Bir çocuk okula ayak basar atar atmaz kendini toplumsal yaşam konusunda yeni bir sınav karşısında bulur ve bu sınav çocuktaki bütün gelişim hatalarını gün ışığına çıkartır.
Evde nazlı büyütülmüş bir çocuksa daha önceki el bebek gül bebek yaşamına sırt çevirip okuldaki öbür çocukların arasına karışmaya pek yanaşmayacaktır.
Böyle bir çocuk ağlayıp zırlayacak yine eve dönmek isteyecek ne okuldaki çalışmayla ne de öğretmenle ilgilenecektir.
Kendisine söylenene kulak vermeyecek çünkü bütün zaman kendisinden başka şey düşünmeyecektir. Aynı şekilde davranması durumunda okulda gerekli ilerlemeyi göstermeyecektir.
Anne ve babalarından öğrenip işittiğimize göre sorunlu çocuklar evde şikayet konusu yapılacak hiçbir davranışta bulunmamakta yalnızca okulda söz konusu davranışları sürekli sergilemekte anne ve babalarını üzüntüye sokmaktadırlar. Böylesi çocukların kendilerini evde çok rahat hissettiğini tahmin edebiliriz. Çünkü evde kimse kendisinden bir şey istememekte gelişimlerindeki aksayan noktalar göze gözükmemektedir. Okulda ise şımartılmaları sona ermekte bu kendileri tarafından aşağılayıcı bir durum gibi algılanmaktadır.
Öğrenme işinde güçlük çeken ama belirgin olarak geri zekalı denemeyecek her çocuk toplumsal yaşama uyum sağlamak gibi bir ödev karşısında duraksar; alışmadığı bir durumun üstesinden gelmede çocuğa herkesten çok yardım edebilecek biri varsa o da öğretmendir.
İyi ama bu yardımı nasıl yapacaktır öğretmen?
Tıpkı annesinin davrandığı gibi davranarak yani çocuğu kendisine bağlayıp sevgisini kazanarak.
Çocuğun ileride göstereceği bütün uyum öğretmene karşı duyacağı sevgiye bağlıdır. Bu çocuğa sertlik ve cezalandırma yoluyla kendini sevdirmek mümkün değildir.
Okula başlayıp da kendisiyle öğretmenleri ve öğrencileri arkadaşları arasında köprü kurmakta zorlanan bir çocuk karşısında yapılacak en kötü şey onu paylayıp azarlamaktır. Böyle bir davranış okulu benimsememesinde çocuğun haklı olduğunu kanıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Böyle bir durumda çocuk okuldan kesinlikle yakayı kurtarıp kendine yeni bir konum sağlamak için fırsat kollar durur.
Aslında hiç de geri zekalı değildir. Okula uğramadığı zamanlar bunu mazur gösterecek nedenler uydurmada ya da anne ve babasının okul idaresine yazdığı mektupları tarif etmede büyük bir dehanın sahibi olduğunu sıklıkla kanıtlar.
Okul dışında kendinden önce okulu asmaya başlamış başka öğrencilerle tanışır bu arkadaşlarından okulda görebileceğinden çok daha ilgi ve takdir görür.
Sevgiyle yaklaşabileceği ve takdir görebileceği çevre okuldaki sınıf değil okul dışında arkadaşlardan oluşan bu çetedir. Sınıf toplumu içine kabul edilmeyen çocukların kendilerini kanıtlamak üzere giderek suç işlemeye yöneldiği görebiliriz.
Viyana’da pek çok okul öbür okullardan ileri düzeydedir. Kuşkusuz başka yerlerde de çocukların gelişimini izleyip öğretmenlere danışmanlık yapan psikoterapistler vardır. Ama öğretmen bu tavsiyeleri yerine getirmedikten sonra ne işe yarar bu!
Oysa en başarısız öğrenci bile durumunu düzeltme şansına sahiptir. Okulda arkadaşlarından geri kalan bir çocuğun yeni bir cesaret yeni bir şevkle işe sarılıp büyük başarılar elde edebilecek düzeye erişebilmesini ancak kaliteli eğitim almış öğretmen sağlayabilir.
Gerekli olan öğretmenlerle psikoterapistler arasında sıkı bir işbirliğidir.
Alfred Adler’in makale ve eserlerini öneririm.
ARTUN TALAY