Ankaragücü, kendi sahasında son dönemin çıkıştaki ekiplerinden Trabzonspor’a 1-0 yenildi.
Ankaragücü, son 5 maçtır yenilmiyordu ama karşısında da Abdullah Avcı ile müthiş çıkış yakalayan Trabzonspor vardı.
10 haftadır Bordo Mavili ekibin başında olan Abdullah Avcı, deplasmanda yenilmez bir ekip yaratmış, lig lideri Fenerbahçe’yi bile Kadıköy’de devirmeyi başarmıştı.
Afrika Uluslar Kupası ve sakatlıklar dolayısıyla iki ekipte de eksik oyuncular vardı.
Trabzonspor, Trezeguet, Abdulkadir Ömür ve Nicolas Pepe başta olmak üzere 7 eksikle Ankara’ya geldi.
Ankaragücü ise Ali Sowe, Tolga Ciğerci, Alper Uludağ ve Garry Rodrigues’den yoksundu.
Takımlar sahaya çıktığında, sayısal olarak daha fazla eksiğine rağmen Karadeniz ekibi, futbolcularının market değerleriyle maçın mutlak favorisi gözüküyordu.
Ayrıca, Ankaragücü taraftarının olmadığı maçta misafir takım tribününü tıklım tıklım dolduran Trabzonspor taraftarı da takımları için ekstra güçtü.
Bu olumsuzluklar karşısında Ankaragücü’nün maçtan puan çıkarabilmesi için teknik direktöründen futbolcusuna hatasız bir maç çıkarmaktan, ekstra performans göstermesinden başka çaresi yoktu.
Kişisel görüşüm ilk hatayı ilk 11 tercihiyle Emre Belözoğlu yaptı.
Hatayspor maçında penaltı kaçırdığı için üzerini çizdiğini düşündüğüm Riad Bajic’i yedek bırakarak maça, kafasında futbolu bitirmiş Frederico Macheda ile başlamak Emre Belözoğlu’nun eksisiydi.
Ayrıca, belki en büyük destekçilerinden biri benimdir, Renaldo Cephas’ın vurdumduymaz tavırlarını gördükçe, niye hala maçlara ilk 11’de başladığına anlam vermekte zorlanmaya başladım.
Maç öncesi ve maçın ilk dakikalarında Trabzonspor taraftarının Ankaragücü lehine yaptığı tezahüratlar inanılmaz güzeldi.
İki takımı el ele birlikte tribüne davet etmeleri, 6. dakikada Ankaragücü lehine tezahürat yapmaları, maç içinde de sık sık “Eren-Mert” bestesini söylemeleri insanın tüylerini diken diken etmeye yetti.
Ancak, maçın sonlarına doğru Emre Belözoğlu düşmanlıkları baskın gelmiş olmalı ki o anlardaki çirkin tezahüratları maç boyu yaptıkları güzellikleri aldı götürdü.
Maç öncesi bir noktaya daha değineyim.
Protokol tribününde iğne atsan yere düşmeyecek kalabalık vardı.
Çok büyük kısmı da Trabzonluydu.
Yaklaşan yerel seçimler dolayısıyla geçen maçlarda protokol tribününü dolduran, sözde Faruk Koca’ya destek olduklarını söyleyerek fotoğraflar verip sosyal medyalarında paylaşan Ankaralı siyasetçiler, görevlerini yerlerine getirmiş olmalılar ki bu maçta koltuklarını Trabzonlu siyasetçi ve bürokratlara bıraktılar.
Gelelim maça.
İki takım da 4-2-3-1 dizilişi ile maça başladı.
Ankaragücü, Antalyaspor hezimetinin ardından topa sahip olan, bol pasa dayalı oyundan vaz geçmiş, uzun toplarla çıkmayı, ikinci ve üçüncü bölgelerde kaptıkları toplarla pozisyon bulmaya çalışan bir futbol anlayışına geçiş yapmıştı.
Bu sistemin en önemli parçası Ali Sowe’du, onsuz bu sistemin işe yaraması imkansızdı.
