Sayın İhsan Selim Baydaş
Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı
Sporda bir soruyu zamanından önce sormamak gerekir. Sporda tehlikeyi önceden gören akıl grubu ve sonradan gören akıl grubu var.
2020 Tokyo’ya bir yıl kala, yanlışlıklarını göremeyen, eleştirilere dayanamayan, paraya teslim olmuş, eksiklerden ders alamayan tiplerle sporumuzun başı dertte
Sporda açıklama yaparken daha doğru bilgilerle hareket etmek dostluğun gereğidir.
Mutlaka kendi projemizi oluşturmalı ve inşa etmeliyiz. Zombileşme projesine hayır demeliyiz.
Mutlaka hayır denilmesi gereken bir makaleyi ilginize sunuyorum.
“Anlaşılan o ki Djokovic, Federer, Nadal üçlüsü kortları domine etmeyi sürdürecek. Bunlar olmazsa tenis izlenmez diyen de var, bırakırlarsa başkalarının önü açılır diyen de var.
Her sporun lokomotife ihtiyaç duyduğu kesin.
Dünyaca ünlü bir danışmanlık kuruluşu, dünya spor endüstrisinin değerini 350-400 milyar euro olarak söylüyor.
Şampiyonlar ligi maçı varken, amatör futbol izlenir mi” diyor.
Gelelim makalenin değerlendirmesine.
Bu tam bir zombi yaklaşımı.
Dünya spor endüstrisinin bu kadar oynak bir değeri mi olur?
Ayrıca insanlar seyirci olmak zorunda mı?
Neden 450 milyar euroluk gücü elinde tutanlar, zengin ülkelerde gençleri internet köleliğinden kurtarıp spor yapmaya yönelik bir çaba içine girmiyorlar? Neden yoksul ülkelerde ki gençlerin spor yapabilmeleri için proje üretmiyorlar?
Çünkü bu konuda projeleri yok, hatta umurlarında bile değil. O nedenle kortlar ilerlemiş yaşlarına rağmen Nadal, Djokovic, ve Federer’in hakimiyetine kalıyor. Kıyı da köşede ilk yüze girebilen bir yetenekli gence önem verirmiş gibi, yani mış gibi yapıyorlar. Makale yazarı bunlara değinmiyor. Uğur Mumcu yaşasa ve bu makaleyi okusaydı, bu makale yazarını eleştirirdi.
“Menfaat grupları güç odaklıdır, güç neredeyse oraya dönerler” sözü Mumcu’nun.
Haliyle sporda menfaat grupları da, yüzlerini lokomotif olarak gördükleri yaşlı sporculara bu nedenle dönüyorlar.
Türkiye olarak bizim eksikliğimizi, lisanslı gerçek sporcu sayımızın otuz milyon olmamasıdır.
İnsan kendi gücünün sınırlarını bilirse mütevazi olur. Bu ancak sporun bilim olarak görülmesiye mümkündür.
Her spor dalında yapılan hareketler sırasında hangi kas gruplarının çalıştığını bilmeyen o kadar çok ki, şaşırmamak elde değil.
Bu durum sporda gerekli kas araştırması yapılmadığını gösteriyor.
Kas yapısını, kasların az gelişmişliğini bilmeyen bir çalıştırıcı o bölgeyi haliyle nasıl çalıştıracağını bilemez.
Parende atarken, smaç vururken, potaya sayı atarken, kafaya çıkarken, minör kaslar yeterince çalıştıramadığından dahi sık sakatlıklar yaşanabilir.
Yani minör kaslar antrenmanda ihmal edildiğinden, sonuçta başarısızlık ve sakatlık gelir.
Kas yapısını ve sınırlarını bilenler haliyle güçlerinin de sınırlarını bilirler.
Bazı megolaman sporcular kolay kazancın şerbetini içen adamlara dönüşmüşler.
Adeta alın teriyle kazanılmamış paranın kolay harcanmasının en gözle görülür olumsuz örneklerini veriyorlar.
Spor felsefesi nedir diye bir de bu megolamanlara sorun, bakalım kaç satır karalayabilecekler.
Zaten Necip Fazıl ‘da “Zaman armutları olgunlaştırır, insanları değil” demiyor mu?
Artun Talay
Atletizm Atma Dalları Antrenörü