferdinin katkısı oldu, herkes sadece takımıyla değil kendisiyle de gurur duymalı.
Bu maç Ankaragücü’nün maksimum gücünü test etmesi açısından önemli bir kriter oldu.
Hep yazdım, yine yazayım.
Hedef sadece kümede kalmaksa, bu takım her şartta kümede kalır, transfere gerek yok, futbolcuların paralarını düzenli ödeyin yeter.
Ancak Ankaragücü kupada sonuna kadar ilerlemek, ligde üst sıralara yükselmek istiyorsa mutlaka takviye gerekir.
Rakip bir değil çünkü.
Bu kadro bir daha hem hakemi hem yayıncı kuruluşu hem de rakibi bu şekilde yenebilir mi?
Çok zor.
Ömer Erdoğan, maç sonrası bir ya da iki transferin Konyaspor maçı öncesi gerçekleşeceğini söyledi.
Assambalonga’nın, Hasan Ali Kaldırım’ın listelerinde olduğunu, Mesut Özil’i düşünmediklerinin altını çizdi.
İsmi hiç gündeme gelmeyen bir transferden bahsetti, ipucu vermedi, merakla bekliyoruz bakalım kimmiş o transfer.
Maçtan sonra Başkan Vekili İsmail Mert Fırat’a “prim ne olur” diye sordum, “double double” diye cevap verdi.
Sonuna kadar hak ettiler, analarının ak sütü gibi helal olsun hepsine.
Maç sonrası Basın Sözcüsü Hüseyin Aytekin’in babasının Ayvalık’ta maç esnasında geçirdiği kalp krizi sonucu vefat ettiği haberi geldi.
Adil Aytekin beye Allah’tan rahmet, Aytekin ailesine de sabır ve baş sağlığı diliyoruz.
Mekanı cennet olsun.
METİNER ERDEM