Birçok dizi ve filmde ölümseverlik öne çıkarılıyor.
Çünkü ölümseverleri heyecanlandıran ve doyuran şey yaşam değil ölümdür.
Şiddete başvurmak koşulların ona zorla kabul ettirdiği geçici bir eylem değildir, bir yaşama biçimidir.
Seyirciler dizi ve film kadar romanlarının ölümsever niteliklerini sezmezler. Tersine onları yapıcı, kurtarıcı, iyi yürekli babacan kişiler olarak görürler.
Ölümsever kişi bir nesneye bir çiçeğe ya da bir insana ancak ona sahip olduğu zaman ilgi duyar.
Buna göre onun sahip olduğu şeylere yönelen tehdit kendisine yöneltilmiş bir tehdit gibidir. O kişi sahip olduklarını yitirirse, dünyayla bağlantısını yitirir.
Böyle bir kişi denetime tutkundur. Denetlerken yaşamı sürdürür. Yaşama karşı derin bir kaygı duyar. Çünkü yaşam yapısı gereği düzensiz dizi ve filmlerdeki ölümsever karakterlerin kendilerince adalet saydıkları şey uğruna ölmeye öldürmeye hazır oldukları görülüyor.
Erich Fromm ölümsever kişi karanlığa ve geceye karşı büyük bir çekilme duyar diyor.
Ana rahminin karanlığında varoluş biçimlerine dönmek isterler. Böyle bir insan korktuğu ve nefret ettiği geleceğe değil temelde geçmişe yönelir.
Aşırı ölümsever kişiler görünüşlerinden, hareketlerinden anlaşılabilir. Bu kişiler soğukturlar, benizleri ölü gibidir.
Yüzlerinde pis bir koku duyuyormuş gibi ifade vardır.
Düzenli, saplantılı ve bilgiçtirler.
Kamp müdürü Eichmann örgütsel düzene ve ölüme hayrandı.
Kömür sevk ediyormuş gibi sevk etti Yahudileri.
Onların insan olduklarını göremiyordu.
Bu ölümsever tiplerin anneleri kimlerdir?
Fromm’a göre hiç durmadan çocuğunun hastalıkları, başarısızlıkları, geleceği konusunda karamsar varsayımlarla uğraşan anneler.
Bu anne çocuğundaki olumlu değişikliklere sevinmez, çocuğunun neşesine karşı bir tepki göstermez, onun içinde gelişen yeni bir şeyi fark etmez. Böyle bir annenin düşlerinde hastalık, ölüm, ceset ve kan vardır. Bu anne çocuğuna gözle görülür bir zarar vermez. Ama onun yaşama sevincini yavaş yavaş öldürür. Sonunda çocuğuna kendi ölümseverlik eğilimini aşılar.
İnsanın yaşama karşı gösterebileceği eğilimlerin arasında en hasta, en tehlikeli olanı budur. Gerçek bir sapıklıktır bu: Yaşarken yaşam değil ölüm, gelişme değil yıkım sevilir.
Dizi ve filmlerdeki ölümsever karakterler bir takımın taraftarı olabilirler.
Taraftarların çoğu yaşamseverdir.
Az sayıda da olsa ölümsever taraftarlar fanatik, holigan ve yıkıcıdırlar.
Dizi ve filmlerdeki bu karakterler, stadyumda fanatik taraftar olarak karşımıza çıkarlar.
Erich Fromm’un kitabı 138 sayfa yurt dışında 25 euro, Türkiye’de ise 40 lira. Yurdanur Salman ve Nalan İçten’in nefis çevirileriyle ilginize sunuluyor.
Takdir sizin.
ARTUN TALAY