Orhan Altan’a göre atletizm mahallesinde oturanlar ve büyüyenler o kadar güzel mahallede oturuyorlar ki, hayal ve gerçek iç içe geçiyor.
Büyük aşkla başlayan atletizm ilişkisi nasıl nefrete sürükleniyor?
Nerede hata yapıyoruz, uzun ömürlü atletizm aşkının sırrı ne?
Atletizm aşkı bıraktıktan sonra da devam eder mi?
Bazen başarısız oluruz, başarısızlıktan gelen nefret aşkın bittiğinin kanıtı mı?
Atletizmle tanışmaktan korkanlar, çok istediği halde atletizm ailesine giremeyenler ne yapmalı?
Sosyal medya üzerinden atletizmle tanışmak ne kadar doğru?
Bunlar günümüzde cevapsız bıraktığımız sorular, ama Orhan Altan sözle değil, uygulama ile bu sorulara en etkili cevabı verdi.
Yeni yetenekleri atletizme kazandırdı, yetiştirdi.
Sporseverlerin çoğu atletizmin anlamayacak kadar zor ve karmaşık olduğuna inanıyorlar.
Bunun önemli bir problem teşkil ettiğini ama denklemler sunulmadan, açık bir dille atletizm anlatıldığında, temel fikirleri anlayıp takdir edebileceklerini Orhan Altan muhakkak gördüğünden, atletizmin ve sporun geleceğine son derece açık ve anlaşılır bakış açısını savunmuştur.
Uzun yıllar atletizm ve sporun diğer dallarıyla sporcu olarak ilgilenmiş, sonra antrenör olmuş, emekli olduktan sonra da yetiştirmeye ve şampiyon atletler çıkarmaya devam etmiştir.
Günümüzde profesyonel futbol, futbolcu ve kadın futbolunu da kenara iterek sporda kibiri, nefreti, gururu, acımasızlığı, atletizm ise alçak gönüllülüğü, yumuşak huyluluğu, merhameti, verimliliği temsil eder.
Diğer taraftan profesyonel futbol kalabalığın, vahşiliğin sembolüdür.
Atletizm ise uygarlığın, hoşgörünün sembolüdür.
Profesyonel futbol yeni statlarından atletizm pistini kovarken, atletizm ise futbol hakemleri ve futbol adamlarına kin gütmeden pistlerini açık tutmaktadır.
Orhan Altan’a göre atletizmin inşa ettiği gönül medeniyetinin fikri işte böyle atılmıştı.
Fakat bugün etrafımıza baktığımızda spor dünyasında branş kayırmanın, kendi branşı dışında olanlara hayat hakkı tanımamanın zirve yaptığını görüyoruz.
Böyle bir ortamda elbette sporumuz çoraklaşacaktır.
Profesyonel futbolun ünlü bir antrenörü bu çoraklaşmadan yana olduğunu şöyle açıklıyor:
Dünyaya baktığımda çok önemli liglerde önemli takımların sahipleri, yabancı başkanlar ve onların sermayeleri olmuş durumda. Buna karşı değilim, belki de profesyonel futbolun gittiği nokta bu. Umarım kulüplerin yabancı başkan ve sahipleri olur. Başka sermayeler bu işin içine girerek oyunun, oyuncunun kalitesini, ligin Avrupa’da tanınırlığını yükseltir. Kendi içimizde
yapacağımız yatırımla zamanı biraz daha kısaltabiliriz.
Ünlü teknik direktör belli ki İtalya ve İngiltere uygulamalarının etkisi altında kalmış. Ona bir de Almanya ligini incelemeyi öneririm.
Çünkü Almanya dünya şampiyonu.
Orhan Altan ise hep spor şehrinde oturmayı, spor gözüyle görmeyi, spor diliyle konuşmayı, spor kitabından okumayı, birbirine spor bağı ile bağlanan gönlü spor sevgisiyle dolu, nihayet gönülden seven spor ailesini hayal etti ve istedi.
Sahi ne oldu bize?
Orhan Altan’ı anlamayan, çareyi yabancı başkan ve sermayede arayan spor adamlarının ağlayıp sızlamalarına ay nasıl üzüldük bilemezsiniz!
ARTUN TALAY