Akşam sokağa çıkma yasağına çok az bir zaman kalmıştı. Bütün gün evde oturmaktan içim daralmıştı. Bir an önce hava almam gerekiyor. Eşim akşam işten eve gelince kapıda hazır güvenlik görevlisi gibi kendisini karşıladım “hoş geldin “dedim ve dışarı fırladım.
Bu arada hava alacakaranlık olmuştu. Zamanı takip etmek mümkün değil korona salgınının olduğu bu günlerde. Dışarıda tek tük insanların yanındayım. Ayrıca köpeklerini gezdirenler de var.
Bugün yeni bir bilgi öğrendim.
Hep görürdüm ama şimdi daha dikkatle bakmaya başladım. Kedi ve köpekler hep aynı yere işerlermiş nedeni “kokusunun çıkmasını istiyorsan hep aynı yere işerlermişler bu onların işareti imiş.”
Bu yüzden sokakta gördüğüm tanıdık aileler köpekleri ile hep aynı yerde durup köpeğinin ihtiyacı için bekliyor. Köpekler işaretledikleri yerlerde muhakkak kısa bir mola veriyorlar. Kafamı dağıtmak için bu konu nereden aklıma geldiyse iyi oldu.
Mahallemizdeki henüz dükkânını kapatmayan birkaç esnaf ile selamlaştım. Doğru yürüyüş parkurunun olduğu yere geldim. Benim gibi kendini dışarı atan birkaç kişi daha vardı. Hava tam limonata tadındaydı.
”Ohhh be dedim bütün gün evde kalmak nede zormuş”.
Oğlumuz küçük olduğu için yalnız bırakamıyorum.. Haliyle bende evde kalıyorum. Günlerin hepsi birbirine benzemeye başladı.
Sabah kalk elini yüzünü yıka yatakları düzelt kahvaltı yap.
Kitap oku.
Biraz müzik dinle biraz resim çiz.
Öğleden sonra çalışma odasına geçip yarı uykuya dalıp yarı cep telefonunu karıştırıp sanal dünyayı turlama faslında oluyorum.
Akşam için yemek hazırla gece ve müzik!!!
Bütün bunları düşünüp yürürken bir kilometrelik turu tamamlamıştım. Farkına varmamıştım sokakta kimseler kalmamıştı. Sadece yollarda motosikletli kuryeler fır fır dönüyor. Eyvah sokağa çıkma yasağına çok az bir zaman kalmış. Bir tur daha atıp eve koşmam gerekecek.
Tam karşımda bana doğru gelen polis otosunu gördüm.
Araba yolu yürüyüş parkurunun biraz altında. Benim yürüdüğümü gören polis otosundaki polisler
az ileride durdu. İçinden iki polis memuru inip yanıma geldi.
“Beyefendi sokağa çıkma yasağı başladı siz hala dışardasınız. İzniniz var mı?
Bu saatte evinizde olmanız gerekli. Lütfen kimliğinizi verir misiniz.”
Kimliğimi verdim.
Zaten canım burnumun ucunda. Ne olacaksa olsun dedim ve aldım sazımı elime!!!
“Keyfimden dışarda değilim memur beyler. Ben de sizin gibi memurum ama bu korona illetinden dolayı altı aydır işe gitmiyorum. Maaşımı alıyorum ondan dolayı bir sıkıntı yok. Amaaa ,gel gör ki evde saksıda duran çiçekler gibi oldum. Roller değişti. Eşim çalıştığı için her gün işe gitmek zorunda. Âmâ ben çocuğun sabah kahvaltısını öğlen yemeğini birde akşam yemeğini hazırlıyorum. Hafta sonları yemek işlerini sağ olsun eşim yapıyor ama beş gün tam bir maester şef oldum. Ekmek yapmayı öğrendim. Temizlik, bulaşık, çamaşır yıkamayı, Turşu yapmayı dolma sarmayı aklınıza gelecek her yemeği yapıyorum. Daraldım vallahi. Zaman çok gibi görünüyor ama zaman yetmiyor. Bakın yürümek için ancak bu saatte dışarı çıkabiliyorum. Ben haftanın iki günü dışarda müzik yapıyordum onlar bitti. Müzisyen olduğum için her gün provam oluyordu. Onları da yapamıyorum altı aydır. Bu kadar hareketli yaşamdan sonra tam bir ev hanımı kıvamına girdim. Vallahim bir
doğurmadığım kaldı. Maalesef herkes kabuğuna çekilmiş bir durumda”*
Polisler gülmeye başladı, ama sadece beni sakin bir vaziyette dinlemekte kaldılar.
