Ocak 2008’in başlarıydı.
Sinyallerde bir sıkıntı vardı herhalde.
Polonya’nın Lodz kentindeki bir tramvay bir anda sola döndü. Ama kondüktör o sabah sağa dönmeye çalışmıştı. Kısa bir süre sonra kulakları tırmalayan bir gıcırdama sesiyle birlikte arkadaki vagonlar raydan savruldu ve iki tramvay çarpıştı.
Soruşturmanın sonucunda kazanın arkasında ulaşım hattındaki tüm makasları kontrol etme yeteneğine sahip bir kızılötesi verici geliştiren on dört yaşında bilgisayar meraklısı bir çocuğun olduğu anlaşıldı. Çocuk aylarca şehrin demir yolu sistemi üzerinde çalışmıştı. Sonra şehrin tüm makaslarını hackledi. tek bir dokunuşla tramvayların yönünü değiştirdi. Dahası şehrin ulaşım altyapısına el koyarak, tramvay sistemini evindeki oyuncak tren sistemi gibi kullandı.
On dört yaşındaki bir çocuk biraz eğlence uğruna bunları hackleme yoluyla yapabiliyorsa, suç örgütlerini veya muhalif ülkeleri ne durdurabilecekti?
Ancak hepimiz teknolojik her şeye duyduğumuz aşk ile arkamıza bile bakmadan tam gaz yola devam ediyoruz. Bunun sonucunda bilgisayar sistemlerine günbegün daha da fazla bağlanmaya başlıyoruz. Bu yeni cesur dünyada insana devreden çıkarıp uygarlığımızı makinalara teslim ediyoruz.
Kredi kartı POS’ları ve ATM’ler dünyada ticaretin akmasını kapitalizmin devamlılığını sağlıyor.
Elektrik sistemini bilgisayarlar yönlendiriyor. Bilgisayar destekli acil durum hizmetleri, polis arabaları, ambulans, itfaiye olayın yaşandığı yere yönlendiriliyorlar.
Kimyasallar yanlış yolda kullanılırsa ne olur? Teksas’ta kanalizasyon ve su bölümüne bir saldırı gerçekleşti. Saldırının kökleri başka bir kıtadaki ülkeye kadar uzanırken, hackerlar pompaları art arda kapatarak sistemin çökmesini sağladılar. Böylece bahsettiğimiz eyin olabileceği kanıtlandı.
Worcester’daki Federal Havacılık idaresinin kontrol kulesi 1998’de bunu acı bir şekilde öğrendi. Bölgede yaşayan bir genç bilgisayar bilgisini kullanarak , havalimanına yaklaşan bir uçak ile kule arasındaki iletişimi keserken, uçağın iniş yapacağı pistteki ışıkları bile söndürdü.
Avusturalya Queensland’deki bir kanalizasyon sistemi hacker tarafından saldırıya uğradı. Sistemin kontrolünü eline geçiren hacker milyonlarca litre saf kanalizasyon suyunu, yerel parklara, nehirlere ve bir otelin bahçesine boşalttı.
Saldırı sonrası bölge sakinleri ciddi sağlık tehditleriyle karşılaştılar.
1970’ler, 80’ler ve 90’larda hack olayları günümüz standartlarında ancak sevimli olarak kabul edilebilir.
Sonraki yıllarda hackerlar çok ileri giderek küresel online suç örgütleri kurdular. Kimlik hırsızlığı, kredi kartı dolandırıcılığı, sağlık sigortası dolandırıcılığı, sosyal yardım ve vergi dolandırıcılığı gibi suçlar işlemeye başladılar.
Daha sonra daha büyük lokmalara yöneldiler.
Ekim 2013’de Silikon Vadisinin ağır toplarından birine saldırdılar. Otuz sekiz milyon hesaba ait kullanıcı adı ve parolayı ve milyonlarca kart numarasını çaldılar. Ayrıca bu saldırı da farklı olan, diğerlerinden ayıran şey ağır top şirketin en önemli üç ürününün yazılım kaynak kodununda çalınmasıydı.
Hacker bu işten ne kazandı?
Hacker bu verileri, yasa dışı çok ünlü paylaşım sitesine satacağını söyleyince ağır top şirket hackera önemli bir ödeme yapmak zorunda kaldı.
Kasası parayla dolu birçok ünlü spor kulübü var. Kim bilir kaç tanesi hackerlara yem oldu? Sakın UEFA ekonomik kriterlerini tutturamamanın altında bu tip saldırılar da olmasın.
Ne olduğuna bakmadan, adamakıllı düşünmeden hayatımıza kattığımız teknolojiler geriye dönüp bizi sırtımızdan bıçaklayabilir.
Hiç de hazırlıklı olmadığımız bir gelecek hem bizi hem de spor dünyamızı bekliyor.
ARTUN TALAY