Abdulkadir Türk’ün yeni çıkan kitabı, atletizme gönül vermiş olanları anı ve biyografi yazmaya davet ediyor ki, Atletizm Tarihi oluşabilsin.
Henry Rono ile bağ kurarak, anılarını okuyucularla paylaşıyor. Henry Rono şöyle diyor. “Yoksul on çocuklu bir ailenin bireyi olarak iki hayalim vardı. Bu hayallerimden biri öğretmen bir diğeri de iyi bir koşucu olmaktı. Buna inanmış ve bunları hayal etmiştim. Ancak birçok aksilikler ve şanssızlıklar yaşadım. Trafik kazası geçirdim. Doktorlar artık yürüyemez dediler ve dört yıl aradan sonra yürümeye başladım. Böylece sakatlığım sırasında bile hiç kaybetmediğim hayallerimin peşinde koştum.
Hayallerim için ısrarcılığım sonucunda iyi bir koşucu olmak hayalime kıta şampiyonlukları, Dünya kros şampiyonlukları ve kısa sürede dört ayrı dalda dünya rekoru kırmak gibi başarılara ulaştım.”
Rono hedefinin doruğuna ulaştığında, artık dünyanın en iyi sporcusu olarak yalnız o vardır. Yüksek bir gelir elde etmesi, çok tanınması ve gelir sağlayıcı bir sporcu kimliğine ulaşması, bundan yarar sağlamayı amaçlayan bir antrenörler, menajerler, yöneticiler tarafından etrafının sarıldığı bir ortamda, o kendi isteklerinden çok menajerlerin ve yöneticilerin belirlediği ve denetlediği sadece istenileni yapan bir sporcudur.
Abdulkadir Türk benzer bir duyguyla şunları diyor: “Benim de senin gibi bir gün öğretmen ve iyi bir koşucu olmak hayallerim vardı. Onlarca engele rağmen yine de her zaman olduğu gibi “insanlık ölmemiş” dediğimiz anlarda küçük de olsa desteklerini esirgemeyen insanların varlığıyla hayallerine kısmen de olsa ulaştım.
Öncelikle seni Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi maratonculardan biri olan Veli Ballı ile tanıştırmak isterdim. Bay Rono aynı zamanda hepimizin Veli abisi ile. Deprem kuşaklarının çok yoğun olduğu ülkemin Muş iline bağlı Varto merkezli en az iki bin kişinin ölümüne neden olan Varto depreminden sağ kurtulanlardan biri olan Veli Ballı’nın çobanlık yaptığı köyünden devlet desteği ile Aydın şehrinde parasız yatılı okula gitmesi Veli Ballı’nın yaşantısında bir dönüm noktası olmuş.”
Veli Ballı gözleri dolu olarak bu dönemi şöyle anlatıyor:
-“Çocukluğumda elimden gelen tek iş çobanlıktı. Eğer deprem olmasaydı köyümde çoban olarak kalacaktım. Deprem olmasaydı ben Maratoncu Veli Ballı değil, çoban Veli Ballı olurdum.
Sadece deprem değil, Himmet Kirzuk da olmasaydı ben bu kadar başarılı olamaz, sıradan bir atlet olurdum. Himmet abi bana, Mehmet Yurdadön’e, Mehmet Terzi’ye ve adını sayamadığım birçok kişiye dokunmuştu.”
Veli Ballı daha sonra kendini çok üzen bir olaydan söz ederek “Özür dilemek ne fayda Abdulkadir, bu yaptıklarını göreceğime beni öldürselerdi daha iyiydi. Kendimi aşağılanmış hissettim, kalbim kırıldı. Kalp camdandır, cam yapışır mı? Yapışmaz!”
Kars’ta sporca başlamış olan Mehmet Yurdadön de benzer şekilde Kars Sarıkamış’ta sabah 5’te trenin geçiş saatlerinde su satarak yaşadığını eve geldikten sonra ormana kozalak toplamaya gittiğini ilk yarışmada giydiği spor kıyafetleriyle çevrede bıraktığı izleri aynı duygularla anlatıyor.
Haydar Doğan yoksulluğa rağmen iyi bir koşucu olması için ailesinin fedakarlıklarını asla unutamayacağını vurguluyor.
Abdulkadir Türk koşmayı bir tutku gibi seven bizlerin yaşantılarında koştuğu yolların benzer engellerle tepelerle dolu olması da şaşırtıcı bir benzerlik değil mi? diye soruyor.
