Rahmetli Cezmi Başar, futbolla biraz bağı olanların rahatlıkla anımsayacakları bir isim…
Başar, uluslararası üne sahip FİFA kokartlı hakemlerimizden…
Önce Ankara’nın, sonra Türkiye’nin, daha sonra da Balkanların ve Ortadoğu’nun 1 numaralı hakemi oldu.
Hakemliği bıraktıktan sonra da hakem hocası olarak bir çok genç ismin yetişmesinde önemli rol oynadı. Daha sonra spor yazarlığı yapmaya başladı. 20 yıla yakın bir süre birlikte gittiğimiz maçlarda, bana anlattığı ilginç anılarını not etmiştim.
Kendisine, “Bunları bir gün yazacağım, haberin olsun” dediğim de, “Elbette, laf olsun diye mi anlatıyorum sana” diye takılmıştı.
Bunun zamanı geldi sanırım.
Yazıyorum…
Keyifle okuyacağınız umuduyla…
CEZMİ BAŞAR NEDEN HAKEM OLDUN?
“Liseyi bitirdikten sonra birçok gazetede spor yorumları yazıyordum. Takımları, futbolcuları, yöneticileri yerden yere vuruyordum. Bir gün bir kulüp yöneticisi bana, (Sen kuralları iyi bilmiyorsun; nasıl yazarsın) diye çıkışınca; çok utandım. O anda karar verdim; kuralları çok iyi öğrenip hakem olmaya… Ve 1948’de bölge maçlarında görev yapmaya başladım. Sonra lig maçları ve bir anda çok popüler bir isim oldum. 27 yıl hakemlik yaptım. Yurt içinde ve dışında 1002 resmi maç yönettim. Bunun 185’i uluslar arası karşılaşma. Bu bir rekordur.
”ULUSLARARASI KOKART TAKMAN NASIL OLDU? BİLDİĞİM KADARIYLA BUNU İLK BAŞARAN SULHİ GARAN
“Nedense böyle biliniyor ama, aslı farklı. Rahmetli Sulhi Garan’ın FIFA ile sorunu olmuş o dönemde. Kokartlı takmamışlar. Sonradan gönderdiler ama rahmetli hakemliği bırakmıştı. Biraz da hastaydı… Yani kokartlı formayla sahaya çıkıp maç yönetemedi. Bu onuru, Türk hakemi olarak ilk ben taşıyorum.”
YANİ TARİHİ BİR HATAYI DÜZELTMİŞ Mİ OLUYORUZ?
“Bir anlamda öyle galiba…”
İLGİNÇ ANILARIN VAR!..
“Eskiden bir çok ünlü takım Türkiye’ye gelirdi. 1956’da Vasco De Gama takımı geldi. G. Saray’la Ankara 19 Mayıs Stadı’nda oynadılar. Bizde o vakitler röveşata hareketi pek bilinmezdi. Pinga bunu yaparken ayağı Coşkun Özarı’nın suratına geldi. Coşkun bir süre yerde kıvrandıktan sonra aniden kalktı ve Pinga’ya iki yumruk çaktı. Adam kanlar içinde yere yıkıldı; burnu kırılmıştı. Coşkun’u oyundan attım. İş burada kalmadı ama. Pinga davacı oldu. Beni de şahit gösterdi. Yargıç bana sordu; “röveşata ne demek?” diye. Bir türlü anlatamadım. Dava ertelendi.
