Spor kamuoyunda, camiasında 30 yıla yakın bir süredir merakla beklenen, bu sürede en az dört beş adet taslağı-tasarısı hazırlanan, hatta bir kaç kez de meclise sunulan spor kulüpleri kanunu, bir türlü çıkartılamadı, nihayet şimdi spor yasasıyla birleştirilerek yürürlüğe konuldu.
60 maddelik kanun, detay ve ayrıntılarla dolu, adeta tüzük ve yönetmelik işlevini de kanuna yüklemişler. Bu düzenlemenin kanun tekniğine uygun olmadığını belirtelim.
Bakanlığın mevcut misyonuna misyonlar eklenmiş.
Bakanlık, federasyonların ve kulüplerin tek seçicisi ve yetkilisi haline gelmiş.
Bu kadar detay fazlalığının uygulamada bizzat yasa hükümleri arasında ve diğer ilgili yasalarla çelişkilere neden olacağını da belirtmeliyiz.
Bu düzenleme, yasadan daha çok sıkıyönetim bildirisine benziyor.
Yıllardır özellikle profesyonel futbol kulüpleri için bir düzenleme yapmayan, sorumsuz ve keyfi yönetimlere seyirci kalıp, tesis ve maddi desteklerle, vergi, sosyal güvenlik aflarıyla adeta kulüplerin iflas etmesini, batmasını bekleyen spor otoritesi, gelinen noktada çok geç de olsa bu yasayla duruma el koydu.
Bizim yönetimler, Anayasada belirtilen, devletin sporu ve sporcuyu destekleme ve koruma görevini, sporu bizzat yönetmek ve siyasi vesayet altına almak olarak algılayıp uyguladı şimdiye kadar ve hala da uygulamakta.
Ülkede spor bilinç ve kültürü, demokrasi eksikliği nedeniyle bu durum değişmez bir gelenek halinde başarıyla sürdürülmekte.
Sporun devlet vesayetinde olduğu üç ülkeden biriyiz. Birincisi Çin, ikincisi Kuzey Kore üçüncüsü ise biz.
Bu uygulama, uluslararası spor anlayışına, ilkelerine ve kuralarına aykırı.
Spor modern dünyada en önemli sivil bir harekettir.
Spora devlet müdahalesi başta olimpizm anlayışı ve uluslararası spor ilkeleriyle bağdaşmaz.
Yasada, denetim üzerine denetim maddeleri var.
Bakanlığa tanınan yetkiyle denetim bakanlık elemanlarına yaptırılabileceği gibi, bağımsız denetim kurumlarına da yaptırılabileceği hükmü var.
Bu denetimler birbirinden farklıdır.
Biri yerindelik denetimidir, diğeri hesap denetimidir.
Bu durum uygulamada keyfiliğe neden olabilir.
Yasayla bağımsız denilen spor federasyonlarının görevleri de bakanlığa verilmiş.
Bu yasayla Gençlik ve Spor bakanına tek adamlık misyonu yüklenmiş.
Bilindiği üzere futbolda 2016 yılında yürürlükte olan yasa; FIFA’nın, uygulamada devlet müdahalesinin kurallara aykırı olduğu bu durum düzeltilmezse üyeliğimizin askıya alınabileceği uyarısı üzerine değiştirilerek bir kaç maddeye indirilmiş ve detaylar statüyle belirlenmişti.
Doğru olan da budur zaten.
TFF yönetimleri yıllarca kulüplerin keyfi ve sorumsuz yönetimlerine yönelik bir düzenleme yapmayarak, son yıllarda da yabancı oyuncu sayı serbestisini hiç bir kriter getirmeden uygulayarak nerdeyse kulüplerin tümünün iflası sürecinde seyirci pozisyonunda kaldılar.
Mevcut bozuk yapı için elbette acil bir düzenleme yapılmalıydı ancak bu düzenleme sporda vesayeti daha da güçlendirerek başka ilave sorunların yaşanmasına neden olacaktır.
Temel prensipleri belirleyen birkaç maddelik yasa yeterli olabilecek iken sporda adeta sıkıyönetim şartları tesis etmek sorunları çözemeyeceği gibi durumu daha da zorlaştıracaktır.
TFF başkanları yıllardır özel yasası olmasına rağmen siyasi irade tarafından adeta atandı.
Diğer 67 bağımsız (!) spor federasyonu seçimleri (!) demokrasiye, tarafsızlığa, bağımsızlığa, hukuka, fırsat eşitliğine aykırı.
Seçimlerin keyfi işlemlerine ilişkin mahkeme kararları bile uygulanmıyor.
Bu yapı yeni yasayla daha da tahkim edilmektedir.
Yıllardır tartışılan sporda makro devlet politikası oluşturulmadan bu tür yasal düzenlemelerle sağlıklı bir yapı sağlanamaz.
Sistem kurulmadan, ana standartlar belirlenmeden vesayet ve denetim bağımlılığı olumlu bir sonuç sağlamaz.
Özetle, spor otoritesi, temel konularda prensipleri ve kuralları belirleyip detayları bağımsız, demokratik ve spor kültürüne uygun biçimde örgütlenmiş federasyonlara bırakacağına tam tersini yaparak sporda adeta benim dediğim olur demektedir.
Bu yasanın; spor kültürü oluşumuna, eğitim ve altyapı eksikliği sorununun çözümüne, sporumuzun en önemli açmazı durumunda olan eğitim sistemi engelinin kaldırmasına, okul sporlarının geliştirilip yoğunlaştırılmasına, kitle sporunun yaygınlaşmasına, spora tahsis edilen kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına katkısı olacağını maalesef sanmıyoruz.
HALUK ÇETİN KİMDİR?
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde müfettiş olarak görev yapıp, 2009 yılında Teftiş Kurulu Başkanlığından emekli oldu.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yasası, yönetmelikleri, sporda şiddet yasası, sponsorluk yasası, spor federasyonları özerklik çalışmaları, doping kontrol çalışmaları gibi düzenlemelerde aktif katkılarda bulundu.
Türkiye Futbol Federasyonu Şike Tahkik Kurulu üyeliği, üst klasman temsilciliği görevlerinin yanı sıra, TFF’de UEFA’nın stadyum güvenlik kriterlerinin uygulanması çalışmalarına ve uygulamalarına katıldı.
HALUK ÇETİN