Hele de ileri ucunuzda Macheda varken.
Bu nedenle Emre Hoca, yeniden topa sahip olan, bol pasa dayalı bir oyunu tercih etti.
Topa sahip olma yüzde 54-46 Ankaragücü lehineydi.
Ankaragücü’nün son haftalarda zaman zaman 300’ün bile altına düşen pas sayısı bu maçta 542’ye kadar çıktı.
Bu rakam, ligi domine eden Fenerbahçe ve Galatasaray’ın pas sayılarına eş değer.
Ama Fenerbahçe ve Galatasaray, bu pasları rakip yarı sahada, hücum aksiyonları için kullanırken, Ankaragücü klasik yana, geriye pasları tercih etti.
Aslına bakarsanız Trabzonspor’un da Ankaragücü’nden farkı yoktu.
İki takımda üçüncü bölgede top tutamıyor, pozisyonsuz, zevksiz bir maç oluyordu.
Maçın hakkı beraberlikti ama tabi hakem olmasa.
Akşam yayıncı kuruluşun Trio programını izledim, gol öncesi Atakan’a faul yapılmadığını, aksine Atakan’ın aldatmaya yönelik bir hareketinin olduğunu iddia ettiler.
Gerekçeleri de Atakan’ın pozisyonda hakeme itirazının olmamasıydı.
Atakan’a maç sonrası pozisyonu sordum.
Verdiği cevabı aynen aktarıyorum:
“Pedrinho’dan beklemediğim bir top aldım. Rakibi geçerken ayağıma bir temas hissettim. Bu temas dengemi bozdu ve düştüm. Hakeme baktım elini düdüğüne götürdü, sonra anlamadığım bir şekilde oyunu devam ettirdi. Hakem oyunu devam ettirince, itiraz etmek yerine kalktım topun peşine düştüm. Pozisyon, maalesef golle sonuçlandı.”
TV’deki görüntülerde de havada iki ayağın teması, hakemin düdüğü ağzına götürmesi görülüyor.
Acaba tersi olsaydı, orada faulü yapan Trabzonsporlu değil de Ankaragüçlü olsaydı, o pozisyon devam eder miydi?
Yazmaya bile gerek yok, hepimizin cevabı aynıdır sanırım.
Golü atanın kazanacağı bir maçtı, golü de Trabzonspor attı maçı kazandı.
Maçın son 10 dakikasında, Emre Belözoğlu’nu yedek kulübesinin önünde göremedik.
Ankaragücü takımını yardımcı antrenör Pierre Webo yönetmeye başladı.
Maçın en kritik anlarında Emre Hoca gibi hırslı birinin yapacağı bir iş değildi, merak ettik.
Sonra Emre Belözoğlu kulübeden çıktı, maç bitmeden rakibi Abdullah Avcı’yı tebrik edip soyunma odasına gitti.
Herkes gibi ben de “Eyvah Hoca gitti” dedim.
Sonrasında hemen soyunma odasına inip, nedenini araştırdım.
Emre Hoca, tansiyon sorunu yaşamış, ayakta durmakta zorlanmış.
Yedek kulübesinde tedavi uygulanmış, kendini iyi hissetmediği için de maçı tamamlayamamış.
Maç sonu basın toplantısına çıkarken, Hoca’nın yorgunluğu yüzünden okunuyordu.
Basın sözcüsü Hüseyin Aytekin, bizlerden soru sormamamızı rica etti.
Basın toplantısı başlarken, soru alınmayacağı söylendi ama Emre Hoca buna karşı çıktı, “İsteyen sorusunu sorabilir” dedi.
İlk soru doğal olarak sağlığıyla ilgiliydi.
Sonra ben aklımdaki soruyu sordum, cevabını duyunca pişman oldum.
Umarım o soruma verdiği cevaptan dolayı ceza almaz.
