DEVRE ARASINDA NE OLDU?
Ankaragücü, 2 beraberlik, 10 galibiyetin sığdığı 12 maçlık yenilmezlik serisini, gelecekte bir daha yaşar mı bilinmez.
Her rüyanın bir sonu vardır, bu rüyanın da sonu Adana Demirspor deplasmanında geldi.
Aslında 12 maçlık bir seri vardı ama oynanan futbol bir türlü kimseyi tatmin etmiyor, şampiyonluğa oynayan takıma yakıştırılmıyordu.

İsmail Kartal’ın içeride dışarıda taktiği belliydi.
Öncelik gol yememekti, bırak topla rakip oynasın diyordu, golü de duran toplarda bulmayı amaçlıyordu.
12 maç bu taktik başarıyla uygulandı.
Aslında serinin sona erdiği Adana Demirspor maçı da aynı taktikle ve aralarına karbon kağıdı konmuş gibi birbirinin benzeri olan gollerden biriyle başlamıştı.
Erdem’in serbest vuruşunda, arka direkte topu kafayla ağlara gönderen Alihan 6. dakikada Ankaragücü’nü öne geçirmişti.
İsmal Kartal defansına güveniyordu.
Bu golü yeterli gördü ama takım gününde değildi.
Geriye çekilen takım 70. dakikaya kadar dayanabildi.
Sonrasında da 90. dakikada hakem Mete Kalkavan’ın yarattığı, santrası dahi yapılmayan penaltı golüyle 12 maçlık seri bitiyordu.
İlk yarının son maçında alınan yenilgiye, zirve mücadelesi veren tüm takımların o hafta kazanması da eklenince moraller bozuldu.
İlk yarı lider tamamlandı ama haftalardır oyundan hoşnut olmayan, ancak yenilmezlik serisi sürdüğü için sessiz kalan camiada homurtular yükselmeye başladı.
Ortak görüş bu kadroyla bu lig tamamlanmaz, mutlaka takviye yapılmalıydı.
Bu arada, Başakşehir’den gelen Dieng ve Doka ile Osmanlıspor’dan gelen kaleci Mele’yle de yollar ayrıldı.
Takıma çok büyük katkıları olmasa da bu oyuncuların da gidişiyle zaten yetersiz olan kadroda alternatifler iyice azalmıştı.
TFF’ye bildirilecek 25 kişilik kadro bile tamamlanamıyordu, zorunlu olarak sakatlıkları süren Nduka ve Tisdell’in isimleri de kadroya eklendi.
O sırada Büyükşehir Belediyesi’nde değişim yaşanmış, Melih Gökçek istifa ettirilmiş yerine Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna seçilmişti.
Ankaragücü’nün sevilen yöneticilerinden basın sözcüsü Tuna Yılmaz’ın gayretleriyle Mustafa Tuna ile kısa sürede sıcak ilişkiler kuruldu.
Karşılıklı ziyaretlerle, kulübe 3,5 milyon liralık bir kaynak aktarılması konusunda el sıkışıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankaragücü’nün başarısını yüksek sesle kutlayıp, maddi sorunları çözülmeli sözünü Mehmet Yiğiner çok iyi kullanıyor, her kapıyı çalıyordu.
MKE yönetiminden de temin edilenlerle birlikte kasada 5 milyona yakın para olmuştu.
O anda aslında birbirinin alternatifi olmaması gereken iki görüş ortaya çıktı.
Yönetim ve taraftar bu parayla transfer yasağının kaldırılmasını ve takıma takviye yapılmasını istiyordu.
Aylardır maç başı paralarını alamayan, sadece primlerle idare ettirilen futbolcular ise patlama noktasındaydı.
Teknik direktör İsmail Kartal da onlara hak veriyordu.
Bu sırada Başkan Mehmet Yiğiner’in BursaTV’ye çıkıp “yasağın kaldırılacağı, takıma takviye yapılacağını” açıklaması, taraftarı heyecanladırsa da Antalya’da kampta bulunan takımın morallerini bozmuştu.
