Aşağıdaki yazıyı 13 Ocak 2020’de kaleme almıştım…
Ersin Uysal’ın anısına bir kez daha yayımlıyorum.
ERSİN UYSAL’IN ANISINA
Bugün tam 13 yıl oldu… (15 yıl oldu)
13 Ocak 2007
Bu tarihten kısa bir süre önceydi.
Daha dün gibi aklımda.
Sabah Gazetesi Spor Servisinde Ankara eki için “ne yapabiliriz” diye bilgi alışverişinde bulunurken, spor servisinin telefonu çaldı…
Şefimiz Ali Erdoğan, “Erhan bakar mısın telefona” dedi.
Telefonu açtığımda karşımda Ersin abi vardı.
Sohbet ettik.
-“Japonya nasıldı abi?” diye bir iki sohbetten sonra “müsaitsen köşe yazımı alır mısın?” derken, nerden bilebilirdim ki son yazısını yazdırdığını…
“Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım ” diye yazdırmaya başladı…
Babamın vefatının üzerinden henüz bir hafta bile geçmemişti… (7 Ocak 2007)
Çok duygulandım, yazısı bitti.
Telefonu kapattı.
Şu anda da tarifsiz duygular içindeyim…
Yine gözlerim yaşlı, yine büyük bir üzüntü yaşıyorum.
Ben lafı daha fazla uzatmadan rahmetli Ersin Uysal’ın son yazısıyla baş başa bırakıyorum sizleri.
Ersin Uysal’ın, “Bugün Benim Doğum Günüm” başlıklı son köşe yazısının tam metni şöyle:
“(Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım) dedim ve kaldım. Şimdi her şeyin daha farkındayım. Ne kadar genç yaşta rahmetli olmuş babam. Yaşayacağı ne çok şey varmış hayatta… Bir kere olsun ‘Seni seviyorum’ cümlesini duymamıştı benden. Hoş, sanki aynı yaştaki oğlum bana bu cümleyi söylüyor mu şimdi? O zamanlar sevgi kelimeleri çok az kullanılırdı. 1977 yılı 1980’e üç kalaydı. O zamanda kelimeler boğazımda tıkanır, bir yumruk gibi sıkışır, yutkunmakla çözülmezdi. Aynen şimdi olduğu gibi. Halbuki, Türk sinemasında sevgiyi anlatan en güzel film ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ bir Türkan Şoray, Kadir İnanır klasiğiydi. O yıl çekilmişti.
Hoşlandığınız veya sevdiğinizle el ele dolaşmak, sinemaya gitmek siyaset ortamında en zor olan şeydi. O jenerasyon özgürlükle evliliği özdeşleştirip erken yaşta nikah masasına oturdu. Gerçek kısa sürede anlaşılınca boşanmalar da o derece hızlı oldu. Bu jenerasyon çok hassastı. Hiroşima’da ölen on binlerce Japon için ağıt yaktı. Protesto gösterisi düzenledi. Dünya voleybol şampiyonası için Japonya’da bulunduğum sürede bu halkın ABD’ye olan hayranlığını, gençlerin özenti ve taklitlerini görünce sadece insanlık adına gösterilen hassasiyete saygı duydum. Ama özeleştiri yapmak gerekirse bizim jenerasyonumuz da Moğollar, Dadaşlar’ın yanında Led Zeplin, Pink Floyd, Tangerine Dream Yes dinlemekten geri kalmazdı. Bit pazarında ikinci el Converse bulmak için az taban çürütmezdik. Ama gel gör ki, babamıza onu sevdiğimizi bir türlü söyleyemezdik.
Baba Süleyman Demirel, 13 Haziran 1977’de istifa ettiği zaman ilk MC Hükümetinin de sonu oluyordu. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’tü, Trabzon futbol liginde şampiyon olurken, Antalya Film Festivali’nde Süreyya Duru filmi Kara Çarşaflı Gelin birinci seçilmişti. İlhan İrem, ‘sensiz de yaşanır’ şarkısıyla Altın Plak ödülü aldı. Elvis Presley vefat etti. Gençlik ve Spor Bakanı ise Yüksel Çakmur’du.
Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım. Ben de oğlum gibi üniversite birinci sınıftaydım. Kaliteli müzik dinleyebilmek amacıyla Japonların ünlü Hitachi markalı müzik setlerine sahip olabilmek için her türlü işi yaptım. 15 gün önce teknoloji devi Japonların inanılmaz mağazalarında dolaşırken, kafamı çevirip son sistem müzik setlerine bakmayacağım o zamanlar hiç aklıma gelmezdi. İnsanlar değişse de sevgi kavramı hep aynı kalıyor. Benim söyleyemediğim bir cümleyi oğlumdan duyma isteğim zaman zaman en üst noktaya çıkıyor. Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım.”
ERSİN UYSAL KİMDİR?
Ersin Uysal (1958 – 2007)
1958 yılında Ankara’nın Beypazarı İlçesi’nde doğan Ersin Uysal, Ankara 19 Mayıs Spor Akademisi’ni bitirdikten sonra 1982 yılında Güneş Gazetesi’nde spor yazarlığına başlamış, uzun yıllar TRT’de programlar yapmıştı. Aerobik sporunun Türkiye’deki öncülerinden birisi olarak kabul gören Uysal, bir erkek çocuk babasıydı.
TSYD Ankara Şubesi Başkanvekili, Sabah gazetesi spor yazarı Ersin Uysal tedavi gördüğü Hacettepe Hastanesi’de 13 Ocak 2007’de vefat etti.
ERHAN KARADAĞ