Ankaragücü, Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final maçında Trabzonspor’u 3-1 yenerek yarı finale yükseldi.
Son 16 turunda da Beşiktaş’ı saf dışı bırakan Ankaragücü’nün yarı finaldeki rakibi bu akşam oynanacak Galatasaray-Başakşehir maçının galibi olacak.
“Kupa Beyi” lakabı olsa da son kupasını 42 yıl önce alan, son yarı finali de 23 yıl önce gören Başkent ekibini, rakip Galatasaray olursa tarihi bir rövanş bekliyor.
23 yıl önce yarı finalde rakip Galatasaray’dı.
Maçı 2-0 alan Galatasaray, finalde de Antalyaspor’u 5-3 yenerek kupayı kazanmıştı.
23 yıl öncesinin rövanşı alınacak mı, 42 yılık kupa özlemi sona erecek mi o sene bu sene mi göreceğiz bakalım?
Ankaragücü, Başakşehir maçında siyahla beyaz, geceyle gündüz kadar birbirinden farklı devreler oynamıştı.
Maç öncesi sahada hangi Ankaragücü’nü göreceğiz diye merakla bekledik.
Tolunay Kafkas, yine 3-4-2-1 düzeniyle, defansif özellikli oyunculardan kurulu bir kadroyla maça başladı.
Başakşehir maçının ilk 11’indeki iki bek, Hasan Ali Kaldırım ve Stelious Kitsiou esame listesinde bile yoktu.
İkisi de o maçta çok kötüydü, Tolunay Kafkas tüm takıma mesajını çok açık vermişti.
İsimler önemli değildi, önemli olan sahadaki, antrenmandaki performanslardı.
Bu açık mesaja rağmen Ankaragücü ilk yarı ofansif anlamda çok kötüydü.
Ankaragüçlü futbolcular, ısrarla oyunu sağ kanada yıkarak haftalar sonra sakatlıktan dönen Kevin Malcuit ile atağa çıkmak istiyordu.
Tolunay Kafkas ise saha kenarında solda bomboş bekleyen Matej Hanousek’le oynamaları için kendini yırtıyordu.
Ama takım önceki maçlarda o kadar alışmıştı ki hücum yükünü tamamen Kevin Malcuit’e yıkmaya, Tolunay Kafkas’ın çırpınışları fayda etmiyordu.
Ghayas Zahis, Emre Kılınç gününde olmadıkları için geçiş oyunlarında sıkıntı yaşanıyor, top bir türlü Ali Sowe ile buluşturulamıyordu.
İlk yarı boyunca bunu sadece bir kez başarabildiler.
Trabzonspor’un golünde Atakan Çankaya’nın olması gereken yerde olmaması, Abdulkadir Ömür’ün o kalabalık defans içinde çok rahat gol atmasına yol açmıştı.
Devrenin bitimine doğru Emre Kılınç’ın uzaktan şutu, ilk yarıdaki vasat oyuna rağmen acaba geri dönüş olur mu diye düşündürmüştü sadece.
İlk yarıda Ankaragücü iyi değildi ama Trabzonspor’a da oyun oynatmıyordu.
Trabzonspor ilk 45 dakikada Ankaragücü kalesine sadece bir şut atabilmiş o da gol olmuştu.
Canımız sıkkın bir devre arası geçirdik.
İkinci yarı ise sahada bambaşka bir Ankaragücü vardı.
İsimlere takıntılı olmadığını gördüğümüz Tolunay Kafkas, sezon başından beri Ankaragücü’nü rakip kaleye en etkili şekilde taşıyan tek isim olan Kevin Malcuit’i çıkarıp, yerine takımın 4. sağ beki konumundaki Fıratcan Üzüm’ü aldı; sahanın kötülerinden Andrej Dokanovic’i de Lamine Diack ile değiştirdi.
Kevin Malcuit çıkınca oyuncular ilk yarı pas atmaktan ısrarla kaçındıkları Matej Hanousek’i görmeye, onun üzerinden hücum aksiyonlarını geliştirmeye başladılar.
Süper ötesi oynadı Hanousek, maçı çevirenlerin başındaydı.
Haftalardır kötü olan Lamine Diack, formasını kaybetme tehlikesini görünce sadece savunma yönüyle değil ofansif anlamda da bu takıma çok şey katabileceğini gösterdi.
Ali Sowe’u anlatmaya gerek yok.
Aslında Başakşehir maçında da oyunu döndürme fırsatı yine gelmişti, o maçta olmadı ama bu maçta işini olağanüstü yaptı.
Bu maçtan sonra Ali Sowe’un talipleri çok fazla artar.
Ankaragücü, bugüne kadar ne yapıp edip Ali Sowe’un bonservisini alacaktı ya da kiralık sözleşmesini uzatacaktı.
Yapmadılar, bundan sonra bu işi becerebilmek çok ama çok zorlaştı.
İkinci yarıda kimi sayayım güzel oynadı diye ayırt edemiyorum.
Kalecisinden en ilerideki Ali Sowe’una kadar herkes kusursuz oynadı.
