Türkiye Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi tarafından 55’incisi düzenlenen kupayı bu sene Ankaragücü müzesine götürdü, öncelikle kutlamak gerek.
Karşılaşma, Eryaman Stadyumu’nda kendilerine ayrılan tribünleri dolduran coşkulu Ankaragücü ve stadın diğer yarısında bulunan 100 kadar Gençlerbirliği taraftarı önünde başladı.
Genellikle maçlar başlamadan 1 saat kadar önce stada gider, taraftarı, ısınan oyuncuları, izler, genel havayı alırım.
Bugün de öyle yaptım. Sahanın bir yanında Gençlerbirliği, diğer yanında Ankaragücü’nün oyuncuları ısınıyordu. Şöyle alıcı gözüyle bakınca Ankaragücü’nün ısınma aşamasında bile üstünlüğü fark ediliyordu. Gerek fizik, gerek atletik yanı, Gençlerli oyunculara göre üstündü.
Tabii bu kesinlikle moral motivasyondan kaynaklanıyordu.
Dikkatimi çekti, karşılaşma öncesi İstiklal Marşı’mızı Gençlerbirliği’nin sahaya çıkan oyuncuları bir tek Tshibola hariç (Belki da mırıldanmıştır) hep bir ağızdan söyledi.
İlk 11’de tek yabancı Tshibola idi.
Çünkü takım transfer yapamamış, mali sıkıntı içinde, yönetim de sorun çok, yarın olağanüstü kongre toplanacak, ne olacağı belli değil, yönetim çekilecek mi, kim gelecek belli değil. Mevcut yönetimin B-C-D planı yok. Takımdan oyuncular gitmiş, altyapıdan takviyelerle ayakta tutunmaya çalışılıyor. Yani bu belirsizlikler ve öngörüsüzlükler çatısı altında kimsenin futbolculara söyleyecek lafı olamaz.
Ankaragücü ise 7 yabancı oyuncu ile maça başladı. Hepsi de birbirinden cengaver. İlk yarıda oyunda Ankaragücü’nden öncelikle Marlon ve Zahid’i beğendim.
Ankaragücü maçta neredeyse tek kale oynadı. Ancak Gençlerbirliği’nin kalecisi Übeyt, ilk yarıda net 3 golü başarıyla önledi.
Gençlerbirliği ise zaman zaman araya uzun toplarla atağa çıkıp tehlike yaratmaya çalıştı, ancak ikili mücadelelerde kaybeden taraf sürekli Gençlerbirliği oldu.
Takım üstün olunca oyuncuları da rakibi küçümser. Öyle de oldu. Ankaragücü kalecisi Bahadır’ın dikkatsiz oyunu takıma zarar verebilir. Gençlerbirliği oyuncularının beceriksizliği yüzünden bu zararı yaşamadılar ama yaşanmayacağı anlamına da gelmez. Süper Lig’de oynayan bir takımın kalecisi böyle olmamalı. Yarın bir gün, Trabzonspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş karşılarına çıktığında bu hataları affetmezler. Gençlerbirliği oyuncuları, kaleci Bahadır’ın hatalarını değerlendirebilseydi belki yine yenilebilirlerdi ancak sonuç böyle olmazdı. Ama dediğim gibi Ankaragücü, Gençlerbirliği’nden çok üstün. Yani bu Gençlerbirliği, Ankaragücü ile 50 maç yapsa 45’ini kaybeder.
Ankaragücü, aradığı golü 51. dakikada Yunan oyuncusu Tasos’un ayağından buldu. Kaleci Übeyt ise Metehan’a da çarpıp kontrpiyede kalınca sadece topun ağlarla buluşmasını izleyebildi. Nerdeyse tek kale oynanan maçta Ankaragücü’nün “Kulesi” Sinan, kornerden gelen topu kafa vuruşuyla ağlarla buluşturdu ve takımının 2.’nci golünü attı.
Ankaragücü 76’ncı dakikaya kadar 9 oyuncusunu değiştirdi ve takımı sürekli diri tuttu. Ancak Gençlerbirliği ise Adar ve Kaan’ı oyuna alabildi. Onlarla da maç sonuna kadar idare etti.
Ankaragücü, 60’ıncı dakikada dünyada ses getiren transferi Jese Rodriguez Ruiz’i taraftarların yoğun alkışlarıyla oyuna aldı. Ankaragücü taraftarı Jese’den çok şeyler bekliyor. Jese’de bunu kanıtlarcasına oyuna girdiği andan itibaren kalitesini verdiği paslar ve oyunuyla gösterdi. Takımının 3’üncü ve son golünü de çok şık hareketlerle ceza sahası içinden dokunuşuyla kaydetti ve seyircisiyle kucaklaştı.
AHMET TEMÜRTÜRKAN