Emre Hoca, çok net bir şekilde hakemlerin Ankaragücü’ne operasyon yaptıklarını söyledi, “Sahanın içinde intikam almaya çalışan hakemlerle işimiz kolay değil” dedi.
VAR’da iptal edilen golleri kanıt olarak gösterdi.
Takımın başında olduğunu, sonuna kadar mücadeleye hazır olduğunu söyledi.
Emre Hoca’ya yakışan da buydu zaten.
Beni üzen nokta, Faruk Koca’nın başkanlıktan ayrılması, cezaevine girip çıkması sürecinde, tüm Türkiye Ankaragücü’nün üzerine gelirken Emre Hoca’nın yalnız bırakılmasıydı.
İş öyle bir noktaya geldi ki Emre Hoca’nın sağlığı bile bozuldu.
Bu işler Faruk Koca’nın değil de başka birinin başına gelseydi, Faruk Koca dümene geçer, tüm tepkileri tek başına göğüslerdi.
Teknik direktörün, futbolcuların bu olumsuzluklardan etkilenmemesi, sadece maçlara odaklanmaları için gereken neyse yapardı.
Şimdi Başkan İsmail Mert Fırat.
Sesini duyan, kendisini gören taraftar var mı?
Futbol Şube sorumlusu Yusuf Tanık oldu.
Şu an cezası devam ediyor mu bilemiyorum ama yolda görse kaç Ankaragüçlü tanır.
Emre Hoca her gün bir saldırı altında.
Herkesin geçmişten bir hesabı var, fırsat bu fırsat Emre Belözoğlu ile hesaplaşma derdindeler.
Bunlar arasında bir kulüp başkanı var ki onunla mücadelede Emre Hoca’yı yalnız bırakmak çok büyük hata.
Hoca, Ankara medyasından kaçırılıyor ama her gün bir kanalda İstanbul medyası ile röportajda.
Ankaragücü dışında her şey konuşuluyor bu söyleşilerde.
Seçil Erzan dosyası, 10 yıl önce Halil Umut Meler hakkında söylediği sözler, Fenerbahçe’de kaybedilen şampiyonluk, Başakşehir’den ayrılma nedenleri vs. vs.
Bize ne kardeşim bunlardan, Emre Belözoğlu artık Ankaragücü teknik direktörü, Ankaragücü sorun hocaya.
Geçmişle ilgili değil, Ankaragücü’nün geleceğiyle ilgili soru sorun hocaya.
Tabi bunu benim söylememle olmuyor, röportajları organize eden basın sözcüsü Hüseyin Aytekin’in söylemesi gerekiyor.
Başkan İsmail Mert Fırat’ın, futbol şube sorumlusu Yusuf Tanık’ın “artık yeter” demesi gerekiyor.
Onlar söylemiyor ama birilerinin onlara söylemesi gerekir.
“Artık yeter, başkansanız, futbol şube sorumlusuysanız direksiyonun başına geçin, Emre Belözoğu’nu kurtların önüne atmaktan vaz geçin, omzundaki yükü hafifletin.”
Yoksa, Emre Hoca kendisi ne kadar isterse istesin, sağlığı mücadele etmesine izin vermeyecek.
Emre Hoca, bu hakemlerle ancak kaliteli kadro ile mücadele edilebileceğini söyleyerek transferde sıradan değil, direkt oynayabilecek oyunculara yöneleceklerinin sinyalini verdi.
Bu kadroya bir maç daha ihtiyacı olduğundan, Alanyaspor maçı öncesi transfer konuşulmamasını da özellikle istedi.
4 ya da 5 önemli transfer yapılacağı söyleniyor.
Tolga Ciğerci de Kasımpaşa maçında dönecek.
Kasımpaşa ve ardından taraftarla buluşmanın yaşanacağı Rizespor kupa maçları Ankaragücü için çok çok önemli.
Umarım, yönetim gereğini yapar, Hoca’nın istediği transferleri gerçekleştirirler de Emre Yıldız’ın bu takıma verdiği hasar bir nebze olsun ortadan kaldırılır.
METİNER ERDEM