Genç Fıratcan Üzüm dahi Trabzonspor’un sol kanadını otobana çevirdi.
Vasatı geçemeyen tek oyuncu Ghayas Zahid bile oyundan çıkarken hanesinde bir asist yazıyordu.
Ankaragücü’nün sezon başından beri en büyük sorunu, teknik direktörlerin yedek kulübesindeki oyuncuları yeterince motive edememesiydi.
Ömer Erdoğan döneminde de yaşandı bu, yedekten girip de oyunun kaderini değiştiren oyuncu sadece İstanbulspor maçında Jese olmuştu.
Onun dışında oyuncu değişikliklerinde hep Ankaragücü daha kötüye gidiyordu.
Tolunay Kafkas, son iki maçtır bu olumsuzluğu ortadan kaldırdı.
Oyuna giren her oyuncu takıma olağanüstü katkı sağlıyor.
Haftalardır oynamayan Tasos bile 20 dakikaya bir asist sığdırmayı başardı.
Hepinizin gördüğü şeyleri burada uzun uzun anlatmaya da gerek yok.
Ankaragücü ikinci yarıda müthiş oynadı, müthiş.
Ama zafer sarhoşu olmamak, madalyonun öbür yüzüne de bakmak gerek.
Unutmayalım ki Ankaragücü yine tek devre oynadı.
Yine koskoca ilk yarıyı bomboş geçirdi.
Tolunay Kafkas’ın oyuncu değişiklikleri takımın çehresini değiştiriyor da maça niye bu oyuncularla başlamıyor?
Başakşehir de Trabzonspor da adları büyük olsa da son haftalarda futbolları ile dip yapmış takımlar.
Gelecek maçlarda da ilk yarılar boş geçerse, o takımlar geri dönüşe bu kadar kolay razı olur mu?
Bunlar hala kafalardaki cevap bekleyen sorular.
Umutsuz muyum?
Asla.
Tolunay Kafkas’a geldiği günden beri inanıyorum.
Ümit Milli Takım rehavetinden kurtulur, eskisi gibi agresif yapısına dönerse Ankaragücü’nde çok büyük işler yapacağını hem yazdım hem söyledim.
Ve artık, saha kenarında bir an yerinde duramayan, sürekli oyunun içinde bir Tolunay Kafkas görüyorum.
Bu da oldukça hoşuma gidiyor.
Maç öncesi tribünlerde Tolunay Hoca’ya yönelik homurtular vardı.
Umarım bu maç, tribünler ile Tolunay Kafkas’ın arasındaki buzların erimesine de vesile olur.
Tribünler demişken, neydi o tribünlerin hali ya.
Trabzon’dan dostlar gelmişti spor yazarı.
Nasıl hayranlıkla izliyorlardı Gecekondu’yu, Maraton’u, Bekarevi Çocuklarını, Sağ ve Sol Kapalı’yı anlatamam.
Helal olsun hepinize, tek tek alnınızdan öpüyorum.
Galibiyette, 23 yıl sonra gelen yarı finalde Tolunay Kafkas ve futbolcuları kadar, hatta daha fazla bu tribünlerin katkısı oldu.
Başkan Faruk Koca’yı da es geçmeyelim.
Maç öncesi soyunma odasında yaptığı motivasyon konuşması çok güzelmiş.
Açıkladığı kupa primi de dudak uçuklatacak cinstenmiş.
İki sezon öncesi futbolcular Beşiktaş beraberliği sonrası prim istedi diye olay çıkartıp takıma küsmüş, maçlara, tesislere gitmemişti.
Takım da girdiği kaos ortamından kurtulamayıp düşmüştü.
Prim denilince nevri dönen başkandan, dudak uçuklatan prim vadeden başkana.
Çok büyük değişim.
İnsanlar hatalarından ders alıp değişiyor, umarım Faruk Koca da günü kurtarmak için değil de hatalarından ders aldığı için değişiyordur.
İnanıyorum, o kupa Ankara’ya gelecek.
Kupa Ankara’ya gelmesine gelecek de şu an için önemli olan lig.
Kupada yarı final, Ankaragücü’nün ligde küme düşme hattında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hafta sonu rakip İstanbulspor.
Ankaragücü’nün düşme hattındaki direkt rakibi.
Galibiyetten başka bir sonuç, takımdaki tüm havayı bozar.
Bu taraftar, bu maçı da kazandırır.
Yeter ki Tolunay Kafkas şu ilk 45 dakika sorununa bir çözüm bulsun.
Son olarak İsmail Kartal döneminde Ankaragücü’nün yendiği her takımın teknik direktörü ya istifa eder ya da kovulurdu.
Fenerbahçe, Philiph Cocu’yu da Ankaragücü maçı sonrası kovmuştu.
Dünkü mağlubiyet sonrası Trabzonspor Teknik Direktörü Orhan Ak istifa etti.
Gerisi Fatih Tekke ve Jorge Jesus ile gelir mi dersiniz?
Neden olmasın?
METİNER ERDEM