CEZMİ AĞABEY SEN HACISIN… ALKOL KULLANMAZSIN; AMA, BENİ KIRMA ŞU SARHOŞ YÖNETTİĞİN MAÇI ANLAT LÜTFEN
“Yunanistan’dan bir çağrı geldi. Ben ve hakem arkadaşım Hakkı Gürüz iki ayrı maçta görev almak üzere Yunanistan’a davet edildik. Olimpiakos- Aris maçını yönetecektim. Ben uçaktan korkarım bilirsin. Esenboğa’ya gittim, Hakkı’da İzmir’den geldi. Uçağı beklerken restoranda meyve suyu içtik. Ancak, Hakkı ısmarlarken garsona sessizce bir şeyler söyledi; pek üstünde durmadım. Uçakta da hosteslerden meyve sularını yine Hakkı istedi. İçince; ben de bir tuhaflık başladı ama; tatlı bir hal. Korkum da geçmişti. Atina havaalanına indik. Bizi karşılayan mihmandara, “Hangi otele gideceğiz” diye sorduğumda, “Ne oteli, doğrucu stada gideceğiz. Maç bugün” demesin mi…Başımdan kaynar sular boşaldı sanki. Ama yapacak bir şey yok. Hakkı maçının bir gün sonra olduğunu öğrenince, rahatladı. Ben ise müthiş bir telaş içindeyim. Neyse maç başladı; ne yaptım, nasıl düdük çaldım doğrusu tam hatırlamıyorum. Aklımda kalan maçtan sonra her iki takım futbolcu ve yöneticilerinin beni kutlaması ve seyircinin ayakta alkışlaması… Yunan federasyon başkanı odaya gelip beni hararetle kutladı. Nihayet Hakkı geldi, boynuma sarıldı, “Yahu Cezmi uçaktan korkma diye meyve sularının içine içki koydurmuştum. Nereden bileyim maçın aynı gün olacağını. Tribünde ödüm patladı. Ama harikaydın. Anlaşıldı ulan, sana her maçtan önce içirmek lazım” dedi. Gözlerinden gülmekten yaşlar akıyordu…”
SUUDİ ARABİSTAN MACERALARIN VAR
“Dönemin federasyon başkanı O. Şeref Apak beni çağırdı. (Oğlum seni S. Arabistan’a göndereceğim. Orada hem maç yöneteceksin, hem kurslar açacaksın) dedi. 1965’te Riyad’a gittim. Bir aylığına derken, yıllarca orada kaldım. Her hafta cehennem sıcağında maç yönetiyorum. Gittim spor bakanına; (Statlarınızı ışıklandırmanız lazım) dedim. Anlatınca, ikna oldu. Japonlara yaptırdılar işi. Bana da jest olsun diye ilk gece maçını yönettirdiler.”
Mekke’de Kral Kupası maçını yönetiyorum. Takımların birinin başkanı prens… Vahde takımının, yani bu prensin takımından bir oyuncuyu yardımcı hakemin uyarısı üzerine attım. Ve maçı da bu takım 3- 2 kaybetti. Maçtan sonra üç hakem soyunma odasından çıktık; yürüyoruz. Birden karşımıza Prens Fahd çıktı; daha sonra Kral oldu Fahd orada. Beni uyarıp, oyuncusunun atılmasına neden olan hakeme iki üç tokat attı. Raporuma yazdım. Federasyon, prense 6 ay statlara giriş yasağı koydu. Hem de S. Arabistan gibi bir yerde. Ancak ilginçtir, aylar sonra kendisiyle karşılaştığımda, “Oyuncumu atmakta çok haklıydınız” dedi.
BİR DE ŞİKE ÖNERİSİ ALMIŞSIN
“Bir gün evde oturuyorum; kapı çaldı. Açtığımda karşımda üç arap gördüm, (Falanca kulübün adamlarıyız) deyip; hiç çekinmeden konuya girdiler; (Bu haftaki maçta işi bitir; ihya olursun) dediler. Önerdikleri para da benim oradaki iki yıllık maaşım kadardı. Çok üzüldüm, (Hemen burayı terk edin, beni kimse para ile satın alamaz) dedim. Fakat çok korkmuştum. Ama bir şey olmadı; maçı da para önerenlerin takımı kaybetti…”
TÜRKİYE LİGİ’NDE GEÇEN ANILARINIZ YOK MU?
“Olmaz olur mu? İzmirspor-Galatasaray maçını yönetiyorum. O sıralar Metin Oktay çok popüler. Futbolumuzun bir numarası… Maçta bir kararıma itiraz etti. Çağırıp ikaz ettim. Sen misin bunu yapan? Rahmetli çok kibar bir futbolcuydu. 5 dakikada bir yanıma gelip özer dilemeye başladı. Sonunda dayanamadım, (Bak Metin) dedim, (Bir daha gelip özür dilersen; işte o zaman seni atacağım. Seninle konuşmaktan maçı yönetemez oldum. Yeter artık… Karşılıklı gülüştük. Çok değerli bir futbolcuydu; yerini doldurmak zordur Metin’in…”
İşte böyleydi rahmetli Cezmi ağabeyin anlattıkları..
KAYNAK: SiyahBeyaz Gazetesi
YAZARIN NOTU: Cezmi Başar’ı ölümünün 5. yılında rahmetle anıyorum. Kendisiyle yaptığım röportajı, anlattığı olayların önemini dikkate alarak yeniden yayınlamakta bir mahsur görmedim. Saygılarımla…