Futbolcular haklı şekilde isyan ediyordu ve o güne kadar konuşulmayanlar, artık yüksek sesle dile getiriliyordu.
Futbolcuların isyanı ne kadar ileri gitti, orası “kol kırılır yen içinde kalır” sözü gereği hiç dışarı sızmadı.
Sonunda patlama noktasına gelen teknik direktör İsmail Kartal, medyanın karşısına çıkıp, “takıma takviye yapılmasını kendisinden çok kimsenin isteyemeceğinin” altını çiziyor, buna rağmen “öncelik ilk yarıyı lider tamamlayan takımın oyuncularının alacaklarının ödenmesine verilmeli” diyordu.
İsmail Kartal, “bu takıma güvenin, kadro derinliğimiz olmasa da bu oyuncular Ankaragücü’nü Süper Lig’e çıkaracaktır” diyerek yönetime ve taraftara güven aşılıyordu.
İsmail Kartal’ın futbolcuların arkasında durmasıyla, tartışmalar sona erdi.
Ancak bu tartışmalar altında başlayan ikinci yarıda Ankaragücü hiç de iyi görüntü vermiyordu.
Erzurum deplasmanındaki golsüz beraberlik ve kötü futbol dondurucu soğuğa bağlanıyordu.
Daha ilk haftada, 4 haftadır sürdürülen liderlik kaybedilmişti.
Bir sonraki hafta 19 Mayıs’ta Altınordu’ya 2-0 kaybedilince, takımın 3. sıraya gerilemesi bu kez takviye isteyenleri harekete geçirdi.
Yönetim hem yasağı kaldırmak hem de futbolcuların alacaklarını ödemek için son bir girişimde bulunsa da sonuç alınamadı, zorunlu olarak mevcut kadro ile yola devam kararı alındı.
19 Mayıs’taki Elazığ beraberliği ile liderin 5 puan gerisine düşen Sarı lacivertlilerde, artık yüzler gülmüyordu.
İmdada Balıkesir deplasmanındaki 3-1’lik galibiyet yetişse de ertesi hafta zirve mücadelesi verilen Rizespor’a kendi evinde 4-2 yenilmesi, camiada moralleri iyice bozuyordu.
Sonraki birkaç hafta inişli çıkışlı grafik gösterilse de zirevedeki rakiplerden Ümraniyespor’un da birçok maçta tökezlemesiyle puan farkının açılmaması Süper Lig umutlarının sürmesini sağladı.
Stat ışıklarındaki arızadan dolayı yarım kalan Adanaspor maçı, ertesi gün zor da olsa kazanılırken Ankaragücü yeniden ikinci sıraya yükseliyor, umutlar bir kez daha tazeleniyordu.
Sonraki hafta rakip ikinci yarıya fırtına gibi başlayan İstanbulspor’du.
Play off potasına da giren İstanbulspor, maçın kesin favorisi olarak gösteriliyordu.
İsmail Kartal bile maç sonu röportajında tek düşüncesinin kaybetmemek olduğunu, beşli defans oynamayı bile düşündüğünü itiraf ediyordu.
Sarı lacivertliler’in çok iyi savunmasıyla son dakikalara 1-1 girilmişti ki bu bile mükemmel sonuçtu.
Bu arada oyunu soğutmak amavıyla 87. dakikada Umut Nayır’ın yerine giren 1,95’lk dev Kehinde, sadece bir dakika sonra Erdem’in ortasına uçarak öylesine güzel kafa vurdu ki, top ağlara giderken, artık herkes yeniden şampiyonluk şarkıları söylemeye başlıyordu.
Bu mucize galibiyetin ardından evinde Eskişehirspor’u deviren Ankaragücü’nün bir sonraki deplasmanı Denizli’ydi.
Ve Ankaragücü, geçen yıl Gümüşhane’de yenilirken nasıl 2. Lig şampiyonu olduysa, bu sezon da Süper Lig yine bir yenilgi sonrası gelecekti.