Sporunun değişik anlayışlarda uygulanan üç biçiminden söz etmek istiyorum.
Öncelikle, spor bir üst yapı kuruluşu olup toplumsal yapıdan soyutlanamaz.
Prestij sporunda amaç başarı kazanmaktır. Bu nedenle en başarılı olanın peşinden koşulur. Mağlubiyet anında abartılı bir hüzün vardır. Galibiyet anında abartılı biraz da görgüsüzce bir sevinç vardır.
Sporda antrenörün, sporcunun kulüplerin sorunlarının olmadığı üst makamlara iletilir. Üst makamlar da sporun sorunu olmadığını zannederler. Amaç başarı olduğundan alt yapıya ciddi destek verilmez şansına alt yapıdan çıkan olursa gerekli destek verilir. Yani sporcu desteklenir ‘miş’ gibi yapılır. Alt yapıya önem verilmemesinin başka bir işareti de, olimpiyat oyunlarında engellilerden kazanan madalyanın oldukça çok olmasıdır. Toplumda engellilerin çok fazla sorunu olmasına karşın, sadece bir avuç engelliye önem verilerek şampiyonlar çıkarılması düşündürücüdür. Toplumsal prestij tüm engellilere olanak sağlamak yerine bu yolla sağlanır.
Prestij sorunu etkileri gençlerimiz arasında da yaygındır.
Okullarda beden eğitimi, resim ve müzik derslerine gereken önem verilmez. Okulun yanındaki spor tesislerine gitmeyen öğrenciler, yakınlarındaki kafelerde keyif çatarak profesyonel sporcuların mücadelerini televizyonda izlemeyi tercih etmektedirler.
Prestij sporunda taraftarlık ve müşteri olmak ön plandadır.
Medya profesyonellerin kuşatması altındadır
Elit spor gelişmiş ülkelerin sporudur.
Hedef yine madalyadır. Fakat bilime çok önem verilir. Üniversiteler spor bursu verdiklerinden, veliler çocuklarının spor yapmasını isterler. Üniversitelerin kampusleri şehir dışında olup, spor tesisleri, malzemelerle ve nitelikli eğitmenler ile doludur. Beden eğitimi ve spor dersleri ciddi programlar ile gerçekleştirilmektedir
Belediyeler halkın spor yapması için parklar ve semt sahaları yaparlar. Uzman eğitmenlerce yapılan grup sporuna bir anne, bebek arabasıyla gelip, bebeğini kenara bıraktıktan sonra grup sporuna katılabilir.
Gönüllülük esastır.
Fitness salonlarına üye olanların sayısı her gün arttığından, salonların kalitesi ve eğitmen kalitesi üst düzeydedir.
Elit sporunda, prestij sporunun tersine galibiyet daha abartısız bir sevincle karşılanır. Mağlubiyette ise nedenler üzerinde durulur. Görgü olabildiğince elden bırakılmaz. Bakanlıklar ise her ülkede olmamasına karşın milyonlarca çocuğa ve gence spor yaptırmanın projeleri için uğraşırlar. Sporda ticarileşme önde tutulur. Her ülkenin marka takımları gelirlerden en büyük payı alırlar. Elit sporda bazı ülkelerde spor yönetimi Bakanlık ve Olimpiyat Komitelerini birleştiren çatı sistemi ile hayat bulur. Buna Almanya örnektir.
Kitle sporu sosyalist ülkelerdeki uygulamaların dünyaya yansımasıdır.
Spor herkes içindir. Toplum sağlığı içindir. Fotoğraflarda, uzman öncülüğünde iş yerinde elbiseleriyle beden eğitimi hareketleri yapanlar sıkça gözükmektedir. Amaç hem madalya hem de toplum sağlığıdır. Bu düşüncenin temelinde, ”Sağlıklı olanlar az hastalanırlar. Güçlü ve iş yerlerinde üretken olurlar” anlayışı bulunmaktadır. Bu nedenle spor koruyucu hekimlik projesi gibidir.
Daha üç yaşında çocuğa testler uygulayarak gelecekte hangi sporlara yönebileceğini söyleyen uzmanlar bulumaktadır. En yetenekliler arasından seçilen şampiyon sporcular dünya listelerinde genellikle en öndedirler. Bu madalya sayısı olarak da olimpiyat oyunlarına yansımaktadır. Şampiyon sporcuya büyük ödül verildiğinden aileler çocuklarının sporcu olmasını isterler. Bu yasayla sağlanmış bir haktır. Benzer bir biçimde başarılı sanatçılar, edebiyatçılar, bilim insanları da bu yasanın şemsiyesi altındadırlar.
Kitle sporu, prestij sporuna ve elit spora ağırlık veren ülkeleri de etkilemiştir. Bu ülkeler kitle sporundan esinlenerek düzenlemeler yapmaktadırlar.
Parklarda insanların yürüyüş yapıp koşmaları beden hareketleri yapmaları bu esintinin örneklerindendir. Fitness salonlarının doluluğu buna başka bir örnektir. İnsanlar bu şekilde sağlıklı ve bakımlı olmaya çalışmaktadırlar.Bu anlamda kitle sporu hem elit hem de prestij sporu için tüm ülkelerce bir temel yapı olarak görülmektedir.
Kısaca prestij, elit ve kitle sporunun ne anlama geldiğini bilmeden sporu anlayıp değerlendirmek çok olanaklı değildir.
Yazıyı Jim Rohn’un bir sözü ile bitirmek istiyorum. ”Vücudunuza iyi bakın. Çünkü yaşamak zorunda olduğunuz yegane yer orasıdır.”
ARTUN TALAY