Biz çevremizi 180 derece görürüz, televizyon ise bunun 30 derecelik bölümünü verir.
Kameranın açısı çevre unsurunu geniş görmemizi engeller.
Bu şekilde televizyon bireyin hapishanesi dört köşe cam halini alır.
Ekrana gelenin duygusu ve düşünce yoğunluğu azaltılmak isteniyorsa, omuz çekimi kullanılır. Bel ve göğüs çekimi de aynı amaca hizmet eder.
Ayrıca diz ve boy çekimi insanın dış dünyayla iletişimini vurgular.
Alttan yapılan çekime solucan bakışı denir. Tepeden yapılana ise kuşbakışı denir. Bu iki çekimin amacı, insanı toplumun önemsiz bir parçasıymış gibi gösterme amacına dayanır.
Maçlarda ve mitinglerde katılımın azlığı ya da çokluğu bu kamera açısıyla belirlenir.
Özellikle küreselleşme politikaları televizyonu kendi bekçisi konumuna getirmiştir.
Televizyon sadece enformasyon vermez, aynı zamanda toplumu küresel anlayış doğrultusunda yönlendirir.
Elektrik aracılığıyla ilk kez resim gönderilmesi, 1843 Alexander Baime tarafından yapılmıştır.
1897’de ilk televizyon tüpü Ferdinand Braun tarafından üretilmiştir.
İlk televizyon yayını “Bell” telefon şirketi tarafından New-york Washington arasında gerçekleştirilmiştir.
Televizyon seri üretildiği ilk yıllarda araba fiyatı kadardı. Almak için zengin olmak lazımdı.
1950’li yıllarda sadece 5 ülkede düzenli televizyon yayını vardır. Bu rakam 1970’li yılların sonunda 138’e çıkmıştır.
Günümüzde çok şey değişmiştir. Önemli bir spor olayı verilirken, duygusal yanları büyütülür ve asıl mantıklı nedene ise inilmez.
Genç A’nın “ Radyo ve televizyon haberciliği” kitabı ilginç değerlendirmeler içeriyor.
ARTUN TALAY