UYGARLIKLAR KENTİ ANTAKYA / YUSUF YALKIN YAZDI
Söz yemeklerden açılmışken, Antakya’nın uzun çarşısından söz etmemek olmaz!
Antakya’nın en Antakyalı parçasıdır. Uzunçarşı’yı çıkarın, Antakya adeta biter. Bu kent defalarca

yıkılmıştır. M.S. 526 yılındaki büyük depremde 250 bin kişinin öldüğü söylenir. Bu tarihten sonra kent eski görkemli günlerine bir daha gelememiş…
Yıkılan kentlerin yeniden yapılanmasında, kentin değişmez yerleri yollar, çarşılar, köprüler ve dinsel yerlerdir. Uzunçarşı, halkın bütün yiyeceklerini (Günlük ve yıllık) edindikleri değişmez yerdir. Özellikle Ramazan ayında teravih sonrası Uzunçarşı ayrı bir hava kazanır. Burada peynirciler, çökelekçiler, yağcılar, baharatçılar, kebapçılar, künefeciler, kuru yemişçiler, kurutulmuş sebze satanlar ve salçacılar bulunur. Çarşı Camisi’nden başlayarak Kurtuluş Caddesine kadar uzanır… En az bin, bin beş yüz yıllık Uzunçarşı, kentin ana damarıdır. Olmazsa olmazıdır!
Bu çarşı, Hatay’da yapılacak 2021 EXPO’da önemli bir sınav verecektir!
Gelelim Harbiye’ye… Yeni adıyla Defne, 1950’lerde, yemyeşil bahçelerle, meyve ağaçları ile dolu, sağından solundan suların fışkırdığı bir doğa harikası idi. Yazın buralar defne ağaçları altında Hataylıların ailecek yiyip içtiği, eğlendikleri piknik (seyran) yerleri idi. Sonra bir santral olayı yaşandı. Elektrik üretimi, hatalı patlatmalar derken, kalkerli yapıda sular kaçırıldı. Harbiye de eski günlerini arar oldu.
Neyse ki; sular toparlanıyor. 30-40 yıl sonra kalker çatlakları dolunca sular da yavaş yavaş eski şelaleli durumuna gelmeye başladı. Beton binalar, bilinçsiz yapılaşma Harbiye’nin doğal görünümünü yutmamalı. Buranın çok çeşitli meze kültürü, Girit çıkışlı Akdeniz mutfağı övülmeye ve görülmeye değer…
Hatay’a hoş görü ve uygarlıklar kenti deniliyor. Bu “boş yere” söylenmiş bir yakıştırma değil…
Buradaki insanlar asırlardır dostluk ve kardeşlik içerisinde yaşarlar. Müslüman’ı, Musevisi, Hristiyanı, Ermenisi, alevisi, sünnisi bu “uygarlıklar” kentinde birbirlerinin inançları ve görüşlerine, bayramlarına, eğlencelerine, yaşam tarzlarına saygı duyarlar…
Birbirlerini severler…
Asla dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapılmaz buralarda…
Hataylıların genlerinde “neşeli olmak” vardır. Kavgayı, gürültüyü sevmezler…
Çalışkandırlar… Tembel insanlardan uzak dururlar.
Boş vakitlerinde ya mesire yerlerine giderler, ya da Ziraat Parkı’nın görkemli ağaçları altındaki sevimli kahvelerde “haytalı” yer, künefesine “tavla”
oynarlar!
Asırlık parkın girişindeki dünyanın en önemli mozaik müzesi ve eşi benzeri olmayan yeni müzesindeki eserlerle tarihe tanıklık edersiniz…
Tarih derken, antik kent Antakya’nın geçmişine gidelim isterseniz şimdi de…
Devam edecek…