Süper Lig bitti, Ankaragücü küme düştü.
Üç hafta geçti, “Beni kimse susturamaz, konuşacağım” diyen Emre Belözoğlu’ndan tık yok.
Sonsuza kadar sus demiştim, sanırım sözümü dinleyecek, Hikmet Karaman, Ömer Erdoğan gibi o da sonsuza kadar susacak.
Onlar sustu ama asıl susması gerekenler konuşuyor.
Günler, kulüple hiçbir organik bağı olmaması gereken Faruk Koca’nın hemen her cümlesinin doğruluğu tartışmaya açık demeçleriyle geçiyor.
Trabzonspor yenilgisinden sonra ilk işi suçluların arasına Yılmaz Bal’ı yerleştirmek oldu.
Yılmaz Bal’a en baştan beri çok ayıp edildi, sonrasında da kariyerine leke sürüldü.
Yılmaz Bal, mutlaka bu yazıyı okuyacaktır, şimdiden kusura bakmasın, bunları yazmak zorundayım.
Yılmaz’ı bu kulüpte sinek ikili, zurnanın son deliği konumuna soktular.
Ankaragücü sevgisinden dolayı ses çıkarmadı.
Adı sportif direktör ama sözleşme imzalanmadı, kulüpte bir oda bile tahsis edilmedi.
Emre Belözoğlu, menajer Ahmet Bulut üzerinden transferleri gerçekleştirdi.
Bu transferler gerçekleştirilirken, kimse Yılmaz Bal’ın fikrini almaya bile gerek duymadı.
Yumruk olayından sonra sırf Faruk Koca’nın arkasında durdu diye Emre Belözoğlu’na öyle güç verildi ki.
Kulüpte başkan da oydu, teknik direktör de sportif direktör de.
Böyle bir güç karşısında hiçbir yetkisi bulunmayan Yılmaz Bal transferlere karşı çıksa ne olacaktı ki?
Faruk Bey, kendi ağzınızla söylüyorsunuz, siz karşı çıktınız da ne oldu ki Yılmaz Bal karşı çıkınca değişecekti?
Buna rağmen Faruk Koca niye Yılmaz Bal’ı suçlular listesinde en başa koydu?
Öncelikle onu kulüpten uzaklaştırmalıydı ki Emre Yıldız’ı rahatça getirebilsin.
Nitekim, Yılmaz Bal’ın görevine son verildiğine dair açıklamanın yapıldığı dakikalarda Emre Yıldız, Faruk Koca’nın talimatıyla teknik direktör arayışlarına başlamıştı bile.
Takımın küme düşmesinden dolayı bir numaralı sorumluyken, yönetime konuşmayı yasaklayıp sadece kendisi konuşarak, tüm suçu Emre Belözoğlu’na, Yılmaz Bal’a, yönetime yükledi.
5 sezonda 3 kez bu takımı küme düşüren kendisi değilmiş gibi yine sabun köpüğü gibi üste çıktı.
Geçen sezonda sondan bir hafta önce Kayserispor’u Kayseri’de yenmese bu takım yine küme düşürüyordu.
Beni de dava açmakla tehdit edip, tatilde bile taciz ederek susturmaya çalışıyor.
Hadi bakalım hodri meydan.
Faruk Koca’nın Ankaragücü diye bir derdi yok.
Anlaşılmaz şekilde Emre Yıldız tutkusu var.
Şu sıra herkes suçu birbirinin üstüne atma derdinde.
Konuşmak istiyorlar ama isimleri gizli kalmak şartıyla.
Futbolcular arıyor, eski yeni yöneticiler arıyor, Ankaragücü ile iş yapan menajerler arıyor.
Futbolcuların isyanı Emre Belözoğlu’na.
Küfür, mobing, adaletsiz forma dağıtımı ne ararsan varmış.
Ara transferde gelenler hariç herkesle kavgalıymış.
Bir yöneticiden duymuştum, inanamamıştım.
Bir futbolcu da adını vermeden aynı olayı anlattı.
Garry Rodigues’in özel eğitime muhtaç iki çocuğu varmış, ilk kez Ankara’daki bir eğitim kurumunda gerçek anlamda çocuklarda ilerleme görülmüş.
Bu yüzden Rodrigues ailesi Ankara’da çok mutluymuş, Garry de takımda oynamak istiyor, ayrılmak istemiyormuş.
Emre Belözoğlu tarafından mobing uygulanarak ayrılmaya zorlanmış, Trabzonspor maçı öncesi paylaşımı da yaşadıklarının dışa vurumuymuş.
Özel eğitime muhtaç 2 çocuğu olan birine mobing uygulamak da nedir be kardeşim!
Bu ne vicdansızlıktır ya!
Yaşananları duyunca, bu takımın çoktan düşmüş olması gerekirdi, asıl mucize son haftaya kadar ligde kalma mücadelesi vermesiymiş demekten kendimi alamıyorum.
Böyle bir adamı Ankaragücü’ne getiren Emre Yıldız suçsuz, Yılmaz Bal suçlu öyle mi?
Ayrıca, ara transfer konusunda ilginç şeyler anlatıldı, tamamen teyitli.
Faruk Koca ile Emre Belözoğlu arasındaki ilk kavga ara transferde yaşanmış.
Sebebi Faruk Koca’nın bugün anlattığı gibi Ankaragücü menfaatleri değil, sadece ve sadece Emre Yıldız.
Emre Belözoğlu, transferlere müdahil olmak isteyen Emre Yıldız’ı kulüpten uzaklaştırmış.
Faruk Koca da Emre Yıldız’ın arkasında durmuş, Emre Belözoğlu’nu vefasızlıkla suçlamış.
