Ankaragücü, Boluspor karşısında sahaya sadece üç puan için değil, bir karakter testi için çıktı. Hafta içi yaşanan kadro dışı kararlar, affedilmeler ve psikolojik dalgalanmalar eşliğinde bu maç, takımı tanımak isteyenler için gerçek bir turnusol kâğıdı olacaktı.
Maça oldukça motive ve istekli başlayan sarı-lacivertliler, özellikle Cephas’ın kanadından etkili ataklar geliştirdi. Henüz maçın başında Osman’ın kazandığı top sonrası Bajic’e aktarılan pasla gol tehlikesi yaratıldıysa da savunma buna izin vermedi. Bu dakikalarda Ankaragücü’nün oyuna hükmettiği, rakip yarı alanda pozisyon aradığı görüldü.
Ancak futbolun acımasız yüzü, bir kez daha Ankaragücü’nün karşısına çıktı. Savunmadan yapılan hatalı geri pas, ilk golün habercisi oldu. Bu golle birlikte takımın oyun gücü kırılmaya başladı. Üstüne gelen duran top organizasyonu ve sonrasında verilen penaltı, haftalardır yaşanan mental çöküşlerin yeniden su yüzüne çıkmasına neden olabilir korkusunu yaşattı. Tam her şeyin koptuğu düşünülürken, sahneye Rotariu çıktı. İlk yarı boyunca gösterdiği etkili performansı, ceza sahasına taşıdığı bir akınla taçlandırdı ve o-Owusu’nun golüyle umutlar yeniden yeşerdi.
İkinci yarıda orta sahada kazanılan ikili mücadeleler, takım savunmasında sergilenen istekli duruş ile iyi bir Ankaragücü izledik. Yenilen gollerdeki acemice hataları olmasa, Osman’ın savunmanın önündeki hareketli oyununu, beklere yardımlarını ve hücum çıkışlarını beğendiğimi söyleyebilirdim.
Teknik Direktör Mesut Bakkal’ın ikinci yarıdaki hamleleri ise tamamen yerindeydi. İlk golde pozisyon hatası yapan Halil İbrahim’in yerine Nico Schulz’un oyuna dahil edilmesi, bence yerinde bir değişiklik oldu. Hücum-savunma bağlantısında iyi işler yapacağını düşündüğüm Dalcio ise ne yazık ki bekleneni veremedi; sık yaptığı pas hatalarıyla takımın ileriye çıkışını sekteye uğrattı. Bajic’in ise maç boyunca etkisiz kaldığını ve değişiklik kararının doğru olduğunu söylemek gerekiyor.
Cephas’a ayrı bir parantez açmak şart. Sahaya hem fiziksel hem de zihinsel olarak çok iyi hazırlanmış. Hafta içi yaşanan kadro dışı kararı ve sonrasındaki affediliş, onu yeniden motive etmiş. Nitekim gol sonrasında formasındaki armayı öperek istek ve motivasyonunu ilan etmiş oldu.
Bir başka etkili isim de Owusu oldu. Geçtiğimiz haftaki formunu sürdüren Owusu, ilk golde ceza sahasına yaptığı koşuyla iyi performansını golle süslemiş oldu.
Ankaragücü’nün bu maçtan çıkardığı bir puan, elbette ki kümede kalma mücadelesi açısından çok kritik. Ancak bu puandan daha da değerlisi, takımın 2-0’dan geri dönerek sahaya karakter koyabilmesi. Haftalardır aranan, özlenen, beklenen o mücadele gücü ve oyun disiplini, özellikle ikinci yarıda sahadaydı.
Önümüzdeki hafta oynanacak Manisa FK karşılaşması, belki de sezonun final maçı havasında olacak. Eğer bu maçtaki oyun gücü ve konsantrasyon korunabilirse, Ankaragücü bu ligde kalmak adına büyük bir adım atabilir. Mesut Hoca’nın, üçüncü maçında takımın hem fiziksel hem de psikolojik durumunu toparlamayı başardığını söyleyebiliriz. Ancak hala takım savunması özelinde çözüme kavuşturulması gereken meseleler olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Bu maç, bir geri dönüş hikâyesi miydi, yoksa bir kırılma anının başlangıcı mı? Cevabı Manisa deplasmanında saklı…
SEÇKİNCE