Coğrafya öğretmeni Şenol Yıldırım’ın atlet olmasındaki katkısını hiç unutmamış. Beden eğitimi öğretmeni Kadem Elmaoğlu’nun atletizmle tanışmasındaki rolünü takdirle vurgulayan takım kaptanı ve Kars’ın önemli sporcusu olan rahmetli Beysefa Katog’un yol gösterici olduğunu, İbrahim Urgancı’nın ilerleyen yıllarda antrenörü, daha sonraki yıllarda da antrenörü olan Mehmet Tümkan’ı ve Ali Çelik’i mesleğim ve başarılarıma ulaşmama sebep olan kişi olarak ön plana çıkarıyor. Nihat Bağcı, Bazi Aşıkoğlu ve Zeki Öztürk ve Anatoli Bickhow belirli dönemlerde antrenörlüğünü yaparak ilerlemesine katkı sunmuşlardır.
Sadık Salman, Necip Alpaslan, Fikret Böleçe ve Ayhan İnanlı’yı da anılarında önemli yer tutanlar olarak gösteriyor.
20 yaşında Balkan Şampiyonası için Atina’ya gidişini güzel bir anıyla sürdürüyor. Finlandiya’daki U23 yarışmasındaki anılara değiniyor.
Dağ koşularının zorluğu 27 Aralık Büyük Atatürk Koşusunun dört kez kazanarak elde ettiği gururun anlatırken, Atatürk Koşusunu diğer kazananlardan söz ediyor.
Gülleci büyüğümüz Tahsin Albayrak’la mektuplaşmaları ise çok ilginç bir olayı ortaya çıkarıyor.
Türkiye’de Atletizmi 1930-1950, 1950-1970, 1970-1990 ve sonrası olarak mercek altına alıyor.
Cezmi Or, Ömer Besim Koşalay, Avrasya Maratonu, Trabzon ve Samsun 19 Mayıs yarı maratonundaki anılarını anlatıyor.
Alex Ferguson’un şu sözü onu çok etkilemiş “Doğal yetenek çok çalışmadığında sıkı çalışma doğal yeteneğe üstünlük kuracaktır.”
Prof. Kurthan Fişek’in 1980’li yıllardaki analizinin önemine vurgu yapıyor. “Sporun toplumsallaşmasının temelinde kitlesel ilgi, yani sporun meslekleşmesi yatmaktadır.”
Bunun yanı sıra Kaiser isimli bir futbolcunun ne numaralar çevirdiğinden söz ediyor.
Ben Johson Kanada ve Carl Lewis ABD arasındaki rekabetin dünyayı nasıl etkilediğini örneklerle yorumluyor.
Belçikalı maratoncu Iandeghen’ın Olimpiyatta başına gelenlere değinip, insanları düşünmeye davet ediyor.
4 Olimpiyat altın madalyalı tek sporcu olan İsviçreli Siman Amman’ın ilginç anılarına değiniyor.
Türkiye’deki kadın atletlere değinirken Esen Özgeren Dağlı, Sevgül Torbalı Yaylalı, Hanife Yılmaz, Melahat Kakalp, Serap Aktaş ve antrenörü Neşe Çetin’den söz ederken şu yorumu yapıyor: “Kadın sporcularımızın üst düzey başarıların devam ettirememelerinin bir nedeni olarak erken evliliklerle spordan kopmak zorunda kalmalarıdır.” Diyor.
Malcolm Gladwell’in “Çizginin Dışındakiler” kitabında ülkelerin spor sistemlerinin analiz edildiğini, doğru bir planlama, doğru bir el emeğiyle yeteneklerin seçildiğini, doğru antrenör ve doğru çalışma ortamıyla elit düzeyde yollarına devam ettiklerini belirtiyor.
Hanry Rono yolladığı cevabı mektubunda bir Türk öğrenci olan Engin’in kitabı kendisine tercüme ederek okuduğunu, çok takdir edip, beğendiğini söylüyor ve şu Afrika atasözünü ekliyor:
“Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar, kitaplar avcıyı övecektir.”
Türkçe ve edebiyat öğretmenleri kitaba akıcılık kazandırırken, katkı sunan dostlar unutulmamış, Spor Yayın Evi ve Kitabevi kalitesiyle sunuluyor.
ARTUN TALAY