Ankaragücü yine kazanamadı.
Koskoca 90 dakika bir iki gol pozisyonu ile sona erdi.
Erzurumspor ve Altınordu maçları da aynıydı.
Ankaragücü, ikinci yarıdaki üç maçta tek gol bile atamadı.
Rakipler de öyle ahım şahım değil.
Üçü de orta sıralar için mücadele eden Spor Toto 1. Lig’in sıradan takımları.
Her maçta dejavu gibi aynı şeyleri yaşadık.
Koskoca bir ilk yarı boşa heba ediliyor.
İkinci yarının ilk 10-15 dakikalık bölümünde rakibi çok da zorlamayan baskı uygulanıyor.
Sonra, karşılıklı cılız pozisyonlar ve maç sona eriyor.
Altınordu, bu pozisyonları değerlendirdi.
Erzurumspor ve Elazığspor ise Ankaragücü’nü ellerinden kaçırdı.
Ne oldu ikinci yarı bu Ankaragücü’ne kimse teşhis koyamıyor.
Kaleci Korcan, kaptan Sedat, biraz da sağ bek Erdem hariç, takımın tamamı formsuz, herkes adeta dökülüyor.
Formsuz olanlardan biri de teknik direktör İsmail Kartal…
Kötü gidişe dur diyecek reçeteler üretmesi gerekiyor ama değişen bir şey yok.
İlk 11’deki istikrar, futboldaki başarının anahtarıdır.
Ama oyuncular formdaysa.
Artık sokaktaki çocuk bile ezbere Ankaragücü’nün hangi 11’le maça çıkacağını biliyor.
Sakatlık veya ceza olmadıkça 11 asla değişmiyor.
Bu klasik 11’deki oyuncu biliyor ki ne kadar kötü oynarsa oynasın, ertesi hafta yine sahada olacak.
Yedek kulübesindeki oyuncu da sıranın bir türlü kendisine gelmeyeceğini biliyor.
Rakip de rahat.
Bir sürprizle karşılaşmayacağını o da biliyor.
Atalarımız der ya “Bir müsibet bin nasihattan iyidir” diye…
Aslında ilk yarıda 12 maçlık süper seriyi sonlandıran Adana Demirspor maçı Ankaragücü için uyarıydı.
Şampiyonluğun o kadar da kolay gelmeyeceğini anlatıyordu bu maç.
Maalesef bu maçtan ders çıkarılmadı.
Belli ki devre arası Antalya kampı da pek iyi geçmemiş.
Transfer mi futbolcu alacaklarının ödenmesi mi tartışmaları takımın kafasını karıştırmış.
12 maçlık seriye biraz fazla güvenilmiş.
Antalya kampında ne oldu, neler yaşandı bilinmez ama bu kamp takımı ileri götürmek bir yana geriletmiş.
70. dakikalardan sonra takımın pili bitiyor.
İlk yarıya da aynı şekilde başlamıştı, sonra düzeldi herşey.
Umarım yine düzelir.
Bu arada bir de madalyonun öteki yüzüne bakmak gerekir.
Tamam Ankaragücü kötü de rakipler çok mu iyi?
Ümraniyespor, ilk yarıdaki tüm maçlarını neredeyse penaltılarla kazandı.
İlk yarıda 9 maç kazandı, sanırım 8 ya da 9 penaltı kullandı.
Neredeyse tüm maçlar penaltılarla kazanılmış.
.
Adanaspor, deplasmanda Ümraniyespor’u perişan ediyor, ama golü bulan Ümraniyespor oluyor.
Ardından bir pozisyon evlere şenlik..
Adanasporlu Uche Kalu gole giderken öyle bir düşürülüyor ki bu harekete nasıl penaltı verilmez, nasıl bir hakem cesaretidir bu insanın aklı almıyor.
Vedat Muriqi Rizespor’u ikinci yarıda sırtladı.
Her maç golü var.
Erzurumspor maçında rakibi boğazlıyor, dünyanın her yerinde kırmızı kart.
Ama hakem es geçiyor, o Vedat da son dakika golünü atıp takımına puan kazandırıyor.
Kırmızı kart verilse en az 2 maç ceza alacak, Ankaragücü maçında bile oynayamayacak.
Gelelim Ankaragücü-Elazığ maçına…
Elazığspor kalecisi Soner kontrolsüz bir şekilde çıkıyor, penaltı noktası üzerinde kafa vuracak İlhan’ı adeta eziyor.
Yine dünyanın her yerinde penaltı olan bu pozisyon es geçiliyor.
Eeee Ankaragücü’nün eti ne budu ne?
Rakipler milletvekili ile bakanıyla, işadamıyla, topuyla tüfeği ile bu yarışta…
Ankaragücü’nün arkasındaki tek güç ise taraftarı…
Taraftar derken, yine bir parantez açmak gerekir.
Bu maçta da yine muhteşemdiler.
Birinci dakikadan doksanıncı dakikaya kadar susmadılar.
Hep pozitiftiler.
Yıllardır çile çektiler, zor ama umarım çektikleri çilenin karşılığını bu sezon alırlar.
Onlar her şeyi hak ediyor.