“Ben kendimi dışarı atmayayım da ne yapayım memur beyler. Şimdi siz bana ceza keseceksiniz yapacağım bir şey yok. Eve ceza kâğıdı ile gideceğim bir de hanım cezamı katlamalı kesecek. O zamanda bende yorganımı eşyamı alıp anneme mi gideyim? Bir kadının siniri tam bir kasırgaya neden dönüşür hiç düşündünüz mü? Neden kasırgalar hep kadın isimleri ile başlar şimdi anladınız mı?
Bizim evde de Kasırga bir koparsa maazallah önüne ne gelirse siler süpürür. Bu yüzden evde erkek olarak son sözü siz söyleyin “Peki karıcığım deyip geçin. Olur mu?.
Siz evli misiniz memur beyler?”
Kafayı yemeye daldan dala atlamaya başladım. Polisler sınıfta sözlüye kalkmış gibi hayretle sabırla ve kibarca beni dinlediler tek tek cevap verdiler..
“Ben nişanlıyım”
“Bende bir yıldır evliyim”
“Amannn, siz daha staj dönemindesiniz beyler bu günlerin kıymetini bilin. Söylediklerimi bir kenara yazın. Bir adam gördük hayatı kaymıştı bize bunları bunları anlattı dersiniz.“
İşe gittiğimizde bir saat ritmimiz vardı. Şimdi geceler gündüz gündüzler gece oldu. Günlerin hepsi birbirine benzemeye başladı. Dejavu yaşıyoruz sanki. Televizyon ve radyolardan salgın hastalıktan ölenlerin sayıları sadece rakam olarak söyleniyor. Aslına bakarsanız hepimiz ölmüşüz de ağlayanımız yok. Bu günlerde tek eğlencemiz marketleri gezmek. Hiç değilse buralara da birkaç yüzü görüp eve dönmek. Akşamın bu saatinde dışarıda spor yapan garip adamın kısa hikâyesi bu işte..
“Çekilip kabuğuna inci ol. Varsın seni derinlerden nefesi yeten çıkarsın”**
“Biz öyle bir derine batmışız ki kimse bizi yerimizden çekip çıkaramaz. Ülkemizin ve dünyanın durumumuz bu kadar vahim. Cezam ne ise kesersiniz artık memur beyler”.
Polis arkadaşların banka oturup beni dinlediğinin yeni farkına vardım. Nasıl dolmuşsam kendimden geçip tiyatroda tek kişilik oyuncu gibi uzun tiradımın sonuna gelmiştim.
“Gel otur dayı gel otur. Vallahi ne yapacağımızı şaşırdık bize verilen emir böyle. Bizde kimsenin bu sıkıntılı günlerinde birde para cezası kesip mağdur olmasını istemeyiz. Hadi biraz soluklan seni evine bırakalım. Ama bir daha zamanında dışarı çık ne sen üzül nede biz üzülelim”
Polis memuru arkadaşlar evimizin önüne kadar beni getirip bıraktılar kendilerine teşekkür ettim. Esaret için yeniden evimizin dört duvarı arasındayım. Koronalı bu günlerde bize göre değişen hiçbir şey yok.”
Dünyanın yuvarlak mı düz mü olduğunun nasıl önemi yoksa güneş doğuyor mu doğuyor, batıyor mu batıyor”*.Bizim hikâyemizin ana fikri budur şu günlerde. Dümdüz bir hayat girdabı içindeyiz.
Koronalı günlerde evin bir köşesini süsleyen “bonzai” ağacından farkımız kalmadı.
Hadi bana eyvallah.
Kendi kendimle konuşurken çok mutlu oluyorum.
Sözümü kesen yok, araya giren yok, cevapları da ben seçiyorum ohh mis gibi.
Ne sesini kes diyen var ne sıkıldım diyen. İstediğin anda muhabbeti kesebilirsin.
Gerçek özgürlük budur işte.
**Çin atasözü
ALİ YILMAZ