Çünkü Emre Belözoğlu’nu Ankaragücü’ne getiren, Faruk Koca’ya öneren kişi Emre Yıldız’dı.
Bunun üzerine Faruk Koca, önceleri 3-4 oyuncu transferi için Emre Belözoğlu’na söz vermesine karşın, ara transferde oyuncu alınmasına şiddetle karşı çıkmaya başlamış.
“Yeni oyuncu almayın, elinizdeki parayla futbolcuların alacaklarını ödeyin” talimatı vermiş.
O anda kulüpte etkili olan isimler, Faruk Koca’nın bu talebi, Ankaragücü’nü düşündüğü için değil de Emre Yıldız’a yapılan sözde vefasızlığa tepki için yaptığını bildikleri için kale almamışlar.
Transferlerin oldukça kallavi rakamlara yapıldığı herkesin malumu.
7 transfere sezon başı transferlerin yüzde 60’ına yakın para harcandı.
Üstüne bir de Mustafa Amini dosyası eklenince kaynaklar bir anda tükendi.
Faruk Koca şimdi konuşuyor ama o dönem Emre Yıldız Manisa FK’da iş bulunca konuyu fazla uzatmamış.
Emre Belözoğlu’nun “kupayı alacağım, takımı ilk 5’e sokacağım” sözü üzerine, devre arası krizi buzluğa konup dondurulmuş.
Zaten hatırlarsanız Kayserispor maçı sonrası Emre Belözoğlu istifa ettiğinde arkasında ilk duran Faruk Koca oldu.
Faruk Koca-Emre Belözoğlu gerginliği ne zaman yeniden başladı?
Söyleyeyim, tam da Emre Yıldız’ın Manisa FK’dan kovulup Ankara’ya döndüğü günlerde.
Sonrası herkesin malumu.
Faruk Koca, bire bin katıp her yerde anlatıyor, Samsunspor maçından sonra yaşananları.
“Keşke yönetimin işine karışsaydım, bu takım düşmezdi” diyor.
Soruyorum o zaman Faruk Koca’ya, Pendikspor maçı öncesi tüm yetkiyi eline aldın, takıma 2 milyon dolar dağıttın.
Trabzonspor maçı öncesi takımla yatıp kalktın, her gün futbolcularla toplantı yaptın.
Madem bu işi çok biliyorsun o iki haftada aldırsaydın bir galibiyet de takımı ligde tutsaydın.
Son 2 hafta tüm yetki sendeydi, niye “bir galibiyet alamadım, ben de beceremedim” demiyorsun da tüm suçu Emre Belözoğlu, Yılmaz Bal, İsmail Mert Fırat, Yusuf Tanık’a atıyorsun?
Dün biri aradı, bir menajer.
Birisinden bahsetti, şu anda da Ankaragücü’nde ismi tartışılan biriymiş.
Faruk Koca iyi bilir dedi.
Geçenlerde kolunda Patek Philippe marka İsviçre malı el yapımı saatle görüntülenmiş.
Saatli fotoğrafı İstanbul’da elden ele dolaşıyormuş.
Saati araştırdım, orijinallerinin fiyatı 3 milyon TL ile 7,4 milyon TL arasında değişiyor.
Evden arabadan bahsetmiyorum, şu kolunuza taktığınız kol saatinin fiyatı bu.
Kaliteli replikasının fiyatı bile 30 bin TL.
İstanbul’daki menajerler yememişler içmemişler, araştırmışlar.
SGK’lı olan arkadaşın, son birkaç yıllık kazancının 4 milyon Euro olduğunu hesaplamışlar.
Ali Sowe’un sözleşmesiyle ilgili de öyle iddialar var ki inanılmaz.
Araştır yaz diyorlar.
Sanki Türkiye’nin en şeffaf kulübü Ankaragücü, gazeteciler tembel insanlar da araştırmıyoruz.
Bunları niye yazıyorum, bu kulüpte namuslu insanların da olduğunu biliyorum.
Belki onlar gerçekleri ortaya çıkarır diye hayal ediyorum.
Bizimki de hayal işte!
Yazıyı, herkesin merak ettiği bir soruyu cevaplayarak bitireyim.
Emre Yıldız, şampiyon teknik direktör Mustafa Dalcı varken neden önce Recep Uçar’ın, sonra Hüseyin Eroğlu ve Kemal Özdeş’in kapısını çaldı?
Mustafa Dalcı, Ankaragücü’nden ayrıldıktan sonra içeride bir miktar parasının kaldığını iddia edip Faruk Koca’ya sitem etmiş.
Bu sitem Faruk Koca’nın kulağına gelince Mustafa Dalcı’nın üstü çizilmiş.
Maalesef artık istesek de şampiyon hoca ile yollarımız hiç kesişmeyecek.
METİNER ERDEM
1 Yorum
Malesef Faruk KOCA battıkça batıyor, Ankaragücü’ne de zarar veriyor. Kulüp üzerinde çok hakkı var kabul. Çok şey yapmaya çalıştı ama şansı tutmadı. Artık olmuyorsa orada her şeyi bırakacaksın. Kulüp için harcanan paraların bedeli bir yumrukla ödendi ama bunu da kabul edemiyor. Hata kendisine ait. Belki Federasyon başkanı olacakken dibe vurdu. Şimdi bari paralarımızı kurtaralım çabasında görünüyor. Kolunda pahalı saat taşıyan SSK’lı kişi ile parayı kurtarmanın derdinde görünüyor. Hiç hoş olmayan şeyler. Batık bir Ankaragücü bırakıp gidecekler. Zenginliğin malın mülkün bu dünyada emanet olduğunu unutmamak lazım.